ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 202
Yazar: Mustafa Yürekli
Küreselleşmenin psikososyal boyutu Hıristiyanlaştırmadır

Küreselleşmenin psikososyal boyutu HıristiyanlaştırmadırÜsküdar Çekmeköy metro hattının Çakmak istasyonunda afiş panosunda Haber 7’nin 20. Yıl kutlama afişiyle karşılaştım.. Bir hatıra fotoğrafı çekildim. Yardımcı olan gençlerle tanıştık ve Üsküdar yolculuğunda sohbet ettik. Küreselleşmeyi konuştuk.

Bu kısa yolculukta küreselleşmenin dayattığı yabancılaşmayı sorguladık birlikte. Sınırların ve kültürel-dini farklılıkların ortadan kalktığı bu küresel süreç yeni bir insan tanımını dayatıyor bütün bir insanlığa. Taklitle yetinen, hiçbir inancı, aidiyeti ve mensubiyeti olmayan, kişiliğini ve kimliğini yitirmiş, sadece tüketime odaklanmış, nesne konumuna indirgenmiş bir yeni insan tipi dünya çapında yaygınlaşıyor. ABD merkezli küresel sermaye tarafından fiiliyata geçirilen dünya sistemi, ‘tek insan’, ‘tek ahlak’, ‘tek kültür’, ‘tek ekonomi’, ‘tek devlet’ iddiasında..

Gençlere İslam karşıtı küreselleşmenin özde Psikolojik Haçlı Seferi olduğunu anlattım. Küreselleşmeye maruz kalan ülkelerde toplum çözülürken gençlik de önce boşluğa düşürülüyor sonra da bunalımdan çıkış olarak Hristiyanlık gösteriliyor, daha doğrusu bunalma düşürülen gençlik Hristiyanlığa yönlendiriliyor.

“KORE MUCİZESİ” VE KORE GENÇLİĞİ

Batı Asya’yı, Afrika haline getirmek istiyor, Asya’ya Psikolojik Haçlı Seferi düzenliyor. Çin, Hindistan, Japonya, Pakistan, Malezya, Filipinler, Turan küreselleşme sürecine sokulup sömürgeleştirmek istiyorlar.

Yaşanan küresel sömürgeleştirmenin en dramatik örneği Güney Kore’dir. “Kore Mucizesi” denilen şey şudur: Kişi başına düşen 30 bin dolarlık milli gelirle gelişmekte olan ama bir türlü gelişemeyen ülke olması.. Günümüzde dünyada Güney Kore diye bir ülke veya bir millet var mıdır diye sormak gerekiyor. ABD’nin uydusu durumundaki bu zengin ülke, sanayisi ve teknolojisiyle adeta batının üretim merkezi haline dönüşmüş durumda.

K-Pop salgını ile zirveye ulaşan taklitçilik sevdasıyla Güney Koreliler, bırakın kendi kültürlerini, insanlıklarını bile unutma durumuna gelmişlerdir. Küresel sömürgeleşmenin en kötü tarafının sosyal çözülme ve Hıristiyanlaşma olduğu Güney Kore’de apaçık görülmektedir.

Tüketim çılgınlığının koynunda debelenen gençlik, materyalizm, egoizm, pragmatizm, konformizm, hedonizm ve bohemizm sosyal sapmalarıyla düşürüldüğü bunalımda inlemektedir.

GÜNEY KORE MUCİZESİ BEYAZ PERDEDE

Güney Kore’nin sözkonusu acınası sömürge hali tüm Kore filmlerinde görülebilmektedir. Son yıllarda Kore medyasında daha çok Amerikan uyarlaması diziler yapılmaktadır.

Güney Kore’de kapitalizmin, despotik sanayileşmenin tahrip ettiği bireyin sinemada karşılık bulduğunu görüyoruz. Makineleşmeye varan çalışma koşulları, iletişimsizlik, modern şehir hayatının getirdiği yalnızlık, Güney Kore sinemasında sebep ve sonuçlarıyla karşımıza çıkıyor. Güney Kore sineması demek şehvetin ve şiddetin estetiği demektir adeta.

Güney Koreli yönetmen Kim Ki Duk’u tanıyıp tanımadıklarını sordum gençlere.. İletişim fakültesi öğrencisi bir genç tanıdı. Birkaç kelimeyle Kim Ki Duk’u anlattım onlara. Kim Ki Duk, 1960 doğumlu, Güney koreli bir yönetmen, senarist ve yapımcı. 1996 yılında küçük bütçeli ‘Timsah’ adlı filmiyle ilk sinema deneyimine başladı. Hiçbir sinema eğitimi almayan Kim bu filmi ile Koreli film eleştirmenlerinden ağır eleştiriler aldı. 2004 yılında ‘Samaritan Girl- Fedakar Kız’ film ile Berlin Film Festivali’nde ‘Boş Ev’ filmi ile de Venedik Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödüllerini aldı. Kim Ki-Duk'un film kariyeri diğer yönetmenlerinkinden oldukça farklı. Kim Ki Duk hiçbir zaman sinema eğitimi almadı ve hiçbir zaman başka bir yönetmenin yanında asistanlık yapmadı. Hiç kimsede görülmeyen bakış açısı ve kendine has hikâye anlatma tekniği buradan gelmektedir. 11 Aralık 2020’de Covid salgınında 59 yaşında hayatını kaybetti..

Uluslararası platformlarda ses getiren projelere imza atan, dolayısıyla Güney Kore sinemasının tanınmasında büyük öneme sahip bir isim olan Kim Ki Duk, ‘Samaritan Girl- Fedakar Kız’ filminde, Avrupa'ya seyahat etme hayalleri kuran liseli iki genç kızın para bulmak için bedenlerini satmalarının sonuçları anlatılır.

Liseli kızlardan biri kazara ölürken hayatta kalan arkadaşı onun yerine bu işi devam ettirecektir. Dedektif olan babası kızının nasıl bir işin içinde olduğunu fark edince kızının müşterilerinden intikam almaya karar verir.

Kore toplumunun yaşadığı arada kalmışlığı, Batı hayranlığını ve kapitalizmin liseli kızların gelişmiş bir ülke kabul edilen Güney Kore’de bedenlerini satacak hale gelmeleri, kısaca toplumsal yabancılaşma tam filmin merkezindedir.

GÜNEY KORE ASYA’DA HRİSTİYAN MİSYONERLERİN MERKEZİ OLDU

Güney Korelilerin içinde bulunduğu sosyo kültürel durumu “Tutkulu Batıcılık” şeklinde özetleyebiliriz. Çünkü Güney Kore’nin ve diğer küresel sömürüye maruz kalmış ülkelerin yaşadığı Amerikanlaşma diye tanımlanabilecek ahlaki yıkım, ABD’yi dahi ürkütmektedir.

Açıkçası tam bir akıl tutulması olan Güney Kore gençliğinin bu durumunun dünyada bir benzeri yoktur. Gençliği boşluğa düşen Güney Kore, aynı zamanda Hristiyan misyonerlerin merkezi haline gelmiştir. Güney Kore gençliği, Batıcı sömürge aydınlarının kılavuzluğunda dinlerini, tarihlerini, kültürlerini, örf ve adetlerini çöpe atan hayırsız evlat olmanın ötesinde; Hristiyanlığı diğer Asya ülkelerine yaymak için var gücüyle çalışmaktadır.

Güney Kore Amerikanlaşması şunu ortaya koymuştur ki gençlik açısından önce tüketim çılgınlığında kimliksizleşme, boşlukta bocalama, bunalımda çırpınma olan küreselleşme aslında Psikolojik Haçlı Seferi’dir.

KÜRESELLEŞMENİN ÖZÜ İSLAMOFOBİDİR

Küreselleşmenin son hedefi, bir türlü tam olarak ehlileştiremedikleri Müslümanlardır. Küreselleşme, özde İslamofobi, yani İslam düşmanıdır. Çünkü İslam, emperyalizme, onun son versiyonu olan küreselleşmeye boyun eğmeyen tek küresel güçtür. Giyim, kuşam, gündelik hayat, moda, eğitim gibi alanlarda büyük oranda kendilerine benzettikleri halde İslam alemi tevhit inancından vaz geçmiyor, uyanan gençleri direnişe devam ediyor.

İslam coğrafyasının batı dünyasına en yakın bölgesi olan Türkiye, Batı’nın kültürel işgali ve hegemonyasıyla iki asırdır mücadele ediyor. Batılılaşma, çağdaşlaşma adı altında üzerimizde yapılan toplum mühendisliği çalışmalarına rağmen milletimiz tarihinden kopmayı reddetti, dinine sarıldı ve kültürünü canlandırmaya başladı.

Türkiye’deki İslami uyanış ve diriliş küreselcileri endişeye sevk ettiği gibi saldırılarını da artırmıştır. Küreselleşmenin psikososyal boyutunu oluşturan kültürel kuşatmayı yarmanın en etkili yolu eğitim alanında yerli ve milli anlayışa dönmekten geçmektedir.

Bir an önce yaşanan bu küreselleşme sürecinin Psikolojik Haçlı Seferi olduğunun farkına varmak ve geç olmadan hemen bugün harekete geçmek zorundayız.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Yürekli
09-07-23
E mail: haber7.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Küreselleşmenin psikososyal boyutu Hıristiyanlaştırmadır
Online Kişi: 24
Bu Gün: 408 || Bu Ay: 5.834 || Toplam Ziyaretçi: 2.236.484 || Toplam Tıklanma: 52.305.221