ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / HUKUK HİKÂYELERİ
Okunma Sayısı: 3870
Yazar: Ahmet Selim
HUKUK, AHLÂK VE İNSAN

 

Hukuk, yani pozitif hukuk, yani yasalar; bir toplumu ahlâk ihtiyacından uzaklaştıramaz, eski ve tam tabiriyle "ahlâktan mustağnî" hale getiremez.

Yasalar, görebildiği, tespit ve ispat edebildiği şeyleri cezalandırır. Tespit ve ispat edilemeyenler, biliniyor olsa da, öylece kalmaya ve hayatın içinde akmaya devam eder. Ediyor da zaten ve herkes bunu kendi bireysel yaşayışındaki gözlemleriyle dahi anlayabilir, izleyebilir. Hukuk bütün haksızlıkları önleyebilir mi? Yok böyle bir şey. Gizli ve kirli işler her dönemde her yerde var oldu; sadece teknik ve metalik değişimler yaşandı; değişen şartlara uygun pozisyonlar alarak ve dekorlar oluşturarak o işleri devam ettirmenin yolları ve açıkları daima bulundu. Nispet ve yoğunluk dereceleri bir noktadan sonra hep arttı.

"Ahlâk" denilince, sadece bazı ahlâksızlıkların yapılmamasını anlamak doğru olmaz. Bir de, ahlâkî güzellikler, faziletler var. Fedakârlık etmek, feragat sahibi olmak, başkasının da iyiliğini istemek, yardım sever olmak, vicdanlı ve insaflı davranmak, duyarlı ve merhametli bir yürek taşımak, vefa göstermek, gibi...

Aslına bakarsanız, hukukun etkinliği ve başarısı da, bireysel ve toplumsal ahlâkın sağlamlığına bağlıdır. Çünkü hukuku uygulamak durumunda olanlar da insanlardır ve insanların sübjektif ahvalini denetleyebilen bir hukuk mekanizması, cihazı, enstrümanı yoktur. Toplumun ahlâkî yapısı ve dokusu, meslekî kriterlere göre kategorize edilemez. Hukukçular da insandır, mühendisler de, ekonomistler de, hekimler de, siyasetçiler de, sanayiciler de. İnsan, görevi eğitimi ne olursa olsun, her yerde insandır.

Peki ahlâk eğitimi ne olacak, nasıl olacak? "Bilim" ahlâk eğitimi verir mi? Felsefe ve ideolojiler verir mi? Her türlü kopukluğun ve ayar bozukluğunun menşei bence burası.

Liberalizmin ve kapitalizmin bireyi, bir ekonomik insandır. Zenginleşmeyi ve özgürleşmeyi düşünür. Peki "insan olmak" için bu yeter mi? O adam, özgürleşmek ve zenginleşmek için neler yapacak; sonra da o özgürlüğü ve zenginliği nasıl kullanacak, nasıl yaşayacak? Bu insanın sorumluluk bilinci ve kişiliği nasıl oluşacak? İlkeli, kişilikli, sevgi ve saygı insanı; sorumluluk bilincinin insanı bireyi nasıl var olacak? Devlet sadece hukukla ve adalet hizmetleriyle mi sağlayacak bunları? Bireyin ruhuyla, aklıyla, iradesiyle, kalbiyle ilgili denge ve gelişme ihtiyaçları nasıl karşılanacak?

Bir birey, cezalandırılmayacağından emin olduğunda; niçin çalmayacak, niçin rüşvet almayacak, niçin zulmetmeyecek? Bu soruların cevabı, hangi izm'de var? Bireyin devletle olan ilişkilerinden söz edip durmak yeter mi? Onun ailevî-toplumsal ilişkileri ne olacak? Ona iyi insan, iyi yurttaş, iyi anne-baba, iyi evlat, iyi öğrenci, iyi meslek insanı olma eğitimini ve değerlerini kim verecek? Senin dağıtacağın görevlerde ve rollerde "iyi insan"a, sorumluluk bilinci sahibi kişilikli ve ilkeli insana ihtiyaç yok mudur?

Her ideoloji, ideoloji haline getirilmiş her olgu, bireyin (insanın) düşünce hayatını ve özgürlüğünü kısıtlar, daraltır, dondurur. Her şeyin öncesinde bireyin insan hakkında insanın bütünlüğü dengesi ve mutluluğu hakkında derinleşen düşünceler üretme ortamını, mecalini, imkânlarını yok eder. Bunu komünizm açıktan yapar, kapitalizm dolaylı yollardan yapar. Bırakırsan, tedbir almazsan yapar. Bir test örneklemesi olarak mesela şunu sorabiliriz: Gayrimeşru ilişki serbestliği, liberal dünya görüşünün hangi değerine, hangi değer ölçüsüne aykırıdır?

Rasyonalizm nasıl rasyonel değil ise, liberalizm de liberal değil. Bütünlüğüne kavuşturulmamış birey için; özgürlük, tanımlı bile değildir. Düşünceye özgürlük istemek için önce gerçek özgürlük düşüncesinin var olması gerekir. Düşünme mecali, vakti, eğitimi vermediğin, bütünlüğünün kişiliğinin gelişmesini imkânsızlaştırdığının insanda bireyde düşünce üretme yeteneği ve niyeti olur mu ki, özgürlük düşüncesi ve ideali olsun? Tut keli perçeminden! Bizim kültürümüzdeki etimolojide ahlâk aslen hukuku da kapsar. Az bilinir ama böyledir. Şimdi ise irtibat kurmaktan bile aciziz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Selim
23-11-11
E mail: zaman. com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HUKUK, AHLÂK VE İNSAN
Online Kişi: 11
Bu Gün: 204 || Bu Ay: 8.018 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.950 || Toplam Tıklanma: 52.153.078