ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 4676
Yazar: Meryem Aybike Sinan
FACEBOOK OUT, TWITTER İN

Ne çok konuşuyoruz böyle!

Ne çok fikirlerimiz var ve ne çok dedikodu yapıyoruz!

Dedikodu her zaman ve her mekânda vardı lakin ama hiç böyle kitleler tarafından yığın yığın yapılmıyordu. Hepimiz büyük bir gürültünün içindeyiz. Ruhumuz, benliğimiz, bedenimiz, evimiz, şahsiyetimiz, ailemiz ve duygularımız büyük bir kuşatmanın altında.

Eskiden gündelik meseleler mahalle kahvelerinde, sokak ve çeşme başlarında, ev sohbetlerinde tanışıklık ve arkadaşlık kisvesi altında ya da ikili ilişkilerde konuşulur ve dedikodu ancak güvenilir ilişkilerde yapılırdı.

Yani genellikle de rivayet olunurdu!

Ama şimdi öyle mi?

Önce msn ile başladı modern dedikodular…

Sonra forumlar, yorumlar adı altında insanlar içlerinde her ne varsa takma adlarla, mahlaslarla günah, sevap, kul hakkı demeden ortaya saçtılar.  Sonra birden bire hayatımıza facebook girdi ve birdenbire kırk yıldır görüşülmeyen insanlar nedense hatırlandı ve muhteşem! Bir diyalog başladı insanlar arasında.

Arkadaşım, arkadaşın, arkadaşımız, arkadaşlar, arkadaşların arkadaşları derken Hocanın tavşanın suyunun suyu misali bir garip ilişkiler devri başladı. Eteklerdeki bütün taşlar ortalığa saçıldı birdenbire!

Kapı komşumuzu tanıyıp takmazken, Tanrı selamını esirgerken, minik bir tebessümü göstermezken arkadaşımızın arkadaşının arkadaşıyla aramızda sıkı( !) dostluklar filizlendi, dev bir arkadaş listemiz oldu ve tabii bütün dertlerimize hemen deva oldular!

Facebook ne ki! O artık out…

Twitter in, yaşasın!

Uzun zaman direndim, karşı durdum, ne işime lazım canım dedim, ama insanlar öyle bir anlattılar ki merak ettim, durun yahu şu neymiş, elinden bir tutalım bakalım dedim.

Her iki paylaşım sitesine de üye oldum ve bir süre seyre daldım.

Ne yalan söyleyeyim bana çok saçma geldi.

Bana göre olmadığını anladım kısa sürede. Bu tanımadığım insanlarla birer cümleyle neyi paylaşacağım ki ben! Bir de bu tuhaflık var. Çok az sayıda karakterle meramını anlatacaksın. İlk twit denememde zaten site otomatik “beni az zeki olmakla suçladı”. Bu devirde ne gerek var bunca laf kalabalığına, önemli olan senin minik bir cümle sarf etmen, burada olman, bu dev geniş dedikodu ağına katılman” demek istedi sanırım.

Yok yok, bu işler hiç de bana göre değil!

Ben eski kafalıyım, klasiğim, belki de bağnazım galiba ne bileyim…

Bu çağı her anlamda yakalamış bu kalabalıkta, bu gürültü patırtının içinde ne işim var, kendi eski zamanlarımda bir başıma kalmalıyım belki de. İtiraf ediyorum twit atmak bana çok komik geldi, facebook trajik komik geldi!

Ey Millet! Yok mu başka işiniz diye bağırmak istiyorum!

Bu yabanın kendi yalnızlığını bastırmak için ortaya attığı nesneyi ne çabuk benimsediniz, bizim kültürde muhabbet, sohbet ve aile kültürü vardır. Buna ne çabuk uyum sağladınız böyle?

Biraz tefekkür edin, bir başınıza kalın, kendinizi, ruhunuzu dinleyin, sır saklayın, her bildiğinizi paylaşmayın, her curcunaya atlamayın diye haykırmak istiyorum ama kim dinler beni.

Ahmet Hakan Coşkun mesela dün akşam kısa bir twit atmış:

Yazacak konu bulamıyorum! Demiş.

