28 ŞUBAT VE MEDYA

ÂYET-İ KERÎME

Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.

Bakara, 120.

HADÎS-İ ŞERİF

Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.

Müslim, Rikak, 99.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.

İsmet Özel

Kategori : / AKTÜALİTE

Okunma Sayısı: 2552

Yazar: Nedim Odabaş

28 ŞUBAT VE MEDYA

Türk demokrasi tarihinin kara dehlizi niteliğindeki 28 Şubat, belki de Cumhuriyet döneminin en karanlık kırılma noktalarından birisiydi. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı hükümeti Refahyol'un alaşağı edilme sürecinin başlangıcında, önce asker, daha sonra artık miadlarının dolduğu korkusu ve endişesine kapılan karanlık odaklar ve siyasiler, laiklik kavramını kendi arzuladıkları bir dünya görüşü çerçevesinde dönüştürerek toplumu biçimlemeye çalışan toplum mühendisleri ve onların maşası medya, kendilerine farklı roller biçerek seçilmiş iktidara karşı gizli ve açık bir savaş açtılar. Kendilerine rol biçen bu mihraklar, özellikle Refahyol'un ekonomideki başarılarından, kurduğu havuz sisteminden kendilerine oluk oluk akan rant havuzlarının suyunun kesileceğini öngörerek bir biçimde askerin demokrasiyi inkitaya uğratmasına yol açacak sürecini tetiklemeyi başardılar. