Kategori : / DİL KALESİ | Okunma Sayısı: 3492 |
(Mehmet Y. YILMAZ – Sedat ERGİN – Mehmet Ali BİRAND)
Mehmet Y. YILMAZ (26 Ocak 2011, Hürriyet)
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer hakkında verilen gensoru tartışmaları sırasında TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın odasını bastığını söyledi.”
Mehmet Y. YILMAZ’ın bu cümlesi, yazısının “Kastı aşan bir noktada!” başlıklı kısmında ve “Kastı şaşan" bir noktada...
Bu cümleye göre kim, kimin odasını basmış?
A) TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın odasını basmış.
B) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’nun odasını basmış.
Bu hadiseyi yeni duyuyorsanız ve bu yazının devamını okumazsanız haberi yanlış anlayabilirsiniz.
Bilen bilir ki “B” şıkkı doğru, ama Mehmet Y. YILMAZ acelecilik veya acemilik yüzünden bunu doğru anlatamamış.
Hâlbuki bunu doğru anlatmak için o cümle mesela şöyle de kurulabilirdi:
“TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer hakkında verilen gensoru tartışmaları sırasında, odasının Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından basıldığını söyledi.”
Eğer değişik cümle kurmak zorsa basit bir tedbir de ifadeyi iyi-kötü kurtarırdı: “Bülent Arınç’ın” dedikten sonra virgül (,) koymak gibi…
***
Mehmet Y. YILMAZ (26 Ocak 2011, Hürriyet)
(Aynı yazının son cümlesi) “Hep diyorum ya: Bizim demokrasimizde polis ve yargı el ele verdi mi, gizli örgüt olduklarını kendilerinin bile bilemediği kadar gizli örgütler dahi paçayı kurtaramazlar!”
Mehmet Y. YILMAZ “Hep diyorum ya…” şeklinde not düştüğüne göre bu cümleyi daha önceleri de yazmış olmalı… Ama hep yazdığı bu cümleyi ne yazık ki hâlâ doğrultamamış…
Aslında cümlenin virgül(,)e kadar olan kısmı net olarak anlaşılıyor. Ne var ki asıl mesele virgül(,)den sonraki ifade: “… gizli örgüt olduklarını kendilerinin bile bilemediği kadar gizli örgütler dahi paçayı kurtaramazlar!”
Bu ifadeye göre “kendileri” zamiri kimlerin yerini tutuyor?
A) polis ve yargının
B) gizli örgütlerin
YILMAZ'ın cümlesi bunu aydınlatacak kalitede değil...
***
Sedat ERGİN (27.01.2011, Hürriyet)
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, iki gün süren Strasbourg ziyareti sırasında en çok vurguladığı temalardan biri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Avrupa’da hukuk düzeninin korunması ve ileri gitmesi açısından oynadığı rolü konu aldı.”
Bu cümleye göre “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Avrupa’da hukuk düzeninin korunması ve ileri gitmesi açısından oynadığı rolü konu” olarak ele alan kim(ler)/ne(ler)dir?
A) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
B) temalardan biri
Cümlenin kuruluşu gramer mantığı bakımından irdelenirse doğru cevap “temalardan biri” olur. Ama asıl mantığınız buna itiraz eder: “Hiç böyle şey olur mu? ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Avrupa’da hukuk düzeninin korunması ve ileri gitmesi bakımlarından oynadığı rolü’ koca cumhurbaşkanı dururken ne idüğü belirsiz ‘temalardan biri’ mi ele alacak?..
Uzatmaya lüzum yok; Sedat ERGİN de – Mehmet Y. YILMAZ’ın yaptığı gibi – acelecilik veya acemilik yüzünden karışık ve dolaşık bir cümle kurmuş. (Tabii ki böyle ifadelere “cümle” denirse…)
Cümledeki düğümleri çözelim, ifadeyi yeni baştan yazalım:
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, iki gün süren Strasbourg ziyareti sırasında en çok vurguladığı temalardan biri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Avrupa’da hukuk düzeninin korunması ve ileri gitmesi açısından oynadığı roldü.”
***
Mehmet Ali BİRAND (27.01.2011, Milliyet)
“Polise güven konusu zaten çok çetrefelli bir konudur. Bu tip olaylarla, güven daha da sarsılıyor. Polis kendine özen göstermiyor. Kendini ayağından vuruyor. Kendine yazık ediyor.”
Mehmet Ali BİRAND’ın asıl büyük “ ç e t r e f i l l i ” hatası, o kelimeyi “ç e t r e f e l l i” şeklinde yazması değil, manasını bilmeden kullanmasıdır. Bu sıfat “karışık ve anlaşılması güç olan” demektir. Muharririn ifadesine bakılırsa “çetrefilli” kelimesini “dikkat ve itina isteyen, netameli, nazik, hassas, kritik” manasında kullandığı anlaşılıyor.
***
Mehmet Ali BİRAND (26.01.2011, Milliyet)
“Ankara'dan Washington'a her yıl binlerce telgraf gider. Bugüne kadar Wikileaks'den sızan telgraf sayısı henüz çok az. Adeta buzdağının ucunu görebildik diyebilirim. Ancak bu kadarı dahi, Amerikan diplomatlarının bizleri nasıl inceledikleri, nasıl değerlendirildikleri konusunda bir fikir veriyor.”
Mehmet Ali BİRAND “âdeta” kelimesini yersiz kullanmış: “Adeta buzdağının ucunu görebildik diyebilirim.”
Cümlenin siyak ve sibakına (geliş ve gidişine) bakacak olursak BİRAND şunu söylemek istiyor:
“Diyebilirim ki buz dağının sadece ucunu gördük.”
Gene siyak ve sibaka göre son cümledeki “değerlendirildikleri” kelimesinin doğru şekli “d e ğ e r l e n d i r d i k l e r i” olmalı.
Mehmet Ali BİRAND’ın yukarıda mercek altına aldığım dil yanlışları için bir hüküm verirsem şunu derim:
“Diyebilirim ki buz dağının sadece ucunu gördük.”
Yazar: C.Yakup Şimşek |
27-01-11 |
||
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları |
Tweet | ||
AHMET | |||
HEM GÜLDÜM HEM ÖĞRENDİM |
Tarih : 27-01-11 | ||
İlahi Yakup Hocam! Hem güldüm hem öğrendim hem de bu kallavi yazarların bu kadar basit hatalar yapabildiklerine hayret ettim. Bunlar hangi becerileriyle bu köşeleri tutmuşlar acaba? |
|||