ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2161
Yazar: Muhammed Özkılınç
ŞEHVETE TAPANA LÂNET OLSUN!

Önce böyle bir konudan ve bu konuda kullanmak zorunda kaldığım bazı ifadelerden dolayı, değerli okuyucu kardeşlerimden özür diliyorum.

Aileden sorumlu devlet bakanı, “eşcinsellik bir hastalıktır” diye gayet yerinde ve basit bir söz etti diye, şehvetperestler hemen tüm müfrezeleriyle hücuma geçiverdiler. İnsan hakları, özgürlük, çağdaşlık, ilericilik vs. çemkirmeleri yeri göğü inletti. “Nasıl olurda bu asırda insanların özel hayatlarına karışılırmış”, “insanların kendi hayatlarıyla ilgili tercih haklarına karışılamazmış”, “cinsel tercih en doğal insan hakkıymış” ve benzeri sağlam insan fıtratına aykırı nice çıkışlar...

Porno ve şehvetin kulu kölesi haline dönüşmüş bu zavallılara bırakırsanız, insanın kendi anne bacısı vs. mahremleriyle cinsel beraberlikleri, eşcinsellik, lezbiyenlik ve insanın hayvanlarla beraberliği de dahil her tür hayvanlaşmayı özgürlük ve çağdaşlık adına savunacaklar. Veya bir kısmı alçaklığın o kertesini de geçmiş durumdadır.

Bir kere insanlığını yitirmiş ve tam olarak hayvan da olamamış, bilakis hayvanlardan da aşağı seviyeye düşmüş yaratıkların, insan hakları konusunda konuşma hakkı yoktur. Çünkü hayvanlar içinde eşcinsel olanı veya lezbiyen olanı yok. Tüm hayvanlar, hayatlarının her safhası gibi cinsel ihtiyaçlarında da yoktan var eden yaratıcının kendileri için koyduğu kuralların dışına çıkmıyorlar. Onları bu konuda, yine insan suretindeki yaratıklar kural dışılığa çekiyorlar. Aksi halde hiçbir hayvan cinsel olarak ne başka cinsten bir hayvanla, ne de insan suretindeki yaratıklarla beraber olmaya kalkışmaz.

Allah (cc) şöyle buyurur: “Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağlıktırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” (A’raf 7/279)

Ayrıca tüm canlılar, yüce yaratan tarafından neslini devam ettirmek üzere programlanmıştır. Kaldı ki, cinsel birlikteliğin temel amaçlarından biri, belki de en önemlisi budur. İnsanı diğer canlılardan ayıran şey, insan, Rabbul alemîn’in çizdiği bu çizgiyi aşmadıkça aynı zamanda ibadet sevabı da kazanmaktadır. İnsanın eşrefi mahlukat olması boşuna değildir. O, yer yüzünde Allah (cc)ın halifesidir. Canlı cansız diğer tüm varlıkların insanın emrine musahhar kılınması da, hilafet ve kulluk görevini yerine getirmesi içindir. Yoksa Allah (cc) ın mülkünü hoyratça kullanıp, Allah (cc) a isyan etmesi, hem de hayvanlardan daha aşağılık bir duruma düşmesi için değildir.

"Efendim o dediğin hiçbir şeye ben inanmıyorum, özgürlüğü kendi bildiğim gibi yaşamak istiyorum.” da denilemez. Zira bütün sistem ve şeriatlarda, özgürlüklerin sınırı başka insanların veya varlıkların hukukunun sınırına kadardır. Dolayısıyla, bir avuç eşcinsel, homo vs. şehvetperestlerin özgürlükleri, % 99 u Müslüman olan bu ülkede, inananların mukaddes değerlerini tehdit etme hakkını onlara vermez. Eğer özgürlüğün sınırı yoksa, adam öldürmek, hırsızlık yapmak, gasp, kapkaç, tecavüz neden suç sayılsın? Bu da aklı selim bir insanın savunması mümkün olmayan bir durum.

