ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 2999
Yazar: Mahmut Bıyıklı
İNSANI ONARAN BİLGE

İnsanı Onaran Bilge’ye aşk ile...

Öyle bir çağdayız ki sonsuza ekli kısmını unuttu insan…

İnsan kalbindeki manevi yaraların büyük onarım ustalarından sadece biriydi.
Konuşurken sizi de yanına alarak bir amaca doğru yürüyen;
Yürürken yüreklendiren, yüreklendirirken hiç durmadan amaca yürüyen bir çağ yürüyüşçüsüydü.

Yürüyüşü düşmanlardan korumanın, sanata ve edebiyata düştüğüne yürekten inanırdı.
Ruhun ihtiyaçlarının konuşulmasının ayıplandığı çağlardan birinde gelmişti.
Öyle bir çağdı ki o çağ; sonsuza ekli kısmını unutmuştu insan.
İnsan kaçıyordu kendinden.

Kaçıyordu, kendini kendi yapan değerlerinden.
İşte o zamanlarda bir adam meydan yerine yüreğini serdi.
Çünkü insanı çoğaltan insanlara ihtiyaç çoktu o zamanlar.
İnancın ve bağlılığın evrensel ışığına ve coşkusuna çok ihtiyaç vardı dolayısıyla.
Bunun içindir ki büyük insan araştırmacıları, konusu hep insan olan tezler
yapıyorlardı usulca.

Zaman zordu. İnsanın çağa çıkartılması gerekiyordu.
Bunun için elinden tutan ustalar gerekiyordu.
İç dünyasının bakımıyla ilgilenmeyi unutmuştu çünkü insan.
Ve unutmuştu yaratılışındaki bilgeliği.
Konuşurken hayata bir şeyler ekleyen insanlar lâzımdı velhasıl.
Kişiyi düştüğü yerden ayağa kaldıracak.
Görüldüğü zaman yaradanı andıracak.
İnsanın sıcaklığının ancak Kutsal Kitap’la hissedileceğini bil-fiil öğrenmiş ‘sıcak’
kanlı insanlar.

Ezilenden yana olan ‘alçak’ gönüllü insanlar...
Dilini öğrenerek insanlığı kuşatan
Yalnız acılarına ortak olabilmek için savaşan.
Büyük sorumluluğu yüklenmiş ‘gönüllü’ insanlar…
Gönlü olan insanlar…
Öncüler gerekiyordu.

Gözü görmeyenlere ışığın yolunu gösteren
Kulağı duymayanlara yıldızların nağmesini dinleten
Yürümesini bilmeyenlerin elinden tutan
Ve kulağına, Evlat :“Acıları dindirecek olan sadece iman!
Gerçek iman ise teslim olmak evren yasalarına.
Olmakta olana rıza göstermek
Ama daha iyisini yapmak için çalışmak
Hiç durmamacasına”
Diye fısıldayan gür sesli öncüler.
Öyleydi…
 
Önce gidenin arkadan gelene yardım ettiği bir nizamda yetişen
Nasıl tutulmuşsa elinden
Öylece sonrakilere elveren
‘Işığ’ın varlığını gören ve gösterendi.
Öyleydi
Aşkının ehliydi.

Zaman zor, devran bozuktu.
Yüreği vardı ama yüreğini yaslayacak bir yeri yoktu insanın.
Mekke yakınlarındaki bir mağara, bir can arkadaşlığı,
Bir çocuğun küçük elleriyle Önder’ine bağlanışındaki yüceliği çıkarmıştı aklından.
Bağlanamıyordu, bir türlü. Derdi buydu!
Bağlanma; insanlığa girmekti; unutmuştu.
Unutmuştuk. Unutulmuştuk…

Ne ki; ne çok ihtiyacımız var
Bağlanma duygusunun sıcaklığına,
Alınıp ruhumuzun bir sıcak avuçta kendine dönmesine
İçimiz yıldızlarca susarken
Susuzluk gibi sükût
Yüreğimizi dağlarken
Ne çok ihtiyacımız var bir insanın bir ordu olduğu
Bin insanın bir hiç olduğu dar bir zamanda
Hafızası tarih kadar güçlü
Coğrafyası yeryüzü kadar geniş
Dost olan, dost olunması emredilen her şeye
Bu ulu ağaç kurumaz, bu defter kapanmaz diye yüreklendiren
El veren el tutan
Tuttuğu elleri hiç bırakmayan
Âşık olan âşık olduran adı aşk ile anılan
Bir ‘bey’e bir ‘ağabey’e

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Yazar: Mahmut Bıyıklı
08-10-10
E mail: HaberKültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İNSANI ONARAN BİLGE
Online Kişi: 11
Bu Gün: 353 || Bu Ay: 2.546 || Toplam Ziyaretçi: 2.230.957 || Toplam Tıklanma: 52.260.258