ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 4961
Yazar: Mehmet Niyazi
BİR LİDER PORTRESİ


İki yıl önce bugünlerde Hakk'ın rahmetine kavuşan Muhsin Yazıcıoğlu, lider ve devlet adamı vasıflarını haizdi.

Lider olan devlet adamı olmayabilir, aksi de mümkündür. Bu iki vasfa sahip olan çok az insan fani âlemimize gelmiştir. Liderliğin ilk özelliği yiğit olmaktır; herkesin diz bağlarının çözüldüğü yerde dik durması gerekir. Fırtınalı bir dönemde gençlerin önderliğini yaptı; hapishanede dünyanın en alçak zulümlerine maruz kaldı; sonra milletimizin netameli günlerinde siyaset sahnesinde bulundu. Ne gençlere önderlik yaptığı dönemde, ne Mamak'ta yapılan zalimliklere, ne de silahların gölgesine sığınıp milleti tehdit edenlere karşı korkaklığına işaret eden herhangi bir tavrına kimse şahit olmadı. "Halkıma namlularını çeviren tankları selamlamam", "Türkiye İran, Cezayir olmayacak, ama Suriye de olmayacak" diyebilen siyaset platformunda bir tek o çıktı. Seksen öncesindeki ihanetin kol gezdiği yıllarda "Başkanım" diyerek hiçbir dava arkadaşını tehlikeye sürmedi; eğer gerekiyorsa, onu bizzat göğüsledi. Liderliğin bir vasfı da gösteriş kabilinden güç gösterisinde bulunmamaktır. Onu gereksiz yere böyle bir tavır içinde hiç kimse görmedi.

O, büyüklerine karşı kesinlikle saygıda kusur etmezdi; büyüklerine hürmet ederken küçüklerinden sevgisini esirgemezdi. Kelimenin tam anlamıyla vefalıydı. Cezaevinden tahliye edildiğinde, ilk işi imkânı nispetinde mağdur dava arkadaşlarının hizmetlerine koşmak oldu. Bunun için bir vakıf kurdu; mesaisinin tamamını o vakfa harcamak niyetindeydi. Fakat "Başbuğum" dediği büyüğü, "Vakfı bırak, partiye gel" deyince hiç düşünmedi, isteğini emir telakki etti. Bu, sadakatinin ifadesiydi. Gün geldi Başbuğ'uyla ters düştü, partiden ayrılmak zorunda kaldı; ama hiçbir zaman ne gençlik yıllarını verdiği partinin, ne de 'Başbuğum' dediği genel başkanının aleyhinde tek kelime konuşmadı. Partide kalan eski dostlarını hep övgüyle andı. Liderde bulunması gereken vefa, onda fazlasıyla vardı. Potansiyeli olan partilerden çok sık teklifler geliyordu. İstifa edip onların saflarına geçseydi, bakan, bir süre sonra belki de başbakan olabilirdi; fakat o, kendisine güvenip yola çıkanları yalnız bırakmamak için teklifleri elinin tersiyle itti; bunları hiçbir yerde dile getirmemesi de onun faziletiydi.

Fazilet denince akla mutlaka Yazıcıoğlu gelmelidir. Avukatı ona "Bu celsede beraatını isteyeceğim." deyince cevabı şu olmuş: "Beni beraat ettirmezler; fakat bu mahkeme karakuşi kararların alındığı yerdir; ezkaza ettirebilirler de. Pek çok gencin ülkücülüğü benimsemesine vesile oldum. Onların bazıları bu zulüm kalesinde yatmaktadır. Beraat edip çıkarsam, onlar kendilerini yalnız hissederler; bir talepte bulunmayalım." Yedi yıl yatıp beraat ettikten sonra başkaları gibi devletinin aleyhine Avrupa'nın kapılarında hak aramadı. Hiçbir zaman kendisi için yaşamadı; milletinin, ümmetinin, yeryüzündeki bütün mazlumların dertlerine çare olabilecek ülküsü uğruna yaşadı. Ülküsü yüksek ahlaklı insan tipini gerekli görüyordu. İlkin kendisi yüksek ahlakı zırh gibi kuşanmalıydı; bunu tam anlamıyla gerçekleştirdi; gençliğin deli rüzgârlarına kapılmadı; inancı nasıl bir hayat öngörüyorsa öyle yaşadı.

Eski Yunan'da "Siyaset adamı gelecek seçimi, devlet adamı gelecek nesli düşünür" diye bir söz vardı. O hiçbir zaman gelecek seçimi düşünmedi; gelecek nesli düşündü. Uçuk vaatlerde bulunup oy peşinde koşmadı; eğiterek ve öğreterek sağlam karakterli, bilgili nesiller yetiştirmek onun biricik gayesi oldu. Hükümetler gelip geçerdi; nesiller, yeni nesillere örnek olur, milletin kaderi değişirdi. Siyaset adamları milletin arzularını kanalize ederek oy toplayıp iktidara gelmenin peşindedirler; devlet adamları ise fikir dünyalarını halka mal etmenin arzusunu taşırlar. Bu açıdan bakınca Yazıcıoğlu'nun eksiksiz bir devlet adamı olduğunu görürüz.

Refah ve Doğru Yol partilerinin sayıları hükümet kurmaya yetmiyordu. Bunlardan başka da Meclis'te milli hüviyete sahip koalisyon kuracak bir imkân görünmüyordu. Yazıcıoğlu istese başbakan yardımcısı olur, istediği bakanlıkları da arkadaşlarına alırdı; fakat o hiçbir şey istemeden bu koalisyonu dışarıdan destekledi. Çünkü onun nezdinde parti, amaç değil; vatana, millete hizmette araçtı. Siyaset adamı olsaydı, partisi onun için amaç olurdu.

Yiğitliği, vefası, sadakati onun liderliğini; partiyi amaç olarak görmemesi, vatana, millete hizmeti asıl kabul etmesi de onun devlet adamlığını ortaya koymaktadır. Özetle o hesap adamı değil, inanç ve dava adamıydı. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mehmet Niyazi
07-04-11
E mail: zaman. com.tr
 
 
Yorumlar: 4
ahmet can
gerçek bir liderdi
Tarih : 15-04-11

partisinin ambleminden de belli olduğu gibi peygamberimiz hz.muhammet (s.a.v) efendimize karsı hürmeti bugün piyasada bulunan hicbir siyasetcide olmayan yönünü belli eder ki bu da onun ne kadar büyük bir siysetçi olduğunu belirtir

 
Hacer Karademir
Mekanın cennet olsun
Tarih : 08-04-11

Gerçekten lider, vefalı, kalbi iyilik dolu bir insandı. Yaşarken sağlığında maalesef kıymeti bilinemedi. Allah rahmet eylesin, mekanını cennet eylesin inşaallah...

 
şükrü özen
....
Tarih : 07-04-11

muhsin baba harbiden kral adamdı ama kimse kıymetini bilemedi... Allah Rahmet Eylesin

 
AHMET
ALLAH RAHMET EYLESİN!
Tarih : 07-04-11

Allah rahmet eylesin, başta Rasûlullah Efendimiz olmak üzere büyüklerin şefaatine nâil eylesin.

 
BİR LİDER PORTRESİ
Online Kişi: 19
Bu Gün: 231 || Bu Ay: 1.871 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.320 || Toplam Tıklanma: 52.245.244