ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 5047
Yazar: Osman Bülent Manav
İKİNCİ KEZ GÖRÜŞEMEDİĞİMİZ BİR DOSTUN ARKASINDAN (İshak Abiye dair)

Bundan yirmi yıl kadar önce, Vezneciler’de, döküntü bir binanın en üst katında, bir başka firmayla paylaşımlı kullandığımız iki odalı yazıhanede, memleketin edebiyat tarihine altın harflerle birşeyler kazımak sevdasına düşmüş üç beş üniversite talebesi, kıt imkanlarla hazırlanan ve ömrü 32 sayıdan ibaret olacak bir derginin dördüncü veya beşinci sayısını hazırlamakla meşgulüz.

Mevsim ilkyaz. Saat akşamüstü…

Büyük Hayaller Dergisi idarehanesinde tatlı bir telaş. Öğle yemeği, ikindi kahvaltısı, yorgunluk çayı ve akşam yemeği niyetine, talebeliğin efsanevi sofrasını kurmaya çabalıyoruz. Masaya serilen gazete sayfaları ve üzerinde ekmek, domates, zeytin, peynir ve, tuvaletten bozma mutfağımızda demlediğimiz, çay. (Bir de lüzumsuz ayrıntı: Keyfe gelip çayı fazla kaçırmamak lazım, aksi halde en yakın tuvalet Laleli Camii veya Bayazıt Meydanı’nda...)

Tak tak tak…

Yakın eş dost haricinde pek de kimsenin uğramadığı yazıhanemizin kapısı çalınıyor. Açıyoruz. Orta yaşlı (eh, o yıllarda biz 10’lu yaşları henüz bitirdiğimiz için, 40’lı yaşlar bizim nazarımızda “orta yaş” kategorisine giriyor) tıknaz bir beyefendi, mütebessim bir çehreyle içeri giriyor: “Selamün aleyküm”.

Verilen selamı, büyük işler yaptığına inanan ve kurduğu hayallerde kendisi için makamlardan makam beğenemeyen acemi çaylakların mahcubiyetiyle aldık: “Ve aleyküm selam”. Mahcuptuk çünkü yarısı yenmiş gariban sofrası, ofisin darma dağın görüntüsü üzerine tüy dikiyordu. Büyük Hayaller Dergisi idarehanesinde, peynir ekmek yerken “yabancı” biri tarafından “basılmıştık”.

Gelen misafirin “yabancı”lığı ve bizim ürkekliğimiz, birkaç kelamdan sonra dağılmış, mükellef soframızın başında keyifli bir sohbet başlamıştı. Yaptığımız, yapmaya çalıştığımız işe bizden fazla kıymet veriyor, bizi, hayallerimizin ötesinde mevkilere layık görüyordu. Bir yandan cesaret verici sözlerle bize moral aşılıyor, diğer yandan kendisinin bir türlü böyle şeylere fırsat bulamadığından yakınıyordu. Elektrik mühendisiydi. Fabrikası vardı. Fakat sanki bunlar kötü bir şeymiş gibi mahcuptu. Sırf bizim bu çabamıza katkı verebilmek, bize birkaç cümle motivasyon enjekte edebilmek, “çocuklar, yalnız değilsiniz, pes etmeyin” diyebilmek için gelmişti.

Taze ekmek, zeytin, peynirden ibaret sofranın başında, tuzun domatesle aşkını damağımızda eritirken; kendimiz, Bezm-i Elest’ten o güne kadar bir türlü görüşmeye fırsat bulamamış (ve dünya gözüyle ikinci kez buluşamayacak olan) kadim dostların koyulaştıkça tatlanan sohbetinde eridik. Ve bütün sohbetlere uhrevi bir tat katan çayın buğusunu gözlerimizin buğusuna perde ettik.

Cep telefonuma düşen “…İshak Pehlivanlı vefat etmiştir…” mesajını alınca, cep telefonsuz yıllara ait yukarıdaki hâtırâ geldi gözümün önüne. O tuzlu domatesin lezzetini damağımda, çayın buğusunu gözpınarlarımda hissettim.

Bir yerde mi okumuştum yoksa birinden mi duymuştum? Deniyordu ki, Cennet hayatındaki en büyük keyiflerden birisi, dünyadaki dostlarla bir araya gelip, hatırâları yâd etmek olacakmış…

Madem öyle, biz de bu dua ile bitirelim yazıyı.

İkinci buluşmayı, Cennet sofrasında yapmak umuduyla, İshak ağabeye Allah’tan rahmet diliyorum.