Muasır medeniyet! Hülyası uğruna İslami ve insani değerlerimizden öyle tavizler verdik ki, şehvetin kulları, pornocular ve her türden namussuzlar bağıra çağıra namussuzluk haklarını haykırırken, kendi vatanında parya olan erdem ve fazilet ehli bizler din iman ve namus hakkımızı savunamaz hale getirildik.

Bu tür içine tükürülesi özgürlükleri pervasızca savunanlar, neden inanan insanların inandığı gibi yaşama, giyinme, okuma, çalışma, seçilip parlamentoya girme vs. hak ve özgürlüklerine kör ve sağırdırlar. Demek ki bunlar samimi değil, iki yüzlü, çifte standartlıdırlar. Yine şu meşhur sözü hatırladım; “Aman Allah (cc) ım bu ne nasıl bir memleket böyle, itleri salmış taşları bağlamışlar.”

Allah (cc) nice kavimleri helak ettiğini net olarak bildirmektedir. Başlarına taş veya ateş yağdırmakla, denizde veya tufanda boğmakla, sadece çığlık şeklinde bir sesle, depremle yerin dibine batırmakla vb. şekillerde. Bu helakların sebepleri farklı farklı ancak hepsinde genel olarak yapılan günahta aşırılık önemli bir yer tutar. Eşcinsellik vb. sapmalar da, şehvet günahında aşırılığın zirvesidir. İşte bazı ayetler:

“Lut'u da gönderdik, milletine "Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere yaklaşıyorsunuz, doğrusu çok aşırı giden bir milletsiniz" dedi. Milletinin cevabı sadece, "Onları kasabanızdan çıkarın, güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış." demek oldu. Bunun üzerine Lut'u ve taraftarlarını kurtardık; yalnız karısı, geride kalıp helake uğrayanlardan oldu. Geriye kalanların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak!” (A’raf 7/80-84)

Ne gariptir ki bizim ülkemizde bu gibi felaketleri, “ilahî îkaz” diye vasıflandırmak bile suç oluyor. Mülkün sahibine karşı nankörlük ve günahlarda aşırılıkla felaketlere zemin hazırlayan, ar, namus, edep, haya, erdem ve faziletlere savaş açanlar taltif ediliyor. Onların yaptıkları sapıklıklar özgürlük ve insan hakkı olarak değerlendiriliyor da, bu çirkefe karşı duranlar cezalandırılıyor gericilik yobazlık vs. yaftalarla yaftalanıyor.

Bu zavallılar; “bizim helak olmamızdan kime ne?” de diyemezler. Zira bu helak ânı geldiğinde kurunun yanında yaş da yanmaktadır. Artı inanan insanlar gördükleri her kötülükle mücadeleyle görevlidirler. Bu görev kişilerin tercihlerine de bırakılmamıştır. İşte bu konuda sadece birer âyet ve hadis:

“Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzap 33/36)

“Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak onun emrine uyanlarla bu sınırları aşıp ihlâl edenler, bir gemiye binmek üzere kur’a çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar: Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz, dediler. Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helâk olurlar. Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar” (Buhârî, Şirket 6; Şehâdât 30. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 12.)

Sonuç olarak, sadece eşcinsellik değil her türlü günah ve sapmalarla mücadele etmek her Müslüman’ın görevidir. Ama eliyle, ama diliyle veya kalbiyle mücadele ederek kötülükleri engellemeye çalışmak zorundadır. Dolayısıyla hiçbir mü’min bana ne diyerek kötülüklere seyirci kalamaz. İsterse kötülüğü yapan babası, çocuğu veya kardeşi de olsun; bu değişmez. “…

"İçimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günahlar sebebiyle bizi helâk eder misin Allahım?” (A’raf 7/155)

Yazar: Muhammed Özkılınç
10-10-10
E mail: mozkilinc@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ŞEHVETE TAPANA LÂNET OLSUN!
Online Kişi: 19
Bu Gün: 130 || Bu Ay: 1.513 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.208 || Toplam Tıklanma: 52.236.437