ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 518
Yazar: D. Mehmet Doğan
DİL DEVRİMİ KÜLTÜREL MÜHENDİSLİK OPERASYONUDUR

DİL DEVRİMİ KÜLTÜREL MÜHENDİSLİK OPERASYONUDURTürkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, Marmara Üniversitesi Mezun ve Mensupları Derneği’nin düzenlediği programa katılarak son eseri “Türkçenin Cenaze Töreni: 1. Türk Dil Kurultayı”nı anlattı.

04.01.2021tarihinde gerçekleşen ve derneğin YouTube hesabından canlı olarak yayınlanan söyleşide konuşan günümüzün önemli sözlük yazarı Doğan, Türkçenin Anadolu'daki gelişiminden günümüze kadarki olan seyrine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dille ilgili ciddi kırılmalar yaşandı

Dilin hepimizi ilgilendiren bir konu olduğunu ve insanların küçük yaşlardan itibaren kendini konuşulan bir dilin içerisinde bulduğunu ifade eden Doğan, “ Yaratılış itibariyle insan dil öğrenmeye yatkındır, fıtratında dil, konuşma ve öğrenmek vardır. Dolayısıyla aile ortamında annesinden, babasından, ailede kim varsa onlardan ve elbette en çok annesinden öğrenir. İnsan dili, yürümeyi öğrenir gibi elini kolunu hareket ettirmeyi öğrenir gibi, tabii bir şekilde öğrenir. Hayatı boyunca da o çocukluk yıllarında öğrendiği dili sürdürür, başka diller de öğrenebilir. Eğitim öğretim dili, edebiyat dili vardır. Bütün bunlar zamanla öğrenilir, süreç içerisinde öğrenilir. Aileden sonra okul gelir. Okul dilimizin zenginleştirmesi gereken bir kurumdur. Bütün dünyada böyledir, mesela ailede bir kaç yüz kelimeyle konuşuruz belki çok entelektüel bir ailedir de bunu bine çıkartabilir, konuşma dili çok fazla kelime gerektirmez. Okumaya başladıktan sonra kelimeler çoğalır, kelimelerin kullanılmasıyla bazı dikkatlerimiz artar, seçtiğimiz alana göre de yine kelime artışı farklılaşarak devam eder. Bütün dünyada dilin öğrenilmesi önemli bir mevzuudur. Bu önemli mevzuyu o ülkelerin eğitim, maarif teşkilatları en iyi şekilde yapmaya çalışılar. Bizde ise dille ilgili ciddi kırılmalar yaşanmıştır, maalesef öğretim sistemi dilimizi öğretmede başarılı değildir” dedi.

Osmanlı Türkçe konusunda büyük hassasiyet gösterdi

Konuşmasında, Osmanlının Türkçenin en büyük hamisi olduğunu ve dünyayı birkaç asır Türkçe yönettiğini vurgulayan D. Mehmet Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Abdülhamit döneminde örnekler var devlet tarafından da o dönemde yayınlanan bugün genelge dediğimiz tamimler var. Dil kullanımı sırasında Türkçeye ağırlık verilmesi Arapça Farsça kelimeleri yerli yersiz kullanmama konusunda tezkereler var. Ayrıca, Türkçe kelimelerin derlenmesine yönelik genelgeler var, hatta bir dil akademisi gibi o zaman tabi Encümen-i Daniş gibi bir kuruluşa vücut verme niyeti de var, bu tabii sonuçlanamamıştır. 19. Yüzyılda başlayan sadeleşme 20. yy başında Genç Kalemler dergisiyle yeni bir yöne girmiştir. Genç kalemler sadeleşme akımını güçlendirmiştir. Bu arada tabi tasfiyeci denilen dilde bütün yabancı kelimeleri atma yönünde bazı temayüllerde ortaya çıkmıştır. Yine de mutedillik yönünden yürüyen bir dil hareketi vardır. Bu dil hareketinin bugün motto deniyor ya şiarı belki Ziya Gökalp’in “Türkçeleşmiş Türkçedir” cümlesidir. Bu cümle esasında “Türkçeleşmiş Türkçeyi” ifade ediyor. Çünkü, “Türkçeleşmiş Türkçedir” dediğinizde sadece Arapça Farsça kelimeleri kastetmiyorsunuz Türkçenin İslâmiyet öncesindeki dil varlığını da kastediyorsunuz. Zannediliyor ki; Türkistan’dayken Müslümanlığa geçmemişken sadece Türkçe kelimelerle konuşurduk, yazardık, bu mümkün değil hiçbir medeniyet dili sadece kendi kelimeleri ile konuşmaz, yazmaz dolayısıyla o dönemin Türkçesine geçmiş olan Moğolcadan, Tunguzlardan, Çinceden, Soğdcadan geçmiş olan kelimeler vardır, dolaysıyla o zamandan bu zamana bir dil mirasımız var. Ve bu İslami dönemde daha öncesi kıyaslanamayacak şekilde biz bunu geliştirdik. Yani, İslamiyet öncesi yazılı metinleri toplasak belki de bir raf tutar. İslamiyet’ten sonraki dönemde hem edebiyat dili olarak diğer alanlardaki dil varlığı olarak Türkçenin büyük gelişme gösterdiğini biliyoruz.”

