ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 1942
Yazar: C.Yakup Şimşek
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 22

Abbas GÜÇLÜ (Milliyet - 15 Mart 2011)

“Yani, Anayasa’ya göre, kâr amacı gütmeyen, bir devlet üniversitesinin garantörlüğünde kurulan ve eğer olursa kârını kurucunun cebine değil de, üniversitenin gelişmesine harcayan kurumlar onlar.”

Abbas GÜÇLÜ “kârını kurucunun cebine değil de, üniversitenin gelişmesine harcayan” cümleciğinde iki ayrı cümle unsurunu (kurucunun cebine - üniversitenin gelişmesine = yer tamlayıcısı / dolaylı tümleç / mef’ûlün ileyh / datif hâli) aynı fiilimsiye (harcayan) bağlamış. İkincisine (üniversitenin gelişmesine) bağlamasında bir mahzur yok; fakat birincisine (kurucunun cebine) bağlaması yanlıştır: “Cebine harcamak” olmaz.
İfadenin doğrusu – mesela – şunlar olabilirdi:
“kârını kurucunun cebine koymayıp üniversitenin gelişmesine harcayan…”
“kârını kurucunun lehine değil de üniversitenin gelişmesine harcayan…”

***

Abbas GÜÇLÜ (Milliyet - 09 Mart 2011)

“Aynı fırçayı Genç Bakış nedeniyle izleyicilerden de yiyoruz, neden Ak Partilileri de programa çıkarmıyorsunuz diye. Oysa kendilerine defalarca teklif götürüyoruz ve her defasında bir gerekçeleri oluyor. Örneğin TOKİ Başkanı’nı kaç defa konuk yapmak istedik.”
Ortadaki cümle arızalı:
“…her defasında bir gerekçeleri oluyor.” sözüyle ne anlatılmak istendiği belli değil… Şu “gerekçe” kelimesi “gerektiren, icap ettiren sebep; esbabımucibe” demek olduğuna göre bu cümlede yersiz kullanılmış. Hadi doğru kabul edelim ve soralım:
Oysa kendilerine defalarca teklif götürüyoruz ve her defasında bir gerekçeleri oluyor.” cümlesinde aşağıdakilerden hangisinin “gerekçe” sinden bahsediliyor?
A) Teklif götürmenin
B)  Fırça yemenin
C) Ak Partilileri programa çıkarmamanın

Doğru cevabı, GÜÇLÜ’nün zayıf ifadelerinde ararsak karşımıza bu üç ihtimal çıkıyor. Gelgelelim bunların hiçbiri akla yatmıyor. O hâlde cevabı GÜÇLÜ’nün bu zayıf ifadelerinin dışında ve tahminî olarak bulacağız (Bu yol mantıklı değil ama – ne çare ki – başka yol yok).
Yazının diğer kısımlarından anlaşılıyor ki GÜÇLÜ, kendisine “Neden Ak Partilileri de programa çıkarmıyorsunuz? diyerek fırça atan seyircilerine “Ben onları çağırıyorum; ama onlar bir bahane bulup davetimi reddediyorlar.” demek istiyor.
Eğer bunu demek istiyorsa şu cümlelerden biriyle anlatabilirdi:

“Oysa kendilerine defalarca teklif götürüyoruz ama her defasında ret cevabı alıyoruz.”

“Oysa kendilerine defalarca teklif götürüyoruz ama her defasında gelmemek için bir gerekçeleri oluyor.”
“Oysa kendilerine defalarca teklif götürüyoruz ama her defasında bir mazeret bildiriyor, gelemeyeceklerini söylüyorlar.”

***

Abbas GÜÇLÜ (Milliyet - 09 Mart 2011)


“Medya olarak çuvaldızı kendimize batırmamız gereken yüzlerce örnek bulunabilinir. Ama siyasetçiler de bu konuda bizden daha masum değiller!”

Önce ilk cümleyi anlamaya çalışalım: Abbas GÜÇLÜ bir atasözüne telmih yaparak “çuvaldızı kendisine batırmak” şeklinde bir tabir kullanıyor. Önce atasözünü üç varyantıyla hatırlatalım:

“İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.”

“İğneyi evvel kendine sok, sonra çuvaldızı ele.”
“Önce iğneyi kendine batır, sonra çuvaldızı ele.”
Hiçbirinden “çuvaldızı kendisine batırmak” şeklinde bir tabir elde edilemez… Elde edilecek sözün doğrusu “iğneyi kendisine batırmak” olabilir.
Bunu geçelim ve GÜÇLÜ’nün “çuvaldızı kendisine batırmak” sözüyle ne demek istediğine bakalım: Anlaşıldığı kadarıyla “Kendi kusurlarını itiraf etmek, kendisini tenkit etmek” demek istiyor.
Hadi bunu da geçtik; peki “çuvaldızı kendimize batırmamız gereken yüzlerce örnek” ne demek olabilir?
Herhâlde şunu demek istiyor:
“Medya olarak yüzlerce kusurumuz var.”
E, diyeceğiniz buysa lafı öyle dolandırıp sulandırmanın ne âlemi vardı? Sadece cümleyi uzatmakla yetinmemiş, kelimeyi de şişirmişsiniz:
“B u l u n a b i l i n i r” demek yerine “b u l u n a b i l i r” deseydiniz sözden – ve sizden – ne eksilirdi?..
Siyasetçilerin sizden "bu konuda" daha masum olup olmadıklarına gelelim: Bunu biz katiyen bilemeyiz. Çünkü kendinizi hangi sahada siyasetçilerle kıyasladığınızı  muğlak ve muallak ifadenizden anlamamız imkânsız...

Yazar: C.Yakup Şimşek
18-03-11
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 22
Online Kişi: 23
Bu Gün: 158 || Bu Ay: 1.106 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.276 || Toplam Tıklanma: 52.226.123