Yazar: Osman Bülent Manav
10-10-11
E mail: http://manavdukkani.blogspot.com
 
 
Yorumlar: 6
hüseyin avsallı
teşekkürler
Tarih : 15-10-11

Eline sağlık Bülent gardaş. Her zamanki gibi, bizim de hissiyatımızı çok güzel ifade etmişsin. Sana teşekkür eder, merhum ağabeye rahmet diler, duana da amiiin deriz.

 
Celaleddin YILMAZER
Bayrak yarışı
Tarih : 14-10-11

İshak abiciğim ruhun şad olsun. Seninle dünya gözüyle görüşemesem de hep seni takdir ediyorum. Bayrak yarışında vazifeni tamamladın. Allah razı olsun.... Görüyorum ki; teslim alanlar son hızla koşuyorlar ve de koşmaya azimliler... Bu millet böyle hizmet ehli gönül dostlarıyla bahtiyar olacak inşallah....

 
Alaettin Emre YAPAR
Selâm ve dua ile
Tarih : 12-10-11

Amelleri ve mukafata dönüşen niyetler diyarına uğurladık, lâkin hizmetle geçen ömrün mukafatlarından biri de kabir aleminde hizmete devam etmek ve dünyada hizmetinin sürmesi diye biliyorum. İshak Abi de böyle kanaatindeyim.

 
SAİT EDİP AKDAĞ
RAHMET ATLISI...
Tarih : 11-10-11

Osman Bülent Kardeşimin yıllar öncesine ait net hatırladığı ve İstanbul'un şahane yaşanmışlıklarından rahmetli olan İshak Abiye ait bir hatırayı yad ederken "Tepe Edebiyat"a ait güzellikleri de dillendirmiş. Yadedeilen hatırada zannediyorum ben de vardım. Bu vesileyle "İyi atlara binip giden" Sonsuzluk Kervanının peşinde bulunan güzel bir insanı da rahmetle hatırlamış. Çok teşekkür ediyorum, ben de rahmet diliyorum. Bütün bunlara vesile olan Ahmet Hocama da teşekkür ederim.

 
İbrahim TUNCER
Hakkı dünyada teslim etmek
Tarih : 11-10-11

Aziz dostlar, İshak Abi gitti, Şu satırlar sağlığında yazılamadı malesef. Acaba hastalığının ağırlaştığı, ömrünün sonlarına yaklaştığı bir zamanda yazılamaz mıydı bunlar? Hiç olmazsa emeklerinin bir yerlere ulaştığını görmenin huzuru içinde giderdi. Ama Fevzi Abi yaşıyor, Onun öğle mesaisinde bile davası için okuyan, çırpınan, ızdırap çeken sayısız hallerine şahidim. Birileri bir meclise çağırıp, bırakın yaptıklarını, sadece duruşu için bile bir teşekkür edebilir. Eğer dünyalık peşinde koşşaydı sanırım bu gün bir çok insan önünde diz çökerdi. Aziz doğruluş okuyucuları, gelin, bildiğimiz yaşayan ne kadar değerimiz varsa bu dünydan göçüp gtmeden onlara minnettarlığımızı hiç olmazsa bu sayfalarda ifade edelim.

 
AHMET
RESİM NETLEŞİYOR
Tarih : 11-10-11

Ahmet Ar, "Nerde bir kıvılcım gördüyse oradan yangınlar çıkmasını bekledi. Nerde tohuma benzer bir şey bulduysa cihanı saracak dallara dönmesini ümit etti. Böyle olması için elinden geleni yaptı." derken Osman Bülent kardeşimiz de "Yaptığımız, yapmaya çalıştığımız işe bizden fazla kıymet veriyor, bizi, hayallerimizin ötesinde mevkilere layık görüyordu. Bir yandan cesaret verici sözlerle bize moral aşılıyor, diğer yandan kendisinin bir türlü böyle şeylere fırsat bulamadığından yakınıyordu. Elektrik mühendisiydi. Fabrikası vardı. Fakat sanki bunlar kötü bir şeymiş gibi mahcuptu. Sırf bizim bu çabamıza katkı verebilmek, bize birkaç cümle motivasyon enjekte edebilmek, “çocuklar, yalnız değilsiniz, pes etmeyin” diyebilmek için gelmişti." diyor. Böylece İshak Abinin o dâvâ delisi-güzel insan portresi daha da netleşiyor, ete kemiğe bürünüyor. Allah razı olsun Osman Bülent Bey.

 
İKİNCİ KEZ GÖRÜŞEMEDİĞİMİZ BİR DOSTUN ARKASINDAN (İshak Abiye dair)
Online Kişi: 19
Bu Gün: 130 || Bu Ay: 1.770 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.073 || Toplam Tıklanma: 52.242.761