Yunus Emre Anadolu’da Türkçeyi ayağa kaldırmıştır

Anadolu’da Türkçenin gelişimine değinen D. Mehmet Doğan, “Kutadgu Bilig” ilk büyük eser, bu eserin yazılış tarihi manidar; neredeyse Malazgirt Savaşı ile aynı tarihte yazılmıştır. Malazgirt bizim için nasıl bir zafer ise Kutadgu Bilig de Türkçenin bir zaferidir. Yine, Kaşgarlı Mahmut’un “Dîvânu Lugâti't-Türk”ü, Malazgirt Savaşı’ndan birkaç yıl sonra tamamlanmış. Ama, şunu da söyleyelim ki; bizin yazdığımız konuştuğumuz batı Türkçesi, gerçek anlamda yazılı hale bu topraklarda gelmiştir. Yani, Oğuz Türkçesi Anadolu’da yazılı hale gelmiştir. Bir başlangıç olarak Mevlâna’nın Türkçe mısralarını söyleyebiliriz. Ama bizim büyük başlangıcımızı Yunus Emre yapmıştır. Yunus Emre Anadolu’da Türkçeyi ayağa kaldırmıştır. Anadolu’da bizim çok güçlü bir edebiyatımız oldu. Yüzyıllar boyunca ve 20 yy başında büyük şairler, edipler yetiştirdik.” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında dil devriminin gerekçeleriyle uyumlu bir hareket olarak başlayıp gelişmediğini anlatan Doğan, 2. Dil Kurultayı’nda yaşanan gelişmeleri de şöyle anlattı:

“Peki, dil devrimi nerden icap etmiştir? Harf İnkılabından dört yıl sonra, 1932 yılında, 1. Türk Dil Kurultayı toplanmıştır. 28 Eylül – 9 Ekim tarihleri arasında devam etmiştir. Bu kurultayı devlet başkanı olarak Atatürk ve devlet erkanı baştan sona takip etmişlerdir. Kurultay başkanlığını da TBMM başkanı yürütmüştür. Bu toplantı Türkiye’de kültürel anlamda zorlayıcı bir değişikliğin başlangıç noktasıdır. Kurultay, İstanbul’da Osmanlı’nın en ihtişamlı sarayı olan Dolmabahçe’de yapılmıştır. O zamanın gazeteleri bunu açıklamaya kendilerinde güç hissetmedikleri için nerdeyse sarayın ve salonun adını yazmak istememişlerdir. Yayınlanan kurultay kitabındaki katılımcıların isimlerine bakıyoruz, o günün, dilcileri, edebiyatçılarının ve bu konularda çalışanların çok az sayıda olduklarını görüyoruz. Kurultay delegesi listesinde lise öğrencileri dahi var! Şöyle diyesimiz geliyor: Sarayın önünden geçenler bile listeye dahil edilmiş!

Kurultayda konuşan görevliler şu tezi savunuyorlar; “Osmanlılar, Osmanlı Padişahları Türkçeyi mahvettiler. Dilimize birçok Arapça ve Farsça kelime soktular böylece dilimizi bozdular. Aslında bizim dilimiz Hind-Avrupa dil ailesindendi” Halbuki, biliyoruz ki; Türkçenin Hint-Avrupa ailesinin dil yapısıyla yakından uzaktan bir ilgisi yok. Aslında şunu söylemek istiyorlar; “Biz her bakımdan sizin gibiydik. Beyaz ırktandık, yani ırkımız bir, ikincisi bir din ayrılığı söz konusu oldu, Müslümanlık bizi bozdu, biz şimdi bundan da uzaklaşıyoruz; laik olduk. Tüm bunlar ifade ediliyor ve lidere yağcılık yapıyorlar; “dilimizi boyunduruktan kurtaracağız, ne muazzam bir iş yapıyoruz”

Dil devrimi kültürel bir felakete yol açtı

Dil devriminin yanlışlığına dikkat çekecek isimlerin kurultaya davet edilmediğini, davet edilenler arasından itirazcı olanların ise çok dikkate alınmadığını belirten Doğan, kurultay anında ve sonunda yaşananları şöyle anlattı:

“Kurultayda bulunan Hüseyin Cahit Yalçın bir konuşma yapıyor: Yapmayın efendiler, dil böyle gelişmez, dil kendi akışı içinde gelişir. Bazı kelimeler atılır bazıları dile girer ve böylece dil zenginleşir. Zorla, baskıyla olmaz!” Hüseyin Cahit Yalçın’ın konuşması pek hoş karşılanmıyor. Hemen görevli elemanlar Hüseyin Cahid’e karşı karalayıcı konuşmalar yapmaya başlıyorlar. Bu yetmiyor, o güne kadar Kurultay’da görünmeyen Edebiyat Fakültesi dekanı Köprülüzade Fuat apar topar getirilip konuşturuluyor. Daha önce ortaya koyduğu fikirlerin tam tersini savunan bir konuşma yapıyor. Hemen akabinde milletvekilliği ile ödüllendiriliyor!

Dil devriminin başlangıç safhasında iki küçük, cep telefonu ebadında kılavuza dilimiz hapsedilmek istenmiştir. 1935 yılında basılan Türkçeden Osmanlıcaya Osmanlıdan Türkçeye çevrilen Cep Kılavuzları. Yazarların eserlerini, gazetecilerin yazılarını bu kılavuzlara göre yazmaları istenmiştir. Cumhurbaşkanının bu isteği Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından gazetelere talimat olarak yayınlanmıştır.”

Dil devriminde araç olarak kullanılan şahıslar gerçek anlamda dilci değildir. Türkçeleri sağlam bir Türkçe olmaktan uzaktır. İkisi “Giritli’dir. Dilleri Rumcaya çalar. Biri Selanikli biri de Ermeni. İşte dil devriminin esas kadrosu!

Söyleşinin tamamı için: https://www.youtube.com/watch?v=vLd25eVkW8E

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
06-01-21
E mail: tyb.org.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DİL DEVRİMİ KÜLTÜREL MÜHENDİSLİK OPERASYONUDUR
Online Kişi: 35
Bu Gün: 127 || Bu Ay: 7.481 || Toplam Ziyaretçi: 2.217.964 || Toplam Tıklanma: 52.142.530