ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / DÜNDEN BUGÜNE
Okunma Sayısı: 3496
Yazar: Taha Süren
O HEYECAN 80'LERDE Mİ KALDI?

Elimde "Mektup, İslam, Sur, Kadın ve Aile" dergileri... Bakıp durdum 80li yılların coşkusuna, samimiyetine...

 

Bir kapakta bir ABD bayrağı ile SSBC bayrağı yan yana, koca puntolarla: "Küfür tek millettir!" yazıyor. Diğer bir kapakta başörtülü bir kızın omzunda kaleşnikof. Dergi yapraklarının arasından çıkan sarı kağıtlar Kadın ve Aile'de. Manto dikim örnekleri...

Seksenli yılları yaşamadık. Ama neredeyse yaşamış kadar yakınlaştırdı bize anlatılanlar. Yine de en nihayetinde bir yere kadar anlayabiliyorsunuz o ortamı, o zamanın Müslüman iklimini...

Değişenlere inat kalbimiz diri!

Durup düşünüyorum, daha doğrusu bölük pörçük, tarumar edilmiş, işgal edilmiş, tepeden tırnağa şirketlerin, kapitalist oyunların, market zincirlerinin çevrelediği beynimle, sınırsız değil sınırlı beynimle, kalbimle düşünmeye çalışıyorum. Bir o dergilere bakıyorum, bir de bugün yaşananlara... Bu günlerin ortamına, Müslümanların hayatlarına...

Müslümanlar, birer iki sevgili gibi, yana yakıla aşık leyla ile mecnun gibi kalp ile aklı birleştirip, vuslata erdirip ne güzel eserler koymuş ortaya. Ne güzel kapaklar, spotlar, yazılar, bir ruh ki gür ve diril!

Güne, yarına, öbür güne bir sene sonrasına, çocuklarımıza, torunlarımıza, zulme, zalimlere, mazlumlara, ezilenlere, ezenlere, patronlara, işçilere, evinde oturan kadınlara, çalışan kadınlara, ekmek derdine düşmüş adamlara ne sözler, ne vakarlı duruş timsalleri, örnekler verilmiş!

Dünya bizim denilmiş adeta. Dünya bizim! Sadece ahiret bizim değil ey zalimler topluluğu, küfür milleti, bu dünya da bizim!

Heyecan, heyecan, heyecan...

Her bir Müslüman fert, her bir yürek ümmetin bütün dertlerini kalbinde, aklında taşır gibi... Amellerinde, fiillerinde sapasağlam, dik duruşuyla, küçümseyeni daha çok küçümseyen -çünkü o bir Müslümandır- yiğitler! Delikanlı halis muhlis adamlar ve kadınlar!

Sabahın, seherin, öğle vaktinin, akşamın, gecenin, bütün zamanın kıymetini bilen, Müslüman saatini yakalamış, Müslüman saatinden başka, Müslüman tarihinden başka tarih bilmeyen, elini kolunu, kalbini, dilini, fikrini, zikrini Kitaba ayarlamış, vakarla yürüyen, izzetli adımlar atan, omuzları dik, sarsılmaz Müslümanlar!

Tek bir amaç uğruna, bizi bu günlerde, bu senelerde ideallerimizden vazgeçirmeye çalışanların artık resmen dalga geçtikleri bir amaç uğruna o günlerde umutlar besleyen yürekler: Dünyayı küfürden kurtarmak!

Betona karşı toprağın, çeliğe karşı iradenin, hazza karşı huzurun, sadeliğin derdine düşenler...

Günlük düşünmeyenler, anını kurtarma peşinde koşmayan, gencinden yaşlısına asla yorulmadan, durmadan çalışan, aklı ve kalbiyle gaza eden Müslümanlar...

Biz bugün, -ve o günlerde bayraktarlık yapan içimizden kimileri- eleştirdiğimiz, küfür dairesi içinde saydığımız şeylerin çoğuna dahil oldu. Bırakalım dahil olmayı bunların sahibi ve üreticisi oldular.

Yıldızları takip edenlere ne mutlu!

Umudunu taze tutan, bir şeyler yapmalı diyen, benim mesleğim şu, alanım bu, yapabileceklerim şöyle deyip de hala "dava" kaygısı, heyecanı duyanlar, az sanılsalar da, onlar görünmeyen yıldızlar gibiler!

Peki o yıldızlar ne yapıyor. Sessizler belki, ama bu sessizliklerinde de bir hayır var. Yani bu heyecan kitlelerde olmasa bile bazı güzel Müslümanlarda hala çağlayan gibi akmaya devam ediyor.

Tek bir abi tanıyorum örneğin, yüzlerce öğrenciye burs veren. Düşünün ki ayda iki yüz liralık bir burs bile yüzlerce kişide nasıl bir meblağ tutar... Ondan daha güzeli sınırlı kıt imkanları ile etrafındaki gençlere içlerindeki güzellikleri ortaya koymalarını sağlamaya çalışan dernek, vakıf, mahalle, cami çalışması yapan yüzlerce isimsiz ağabeyler, ablalar.. Mazeret, bahane üretmeyip iş üretenler...

Bunları da atlayamayız, es geçemeyiz. Çünkü gelmek istediğimiz nokta budur. Bu "yıldız" seviyesindeki insanların heyecanıdır.

Rabbimiz bize, infak ettikçe bereket nasip olunacağını beyan ediyor. Sadece mal ile, para ile infak değil, ilmini, zekanı da infak etmek zorundasın. Bugün, en azından içinde bulunduğumuz için söyleyebiliriz ki; edebiyat ortamında örneğin, müthiş bir bölünmecilik, fırkacılık karakteri baskın hale gelmiştir. Bu toplumun her alanında ve katmanında da aynı şekilde mevcuttur.

Örnek isteyen için örnek çok. Yeter ki niyet edinilebilsin. Başta Peygamber (s.a.v) olmak üzere, sahabeler, asrımızın büyükleri, dava adamları, hepsi bizim için yıldızlardır, örneklerdir.

Sağa sola bakmak yok!

Ve şunu bilmek gerekiyor: Bir şey beklemeyeceksin, filmlerdeki gibi -bir işaret!- olmayacak bekleyişin. Yürüyeceksin, sendelemeden, hızını sen belirleyerek, ama mutlaka adım atarak. Öyle veya böyle paylaşarak, bölüşerek, iletişim halinde olarak Müslümanlarla. Kimseye karşı kin beslemeyeceksin. Sevmediğin insanlar olabilir, bunun gıybetini yapmayacaksın. Sadece kendine bakıp, kendi kendinin halinden ibret almayı bileceksin.

Hepimiz bu dünyaya yalnız geldik, yalnız gideceğiz son tahlilde ama Müslümanlar birbirleriyle devamlı konuşur, muhabbet halinde olurlar. Olmalılar! Ancak böyle, düşlediğimiz dünyaları gerçek kılabiliriz. Birileri yapsa da, ben de katılsam demeyeceksin. Yapacaksın, gerekirse tek başına. İşte o zaman, maziye bakıp ağlamaz, hüzünlenmezsin.

Bir günümüzün bir sonraki günümüzü tutmaması önemli olan. Adım atabilmek, adım, adım adım!..

Taha Süren yazdı

 

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Taha Süren
02-01-12
E mail: dünyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
O HEYECAN 80'LERDE Mİ KALDI?
Online Kişi: 28
Bu Gün: 169 || Bu Ay: 1.117 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.299 || Toplam Tıklanma: 52.226.580