ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TEFEKKÜR / İNSAN VE TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2128
Yazar: Ahmed Selim
MUHÂSEBE- DÜŞÜNMEYE BAŞLAYACAK MIYIZ?


M u h a s e b e

Geçen yılda neler oldu, bu yılda neler olabilir? Almamız gereken tedbirler ve yapmamız gereken işler nelerdir? Her yılın başında medyanın, yazarların, böyle bir muhasebe tablosu çıkarmaya çalışması âdet haline gelmiştir.

Bir de şöyle düşünsek: Böyle bir muhâsebe adına geçmiş yıllarda neler yazılıp çizildi? Kullandığımız değerlendirme ölçülerinin ve metodlarının geçerliliği nedir? Yani önce medya olarak, yazarlar, çizerler, aydınlar olarak kendi bilançomuzu bir ortaya koysak. Tespitlerimizin ve öngörülerimizin sıhhat ve isabet derecesini bir belirlesek... Bence çok faydalı olur.

1997 başında; 1996, 1995, 1994, 1993, 1992, 1991, 1990 başlarında neler yazdık? 1980'li, 1970'li yıllarda neler yazdık?

Böyle bir "özeleştiri"den hiç de parlak bir sonuç tablosu elde edemeyiz. Ve asıl sıkıntı da buradadır. Türkiye'de "aydın olma" görevinin icapları yerine getirilemediği için; sıkıntılar artıyor, meseleler daha çetrefil hâle geliyor.

Nokta tahlili yapmanın uzun boylu bir anlamı yoktur. Marifet, süreçleri okuyabilmektir.

Mesela bir "yeni dünya düzeni" lafı çıktı ve biz bunu hemen sloganlaştırıp, türevleriyle birlikte bağrımıza bastık. Batı şimdi öyle bir düzenin kurulamadığını, belirsizliklerin ve kafa karışıklığının arttığını söylüyor; biz, oyuncağını kaybetmiş çocuklar gibi, mahzun bir hal içinde, Batı'nın uzatacağı yeni bir oyuncağı bekliyoruz. Prof. Edward de Bono isminde biri geldi, "bilgi çağı" kavramını artık önemli bulmadığını, asıl ihtiyacımızın "düşünce çağı"nı başlatmak olduğunu söyleyip gitti.

Bunu söyleyenin ille de "Prof. Edward" mı olması gerekiyordu ciddiye almamız için? Öyle bir havaya girmiştik ki: Yeni Dünya Düzeni kuruluyordu, biz de Batıcılığımız sebebiyle bu düzenin en güzel yerlerinden birine oturtuluyorduk, çağ atlıyorduk, köşeleri birer birer dönmeye hazırlanıyorduk... Pek fazla düşünülecek bir şey olduğuna da inanmıyorduk.

 * * *

Bir önceki yıl gökten zembille inmedi. Öncesi de vardı, sonrası da olacak.

Michelet şöyle yazıyordu: "Bugün ile iktifa eden bugünü anlayamaz." Durkheim'a göre "Bugünü anlayabilmek için evvela ondan yüz çevirmek lazım." Bu sözleri tarihçi March Bloch şöyle değerlendiriyor: "Hâl, uzun bir akışın nihâî ucudur. Öyle bir akış ki, burada her dalganın hareketi, onu çevreleyen ve sıkıştıran komşu dalgalara, fakat aynı zamanda onu geriden ileriye doğru itmiş bulunan dalgalara tâbîdir."

Bugünün arkasında bir on yıl var, onun arkasında bir on yıl daha... Bizi bu noktaya iten ve etrafımızı çevreleyen basınç dalgaları, o dönemlerin şekillendirdiği uzun bir sürecin mahsulüdür.

Değiştirmemiz gereken şey, işte bu süreçtir. "Zor iş!" deyip, "sürüklenme" kolaycılığını seçersek, hiçbir meselemizi çözemeyiz. Sadece kısır çekişmelere malzeme olacak laflar üretiriz.

Hatâlarımız aynen kalacak ise; basit bir tahmin hesabıyla, nerelere varacağımızı söylemek hiç de zor değildir. "Konjonktür çarpanı"nı belirlersiniz, zaruri şartlara uygularsınız, sürecin müstakbel istasyonları tasvir edilmiş olur. Bu kadarı için hayal gücüne de ihtiyaç yoktur, ferasete de.

* * *

Türkiye düşünmeye başlayacak mı, başlamayacak mı?

Batıcı-taklitçi-kolaycı-satıhçı-inatçı-kavgacı-nefsâniyetçi tercih devam edecek mi etmeyecek mi?

Düşünceli-ufuklu-şahsiyetli-ışıklı-dayanışmalı-feragatli-gayretli; bütünlükçü, terkipçi, dengeci, asliyetçi yol benimsenecek mi, benimsenmeyecek mi?

İşte meselelerin meselesi bu!

Düşünce hürriyeti ile ifade hürriyeti kavramlarının ayrılması güzel bir şey. Düşünce hürriyeti, düşünme imkanlarının hayat tarzı icbarları altında zaafa uğratılmasıyla ilgilidir. Düşünme hürriyetine kavuşamayana ifâde hürriyeti ne verecek? Düşünemeyen ne ifade edecek?

Ve düşünce hürriyeti, günümüzde, "sürüklenme" gafletine karşı kendi vicdanımızda ve ruh dünyamızda kazanacağımız bir irade kahramanlığının adıdır. Yunus'ça "Yola baktım utandım, her işim yanlış benim" diyebildiğimiz an, göz yaşlarımız tefekkürün gür ırmakları haline dönüşecektir.


NOT: Vurgular bize âittir. (Doğruluş)





Yazar: Ahmed Selim
17-08-09
E mail: ethem92@mynet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MUHÂSEBE- DÜŞÜNMEYE BAŞLAYACAK MIYIZ?
Online Kişi: 13
Bu Gün: 472 || Bu Ay: 4.819 || Toplam Ziyaretçi: 2.234.883 || Toplam Tıklanma: 52.291.789