ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 3994
Yazar: Yağmur Atsız
'İT'LEŞEN TÜRKÇE! 1

Canım politika yazmak istemiyor bugün.

Pek Ataç-vârî bir cümle, pardon tümce oldu. Tek eksiği tümcenin sonundaki tilcik. Ataç “bugün” yazmaz “büğün” yazardı ama o kadar kusur da oluversin.

Bu arada bir soru daha: Ataç acabâ “pardon” yerine ne diyordu?

Ama büğün Ataç’dan değil kendimden sözedeceğim sizlere.

Edeceğim etmesine de gerçekden hayrân olduğum bir davranışını da zikretdikden sonra:

Ataç, bütün o Öztürkçe zırtapozluğuna rağmen klasik edebiyâtımızı ve genellikle Osmanlıyı son derece iyi bilen biriydi. Kendi neslinin bütün “münevverleri” gibi. Ataç’ın bu bahsetdiğim husûsiyeti pek bilinmez ama Abdülbâkî Gölpınarlı’nın Dîvân Edebiyâtı konusundaki derin bilgisi meşhurdur. Fakat Üstâd bir zamanlar İsmet Paşa’ya ve rejime yaranmak için Osmanlı’yı ve Dîvân Edebiyâtı’nı yerin dibine batıran bir makâle kaleme almışdır. Orada utanmadan, arlanmadan bu edebiyâtın bir hiç mesâbesinde olduğunu iddia etmiş ve hızını alamayarak zâten bütün Osmanlı devrinin de bir “gölgesinden korkan sadrâzamlar” yönetimi olduğu “salvosu”nu da arkasından sallamışdır.

Bunun üzerine ona hak etdiği cevâbı kim vermişdir bilir misiniz?

Evet, doğru tahmîn etdiniz, Ataç!


“Osmanlı çağı bir gölgesinden korkan sadrâzamlar değil gölgesinden korkulan sadrâzamlar yönetimidir.” demişdir, kalemine sağlık!

Kendime gelince:

Genç okuyucularım üslûbum konusunda ikiye ayrılıyorlar. Kullandığım kelimeleri ve imlâmı hiç beğenmeyerek beni paylayanlarla fevkalâde beğenip sırf o sebebden yazılarımı iple çekdiklerini ve bu sâyede kendi dil haznelerini de geliştirdiklerini belirtenler.

Daha önce de birkaç kere îzâh etdim ki 1930’larda Türkçe dünyânın en zengin ve âhengli dillerinden biriydi. Ama o “eski” kelimelerin atılmasıyla bugün artık üçyüz kelimelik bir mahalle arası lehçesine tahavvül etmişdir. 300 kelimeyle de ne edebiyât olur ne bilim ne felsefe ve hattâ ne de gazetecilik!

O yüzden bugün Atatürk’ün Gençliğe Hitâbesi’ni anlamakdan âciz bir gençlikle yüzyüzeyiz.

Öztürkçe denilen maskaralık benliğinden firâr edenlerin hezeyânıdır!

Bakınız; alenî, bâriz, âşikâr, ayan, bedîhî, vâzıh, sarih, müstehcen, münhâl, üryan, meftuh, defisiter gibi tam oniki kavramın bugünki içler acısı lehçemizdeki tek karşılığı “açık” olmuşdur! Tepe tepe kullanalım!

“Gitti” yerine “gitdi”, “tehdit” yerine “tehdid” vs. yazmam ise öyle telaffuz edilmesi için değil her sekiz on yılda bir imlâ değiştirmeyi barbarlık olarak telâkkıy etdiğim içindir. Medenî dillerde böyle bir soytarılık da yokdur. 60/80/100 yılda bir çok dikkatle mahdud değişiklikler yapılır.

O sâyede de meselâ bir “ağabey, ağbey, ağbiy, ağbi, âbi, abi” rezâleti yaşanmaz.

D’lerin T olmasına “emir” çıkdığı zaman Abdülhak Hâmid arkadaşı Müderris Ferîd Bey’e bu “Hamit ve Ferit” münâsebetsizliğini kasdederek “Eh, senin kuyruğuna da bir İT takdılar.” der.

Bunun üzerine Ferîd Bey: “Benim hiç olmazsa FER’imi (ışığımı) bırakdılar. Sen ise HAM bir İT oldun.” cevâbını yapıştırır.

Türkçeyi kolaylaştırıyorlarmış!

Piyanolardaki siyah tuşları da kaldırsınlar ki çalması daha kolay olsun!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yağmur Atsız
16-11-11
E mail: stargazete.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
'İT'LEŞEN TÜRKÇE! 1
Online Kişi: 14
Bu Gün: 93 || Bu Ay: 1.733 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.953 || Toplam Tıklanma: 52.241.738