ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 4893
Yazar: Psikolog Mehmet Teber
KANAYAN YARA: ÇOCUK EĞİTİMİ MESELEMİZ

Çocuk deyince akla ilk olarak masumluk gelir. Çocuklar, saflığın ve temizliğin göstergesidir. Bizler daha iyi bir dünya özlemimizi hep çocuklarımız üzerinden gerçekleştiririz. Geleceğimizi çocuklarımıza emanet etmişizdir. Yaklaşık 40-50 yıl sonra bizler mezarlarımızdaki yerimizi almış olacağız ve ülkemizi şimdinin çocukları yönetecek. Bu nedenle onlara güzel bir vatan emanet etmek ve aynı zamanda onları bu vatanı idare edecek şekilde yetiştirmek biz büyüklerin görevleri arasında yer alıyor.   

Geçen hafta sonu Türkiye’de bir ilk yaşandı. Çocuk Vakfı’nın öncülüğünde dünyanın ilk Çocuk Hakları Kongresi düzenlendi. 3 gün süren program oldukça başarılıydı. Kapanış, başbakanımızın konuşması ile yapıldı. Üç gün boyunca akademisyenler, eğitimciler ve 81 ilden gelen çocuklar çocukların geleceğini ve bugününü konuştu.

Biz yetişkinler hak ihlaline uğradığımızda mitingler, grevler ve eylemler düzenleyerek hakkımızı arıyoruz. Ancak çocuklarımız haklarını aramak için bizim kullandığımız yolların hiç birini kullanamıyorlar. Mesela geçmiş SBS sisteminden birçok öğrenci rahatsızdı. O sistem hafta sonu oyun vakitlerini ellerinden almış ve bu vakti dershanelere vermişti. Ancak bu sisteme başkaldıran, SBS sistemini protesto eden, bu sistemin kaldırılması için yollara dökülen çocuklar görmedik hiçbirimiz. Çünkü onlar çocuklar, bizlere güveniyorlar ve biz büyüklerin onların haklarını kendi hakkımız gibi savunacaklarına inanıyorlar.        

Başta anne-babalar, sonra eğitimciler ve sonra da siyasiler olarak herhalde ülkemiz ve geleceğimiz için yapabileceğimiz en güzel şey, çocuklarımızı daha iyi eğitmek ve onlara her açıdan daha güzel bir ülke teslim etmektir. Ancak göstergelerin bir kısmı açıkçası beni ürkütüyor.



2003 yılında 124620 çocuk mahkemelerde yargılandı. Bu çocukların o zamanki çocuk nüfusuna oranı 100 binde 1197 idi. 2009 yılında ise mahkemelerde yargılanan çocuk sanık sayısı 179481’e çıktı. 2009 yılında ise 100 bin çocuktan 2356’sı sanık konumundaydı. Yani 2003 yılına göre çocuk nüfusu içindeki sanık çocuk oranı neredeyse % 100 arttı.

Asıl ürkütücü olan ise 2003’te 12-15 yaş diliminden 21300 çocuk mahkemede yargılanırken, 2009 yılında bu sayısının 76800’e çıkması. Yani çocuklarda suça bulaşma yaşı daha da küçülmeye başladı. 2003-2009 yılındaki sanık çocuk sayısındaki 50 bin kişilik farkın tamamını 12-15 yaş arasındaki çocuk sanık sayısındaki artış oluşturuyor.

2003 yılında madde bağlantılı suçlardan yargılanan çocuk sayısı 6000 civarında iken, bu sayı 2009 yılında 23 bine çıkmış durumda. Yani çocuk suçları içindeki en önemli kalemlerden bir tanesi madde kullanımı ile alakalı olan suçlar. 2004 yılında devlet hastanelerinde yaklaşık 13 bin kişi madde bağımlılığından tedavi görürken bu sayı 2009 yılında 110 bine çıkmış durumda.

Evet, çocuk sanıkların sayısı gün geçtikçe artıyor. Suça paralel olarak madde kullanımı da yaygınlaşıyor. Peki, ne yapmak gerekiyor?

Çocukları Suça İten Faktörler ve Çözüm Yolları

Bu yazıyı hazırlarken karşıma “Eğer bir çocuğun boğulmakta olduğunu görürseniz, suya atlayıp onu kurtarırsınız. İkinci ve üçüncü çocuk için de aynısını yaparsınız. Sonunda boğulan çocukları kurtarmakla o kadar meşgul bir hale gelirsiniz ki, kafanızı kaldırıp çocukları nehre atan biri olduğunu asla göremezsiniz.” diye bir söz çıktı. Bizler enerjimizi suça bulaşmış çocuklara verdikçe, onların yargılanmasını, rehabilitasyonunu konuştukça asıl onları suça iten faktörleri bazen gözden kaçırabiliyoruz.   

Doğru, çocuklar masumdur. Ancak çeşitli faktörler bu masum yavruları suça itebilmektedir. Çocukları suça iten ana faktör aile yapısındaki bozukluk gibi görünmektedir. Ayrılmış, boşanmış ve dağılmış ailelere büyüyen çocukları suça çok daha fazla bulaştıklarını biliyoruz. Özellikle ilgisiz ailelerin çocukları suça çok daha fazla meyyal oluyorlar. ABD’de yapılan bir araştırmada babasız büyüyen çocukların diğer çocuklara oranla 8 kat daha fazla suça bulaşma ihtimalinin olduğunu gösteriyor. Bu nedenle çocuk suçlarını azaltmak için önce aileyi güçlendirmemiz gerekiyor. Bunu da ancak eğitimle yapabiliriz.

Ailenin eğitiminden sonra çocuğun eğitimine odaklanmamız gerekiyor. Aileler parçalanmış ve bölünmüş bile olsa, okullarda verdiğimiz eğitimle çocukları suça karşı sanırım daha dirençli hale getirebiliriz. Özellikle anaokulu ve ilköğretimin ilk kademesinde elimizde olan bu çocuklara suç, madde kullanımı konusunda çok daha iyi bir eğitim vermemiz gerekiyor. Bu konuda MEB’e ve her bir öğretmene önemli görevler düşüyor.

Sanırım diğer atılması gereken adım da çocukları suça bulaştıran çeteleri çökertmek. Özellikle son yıllarda çocuk suçluluğu içinde, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların oranındaki artışlar, çocuk suçunun bireysel adi suç nitelemesinden çıkarak organize suça dönüştüğünü gösteriyor. Devletimizin suçlar için çocukları maşa olarak kullanan ve kendi elini yakmak istemeyen kişileri, grupları bulup çok ciddi bir biçimde cezalandırması gerekiyor.

Başbakanımızdan Rica

Bu köşede sayın başbakanımızdan özel bir istekte bulunmak istiyorum. Sizin öncülüğünüzde çocuk sanık sayısını azaltmak için kapsamlı bir proje geliştirelim. Önümüze gelecek yıllar için - ki ben 2015’i tercih ettim – bir hedef koyalım ve bu hedefe ulaşmak için var gücümüzle çalışalım. Bu çerçevede sayın başbakanımızdan 11 ilde bulunan uyuşturucuya müdahale merkezlerini çok daha fazla ilimize yaymasını rica ediyorum. Bu merkezlerde 509 olan yatak kapasitesinin artmasını talep ediyorum.

Çocuk söz konusu olduğunda tüm ideolojiler, fikirler bir kenara bırakılsın temennim var. Tüm siyasileri çocuklar üzerinde daha fazla düşünmeye ve proje üretmeye davet ediyorum.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Psikolog Mehmet Teber
05-03-11
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
AH!
Tarih : 05-03-11

Mehmet Bey hep mühim mevzulara parmak basıyor. Teşekkür ederiz. Mehmet Bey, sivrisineklerle uğraşırken bataklığı ihmal etmekten bahsediyor. Bataklık kurutulmadan sivrisinek bitmez. Diğer bataklıklar fecaat, tamam, ama daha beteri de var... Pisliklerle mücadele etmesi umulan okulların kendisi bataklık haline geldiyse ne olacak? Geçenlerde bir uzman, yazısında okulların çocukları bozduğunu yazıyordu. Tam bir TUZ KOKARSA meselesi... Yılların bana öğrettiği şu oldu: EĞİTİM MESELESİ İMANLI ÖĞRETMEN MESELESİDİR. Yeni nesiller, îmânını aşkla yaşayan öğretmenlerin elinde yoğrulmazsa geleceğimiz karanlıktır. Bir şey yapmak isteyen önce îmanlı öğretmen yetiştirsin, sonra da eğitim işini onların eline versin. Vesselâm...

 
KANAYAN YARA: ÇOCUK EĞİTİMİ MESELEMİZ
Online Kişi: 22
Bu Gün: 501 || Bu Ay: 5.927 || Toplam Ziyaretçi: 2.236.634 || Toplam Tıklanma: 52.306.588