ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 3040
Yazar: Mehmet Acet
İFADEYE ÇAĞRILMAYA EN ÇOK KİM SEVİNDİ?

5 Ocak’taki kuruluş yıl dönümünde gazeteciler olarak Ankara-Yenimahalle’deki MİT yerleşkesinde bir araya geldiğimizde, müsteşar Hakan Fidan’a ‘yeni hayatı’ sorulmuştu.

Etkileyici sunumunun sonlarına doğru Müsteşar olduktan sonraki hayatını da anlatan Fidan, günde 16, 17 saat Cumartesi-Pazar olmaksızın çalıştığını söylemiş ve kurduğu cümleyi şöyle bitirmişti.

“Her şey 75 milyonun rahat etmesi için.”

***

Önceki akşam Habertürk Televizyonu’nda Hakan Fidan’ın eski MİT yöneticileriyle birlikte şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldıkları haberini görünce, aklıma ilk gelen şey, müsteşar Fidan’ın o sözleri oldu.

“Demek ki” diye geçirdim içimden.

“Hakan Fidan, bütün gününü Cumartesi-Pazar’da dahil olmak üzere ‘terör faaliyetleri’ ile geçirmiş olmalı!”

SAVCILAR NEYİN PEŞİNDE

İstihbaratçıların temel görevi şudur:

Ülkenin güvenliği ve selameti için siyasi iradenin belirlediği sınırlar içerisinde ‘arka odada’ kalmak kaydıyla her türlü çalışma ve faaliyeti yürütmek

Kendi deyimleriyle onlar, belirlenen hedeflere ulaşmak için ‘yılanla bile’ görüşürler.

MİT’te, hem Emre Taner hem de Hakan Fidan döneminde de bu yapıldı.

Memleketin terör belasından kurtulması için, Türkiye’nin küresel bir güç olmasını engelleyen en önemli sorun olan kürt sorununun çözümü için, kendi sınırları ve alanları içerisinde herkesle, her türlü görüşmeyi yaptılar.

***

Üstelik, ses kayıtlarıyla ya da başka yollarla ‘open secret-açık sır’ haline dönüşen bu görüşmeler, bu meselelere çözüm bulunmasını isteyen toplumdan da geniş ölçüde destek gördü.

Dün Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da net bir şekilde ifade ettiği gibi, Hakan Fidan ve arkadaşları, bütün bu faaliyetleri siyasi iradenin talimatlarıyla yerine getirmiştir.

Durum böyle ise eğer, pekala şu yorum da yapılabilir.

İstanbul’daki özel yetkili savcılar, MİT’in tepesindeki isimleri ifadeye çağırarak, aslında hükümeti ve başbakanı hedef tahtasına oturtmaktadırlar.

***

Meselenin sıradan bir hukuk konusu olmadığını, her gün gittiği evinin yolunu şaşırmayacak kadar aklı başında olan herkes takdir edecektir.

Savcıların bu çılgınca hareketlerinin asıl tehlikesi ise şurada.

Bu tür provakatif adımlar, geçmişte ve günümüzde kederde-kıvanç ortaklık etmiş, aynı değerleri paylaşmış, aynı hayatı yaşadıkları için hor görülmüş kesimler arasında fay kırıkları ortaya çıkarmaktadır.

Son on yılda 12 Eylül referandumu da dahil olmak üzere ortaklaşa verilen bir mücadelenin ardından, idealleri, geleceğe bakışları ve istikametleri aynı olan kesimler arasına fitne sokmaktan başka bir işe yarar mı bu tür girişimler.?

Sahi, yargıyı normalleştirmeyi hedefleyen 12 Eylül 2010 referandumu niçin yapıldı?

Bugünleri görmek için mi?

***

Hakan Fidan’ı bir gazeteci olarak TİKA Başkanlığı yaptığı dönemde (açık alanda çalışırken) yakından takip ettim.

Bugün olduğu gibi o dönemde de, Türkiye’nin dünyaya açılan yeni dış politikasının arkasını dolduran çok önemli işler yaptı.

Türkiye’nin nefesini Moğolistan çöllerindeki Orhun kitabelerine kadar ulaştırdı.

Hepsinden önemlisi bütün görevlerini yaparken Türkiye’nin hedeflerini gözeten ‘yerli bir duruş’ sergiledi.

Hadi benim bu dediğime inanmıyorsanız, İsrail Savunma Bakanı’nın Hakan Fidan göreve geldikten kısa süre sonra yaptığı  (Ağustos 2010) o açıklamaları hatırlayın.

Ne demişti Ehud Barak.

“Türkiye dost bir ülke ve stratejik bir müttefik. Fakat son haftalarda Türkiye Mossad’ının başına bir adam geçti. Bu çok rahatsız edici.”

***

Ehud Barak, Türkiye Mossad’ının başına geçen rahatsız edici adamın şüpheli sıfatıyla mahkemeye çağrıldığı haberini duyunca ne kadar mutlu olmuştur.

Değil mi?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mehmet Acet
09-02-12
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 1
Solak
Ehil
Tarih : 10-02-12

Ehl-i kalem, ehl-i dil, ehl-i yargı, ehl-i hüküm hakîkat ortaya çıkması, doğrunun anlaşılması için olmalı değil mi?

 
İFADEYE ÇAĞRILMAYA EN ÇOK KİM SEVİNDİ?
Online Kişi: 20
Bu Gün: 48 || Bu Ay: 1.688 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.777 || Toplam Tıklanma: 52.240.627