ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 2376
Yazar: C.Yakup Şimşek
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 21

Vehbi DİNÇCAN (GÜNEŞ - 14 Mart 2011)

Aşağıdaki cümleler
Vehbi DİNÇCAN’ın 14 Mart 2011 tarihli yazısının üçte birini teşkil eden “İstiklal marşı mı var?” başlıklı kısmından seçilmiştir.

“Star TV Ana Haberler de enteresan konular işleniyor.”

“Star TV Ana Haberler’de enteresan konular
mı işleniyormuş, yoksa “Star TV Ana Haberler de (başkaları gibi) enteresan konular” mı  işliyormuş?..

“Büyük ihtimalle, benim kanaatim Yılmaz Özdil tarafından yaptırılan ve Türk Halkına sorulan bir takım sorular.”

Bu söz bir “cümle” olamamış. Yine de bir şeyler anlatabilmiş: Bir şey hem
“büyük ihtimalle” imiş hem de Vehbi DİNÇCAN’ın “kanaati”ymiş… O şey “Yılmaz Özdil tarafından yaptırılan… sorular”mış. Demek ki “soru” denen şey hazırlanmazmış, yapılır ve yaptırılırmış!..
Acaba yanlış mı anlıyoruz? Haydi, cümleyi biraz daha tefsir ve tabir edelim. Yahu bu “soru yapmak” denen şey sakın talebelerin birbirlerine Kaç soru yaptın kız, son soruyu yaptın mı oğlum?” sözlerindeki gibi, yani “soruyu cevaplandırmak, çözmek” manasında kullanılmış olmasın!.. Ama o zaman ortada daha tuhaf bir vaziyet var demektir: Birtakım “soru”lar bir yandan halka soruluyor, bir yandan da Yılmaz Özdil tarafından birilerine çözdürülüyor… Kopya için mi acaba?..   

“Son olarak İstiklal Marşımızın sözlerini ve yazarını sordular.”

Demek ki İstiklal Marşı’mızın “şairi” değil “yazarı” varmış. O hâlde İstiklal Marşı’mız da roman veya hikâye türünden bir şey oluyor…
Fakat burada DİNÇCAN’a haksızlık yapmış olabiliriz. Belki de Mehmet Âkif’in manzum hikâyeciliğini hatırlamıştır da ondan "yazar" demiştir… Evet, niye olmasın?..

“Tek bir yürekten söylediğimiz, en büyük milli değerlerimizden biri olan İstiklal Marşımızı her sorulanın söylemesini beklerken, bir tanesinin zorlanarak okuması karşısında üzüntümü anlatamam.”


Yukarıdaki cümleyi tekrar okuyun ve aşağıdaki suali cevaplayın (Yoksa
“aşağıdaki soruyu yapın” mı deseydim?):
DİNÇCAN
, anlatamayacağı kadar büyük üzüntüye hangi tablo karşısında kapılmıştır?
A)
Herkes İstiklal Marşı’nı mükemmel okurken içlerinden “bir tanesinin” maalesef “zorlanarak okuması karşısında…”
B)
Hiç kimsenin İstiklal Marşı’nı okuyamayıp sadece “bir tanesinin” üstelik “zorlanarak okuması karşısında…”
Zavallı DİNÇCAN, sadece üzüntüsünü değil, ne demek istediğini de anlatamamış!..

“Tek bir Allahın kulu, Türk milletin bir ferdi okuyamaz mı? Okuyamazmış arkadaş.”

“Türk milletinin bir ferdi”
demek yerine “Türk milletin bir ferdi” olur mu arkadaşım? Ayrıca buradaki “arkadaş” da kim oluyor?
Marşı okuyamayan kişi mi, yoksa okuyucu mu?..

“Bazıları bu değerlerimizi bitirmek için caba sarf ediyor ya, başarmışlar en nihayet.”

Bunca yanlış için
“çaba”ladıktan sonra bu da “caba”sı…

“Muhabirin İstiklal marşını oku dediği bir yaşını başını almış insanoğlu…
“90 yılını dolduran marşımızın tarih deki yerini mi bilmiyor bu millet?
“Mehmet Akif Ersoy'un o vakit tasarlanan para ödülünü almadan yazdığı bu şiirin, Osman Zeki Güngör tarafından bestelendiğini demi bilmiyor?
“Hala okullarda ki bayrak törenlerinde, şanlı marşımızı, tek yürek okuduğumuz İstiklal marşımızı kaldırmayı düşünen bir zihniyetin varlığı helal olmasın.”

Böylesine perişan, savruk, bozuk yazı olur mu?

Hele şu son cümleye bakın: Ne, helal olmasın, kime helal olmasın?

İstiklal Marşı
’nı kimse bilmiyor diye kendini üzeceksin, marşa hayranlık duyup methiye düzeceksin; bunları yaparken de Türkçeyi  –  o marşın yazıldığı dili – böylesine ezip büzeceksin... Yani helal olsun!

Not: Vehbi DİNÇCAN’ın bu yazısını inşallah Hüseyin MOVİT okumaz!.. Hayır, rekabetten falan demiyorum; bu yazıdaki "bir tane" lafını, “da / de”lerin, “ki”lerin ahvâl-i perişanını görünce neresini düzelteceğini şaşırır, o da perişan olurdu… Bendeniz cümlelerin perişanlığından perişan oldum da…
Ne de olsa “Hâlini bilmez perîşânın perîşân olmayan…”

Yazar: C.Yakup Şimşek
14-03-11
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 21
Online Kişi: 31
Bu Gün: 379 || Bu Ay: 1.327 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.622 || Toplam Tıklanma: 52.229.812