Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM | Okunma Sayısı: 1999 |
ALLAH’ın kesin emirleri, kesin yasakları, bizim için çok faydalı öğütleri vardır. Emirlerini tutmalı, yasaklarından uzak durmalı, öğütlerine kulak vermeli, itaatli kullardan olmalıyız..
Ehl-i Sünnet inancına göre, onları helal mübah ve caiz görmemek şartıyla, günah işlemek insanı dinden çıkartmaz ama bilmeliyiz ki, günah işlemek imana büyük zarar verir.
Bir Müslüman için en büyük zarar imanını yitirmektir. İmanını yitiren ebedî saadetini yitirmiş olur.
İmanı olan bir Müslüman için en büyük tehlike ve korku, ölürken imanlı gidip gidemeyeceği meselesidir.
Allah’ın, sen ölürken canını imanlı olarak alması için bütün sebep ve vesilelere yapış, sakın gafillerden olma.
Rivayet ederler ki, Hz. İsa’dan ölüleri diriltmesi istenmiş. Bir kabrin yanında, orada yatan ölüye “Kum biiznillah!” demiş, ölü Allah’ın izni ile mezardan çıkmış ve ilk sözü “Eşeğim nerede?” olmuş. Meğerse ölümünden kısa bir müddet önce eşeğini kayb etmiş imiş… Son sözü Kelime-i Tevhid olmayıp, peşinde koştuğu dünya eşeklerini sormak olan gafillerden olma…
Kişi imanını korumak istiyorsa dindar olmalı, dindarca yaşamalıdır.
Nasıl dindar?... Gerçek dindar… Sahte dindar değil!..
Gösteriş dindarları gerçek dindar değildir…
Şu şartlar bulunmadan gerçek dindarlık olmaz:
Bütün ibadetler, ihlasla, yani sırf O’nun rızasını kazanmak için yapılmalıdır. İhlas yoksa riya, ikiyüzlülük vardır ve Allah riya ile yapılan ibadetleri kabul etmez.
Bütün hayır ve hasenatı ihlasla, sırf Allah rızası için yapmalıyız.
Cihad Allah rızası için yapılmalıdır.
Allah adaleti emr ediyor. O halde kullarla, dünya ile alakalı bütün işlerimiz, davranışlarımız, amellerimiz, zihniyetimiz âdil olmalıdır.
Allah zalimleri sevmez.
İslam dini, azgınlıkları kötü görüyor. Zina, riba, israf, rüşvet, gurur, kibir hep azgınlıktır. Bunlardan uzak durmalıyız.
Gıybetin çığırından çıkması, yaygın ve yoğun hale gelmesi azgınlıktır. Devamlı gıybet edenler dindar değildir, sahte dindardır.
İmanı olan bir insan için en büyük felaket, dinin direği olan namazı terk etmesidir.
Müslüman bir toplumun namazı yitirmesi onun batacağına alamettir.
Bir Müslümanın kendini beğenmesi, kendinden razı olması, kendini övmesi, övdürmesi onun kötü bir Müslüman olduğuna, delil olarak yeter de artar.
Islah kelime ve kavramını unutmuşa benziyoruz. Kendimizi, ailemizi, toplumu ıslah için doğrudan doğruya veya dolaylı olarak çalışmak zorundayız.
Bütün ömrü boyunca para ve menfaat için çalışan kimselerin akıbeti kötü olur.
Dinin emirlerine, yasaklarına, öğütlerine arka çevirerek; aşırı şekilde dünya zevk ve sefalarına mübtelâ olanların imanları tehlikededir.
Bir İslam ülkesinde haram yeme yaygın hale gelmişse ve ilim sahipleri bunu önlemek, frenlemek için çalışmıyorsa genel bir bela ve musibetin inmesinden korkulmalıdır.
İslamî, Kur’anî, Nebevî kriterlere göre günümüz Türkiyesi iyiyse, bu iyilikte Diyanet İşleri Başkanlığının hissesi vardır.
Durum iyi değil, aksine kötüyse, bu kötülükte Diyanet’in yine büyük hissesi ve vebali vardır.
Müslüman bir homo religiosis’tir. Dindar olmayan bir Müslüman, dinden çıkar da haberi olmaz.
İmanımızı ve ebedî saadetimizi koruma şuuruna, hassasiyetine sahip miyiz?
Yazar: M. Şevket Eygi |
25-01-16 |
||
E mail: gazetevahdet.com | Tweet | ||