ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 2821
Yazar: Serdar Demirel
BU DİZİLERLE İSLÂM DÜNYASINA NEYİ PAZARLIYORUZ?

Türkiye, yıldızı parlayan bir ülke. Uyuyan potansiyel uyanıyor. Kendi dinamiklerini yeniden keşfediyor. Çevresinde müthiş bir sinerji üretiyor. Doğu Batı arasında, Kuzey Güney denkleminde, Doğu’nun en doğusuna varana kadar açılımlar yapıyor. Bunlar doğru. Bunlar bizi heyecanlandırıyor.

Heyacanlandırıyor, zira medeniyet olarak oturmaktan yorulduk ve artık kalkmak, kalkmak ve yürümek, hatta koşmak istiyoruz. Mazimizin derinliğinin icabı bu. Tarihin kalbi böylesi bir devinimden ve devamlılıktan yana. Ve dünle bugün arasındaki tarihsel kopuş bitmeli artık.

Ama yeniden ayağa kalkmanın sıkıntıları var. Yola birçok sinsi handikap kurulmuş. Bu handikapların bir kısmı da bizzat kendi eserimiz.

Sözü bu meyanda ihraç ettiğimiz popüler televizyon dizilerine getirmek istiyorum. Bu dizilerle biz aslında neyi ihraç ediyoruz?

Ortadoğu’ya, Balkanlara pazarladığımız bu dizilerin  çoğusunun içeriği yüz kızartıcı filmler. Türkiye’ye ilgi duymaya başlayan Müslüman halklara Batı’nın hedonik popüler kültürünü taşımak ve hatta aşılamak bize mi düştü? Bu dizilerle mi tesbihin dağılan tanelerini bir değerler sistemi etrafında toplayacağız?

Evet, devlet ve toplum olarak masum değiliz. İyi yönlerimiz, güzel huylarımız çok. Ama kusurlarımız da var. Bu diziler furyası, istisnaları bir tarafa bırakırsak, toplum olarak karanlık yönümüze, çürüyen yanımızı sergiliyor. Merhem bulmamız gereken yaramıza velhâsıl...

Peki biz ne yapıyoruz? Batı’nın insan doğasında varolan cinsel şiddeti ve ilkel güdüleri uyaran pornografi kültürünü; yine bizim gibi yaralı bilince sahip olan diğer Müslüman halklara, Türk kültürü diye sunuyoruz. Hem de Batı’dan gelene karşı bir nebze olsun gardını alan toplumların gardını düşürerek.

Çünkü ihraç ettiğimiz bu diziler, kurgusu, anlattığı hikâyeler ve özendirdiği ibahiyeci hayat tarzıyla, Türkiye’yi, Batı’nın ürettiği hedonik kültürü yerel formlar içinde taşıyıcı kılmaktadır.

Kimin eli kimin cebinde tarzı gayri ahlâkî hâl ve hareketleri normalleştirerek. Marazî homoseksüel kişileri paklayarak, ensest ilişkileri pazarlayarak. Batı filmlerinde bile gösterilmediği kadar alkol tüketimini teşvik eden uzun sahnelerle. Yediden yetmişe cinsellik peşinde koşan çamura bulaşmış dizi kahramanlarıyla...

Arap dünyası bu dizilerle sarsılıyor. Balkanlar da bu dizileri seyrediyor. İran gibi bir ülkenin önemli kesimi de bu dizilerin mübtelası. İran’ı ziyaret ettiğimde kimi dizi kahramanlarını sormuşlardı da, bilmediğim için ayıplanmıştım.

Malezya devlet televizyonunda tevâfuken gördüğüm birkaç Türk filmi resmen yüz kızartıcı cinstendi. Türkiyeyi Müslüman toplumlar nezdinde karalamak için bundan daha iyi bir yöntem olamaz herhalde!

Türk dizilerinin Arap toplumunu sarsan etkisini sanırım sizler de medyadan okuyorsunuzdur. Öne çıkartılan seksi kadın ve erkek rol modeller, Davos ve Mavi Marmara ruhuna kezzap döken bir muhtevayla endam etmekte. Çürümüş bir hayat tarzının reklamını yapmanın ne bize ne de Müslüman dünyaya bir yararı yok.

Bu dizilerle aşılanan kültür, itibarı artan Türkiye’nin siyasi misyonuyla bağdaşmaz. Tarihsel ve kültürel derinliğimizi hiçleştirmekten başka bir faydası yok.

Bu dizilerden yola çıkarak Türkiye’nin bölgesinde seküler kültürel nüfuzunu artırdığını, dinî İran nüfuzunu dengelediğini düşünenler de var.

Biz, ahlâk zabıtası değiliz ama ahlâkımıza da sahip çıkmak zorundayız. Ahlâkî çöküntü hiçbir toplumu ihya etmez. Dolayısıyla daha özgün ve bizi birleştiren bir uslûba ihtiyaç olduğu âşikârdır. Ortak değerlerimizi referans alan ve değer üretmeyi hedefleyen bir dille.

Tabiî ki öncelikle kendi halkımızı bu dizilerin şerrinden korumamız gerekir. Ruhumuzu ezen, vicdanımızı kirleten, aile bağlarını çürüten ve hayatı cinsellikten ibaret sunan bu dayatmalara geçit vermemeliyiz.

Türkiye, Müslüman dünyasına bu tarz bir tüketici kültürün taşıyıcısı olursa, nihayetinde Batı’nın kültür acentalığını yapmış olacaktır. Yazının başında ifade ettiğim heyacanlarımızı söndürerek.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Serdar Demirel
25-07-10
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BU DİZİLERLE İSLÂM DÜNYASINA NEYİ PAZARLIYORUZ?
Online Kişi: 35
Bu Gün: 70 || Bu Ay: 1.018 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.025 || Toplam Tıklanma: 52.222.021