Ne yapalım Ahmet Hakan, biz de bulamıyoruz bazen. Siyasetten, ekonomiye, dedikoduya, polemiğe, ilahiyata, edebiyata, sanata her şeyi biliyor her konuda yazıyor ve buna rağmen bir de konu bulamıyorsan azıcık tefekkür et, biraz geri çekil, dinlen, meselelere uzaktan bak” diye yazacağım ama bu laf kalabalığına yine site “çok uzun, fazla zeki değilsin” yaftasını yapıştıracak biliyorum!

Neyse siteye girdiğim gibi çıkıyorum.

Buralarda oyalanmaya hiç niyetim yok.
İçinde samimiyet, muhabbet, içtenlik, dürüstlük, güven olmayan bu sohbetlerin kime ne yararı var? Bu sanal ve dahi banal işlerden uzak durmalıyım, biliyorum. Ataullah İskenderi’nin o dağ gibi muhteşem sözlerine yaslanıyorum:

“Mademki bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyz vermiyor, terke mani olan ne?

Hakikaten terke mani olan şey ne?

Şöhret olmak mı, çok sayıda sanal arkadaşının olması mı, dostluk ihtiyacı mı? Hiç birisi şıkkını işaretliyorum.

Böyle işler bana göre değil. Benim kendi masalım var, kendi masalımın içinde yaşamalıyım belki de masal çağına doymamışım. Artık kendimi yalnız da hissetmeye başladım. Yabancıyım bu çağa, bu çağın gerçekleri beni sarmıyor, benimseyemiyorum bu olup bitenleri! Bu oyun çabuk sıktı beni.

Tam böyle bir karamsarlığın içinde düşmüşken Ömer Hayyam yetişiyor imdadıma:

Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.

Evet, bu oyunun içende kendini oyuna fena kaptıranlar, oyunda düşenler, elini kolunu, kafasını kıranlar, hırpalananlar ve oyundan çıkarılanlar,  herkes oyun bittiğinde, son perde kapandığında bütün çağlar gibi bu çağın da bir yalan ve kandırmaca çağı olacağını görecektir.

Paylaşacaksak şayet sevgiyi, hoşgörüyü, iyiliği, merhameti, şefkati pay edelim. Yanı başımızdaki komşuya bir tabak yemeği paylaşıp, bir fincan kahveyi muhabbet demine twit (!) edelim!

Zira yere düştüğünde yanına ilk koşan sanal âlemdeki dostların değil kapı komşun varsa şayet seni düştüğün yerden kaldırır, yaralarını sarar, acına arkadaş olur,  gerisi laf ü güzaf.

Öyle değil mi?

Muhabbetle Kalınız!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Meryem Aybike Sinan
24-02-12
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
YALNIZ DEĞİLSİNİZ...
Tarih : 24-02-12

Üstün İnanç Bey'in bu isimde bir romanı vardı. Mesut Uçakan Bey filmini yapmıştı. Size öyle seslenmek istedim. "Yalnız değilsiniz!" Ben hiç facebooklu tweetterli olmadım; pişman değilim; üye olmaya da niyetim yok. Huzurum o kadar ucuz değil. İnsanlar bir noktaya gelecek ve boğulma hissine kapılacaklar. O zaman kafileler halinde bizim şu anda durduğumuz yere koşacaklar can havliyle... Aman birazcık gerçek dostluk, dost yüzü; aman birazcık komşuluk. Aman ne olur, az lâf çok sükunet. Yüzlerini görmediğim, kim olduğunu, ahlâkını-şahsiyetini tanımadığım sanal dostlardan artık el-hazer! Böyle diyecekler ve bizim masalımıza, yani hakikatimize koşacaklar... Koşmazlarsa... kendileri bilirler. Cehennem ehli gibi kendi pislikleriyle tıkınmaya devam... Ruh ihtilaçları içinde tükenişe doğru uygun adım...

 
FACEBOOK OUT, TWITTER İN
Online Kişi: 33
Bu Gün: 207 || Bu Ay: 1.155 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.346 || Toplam Tıklanma: 52.226.851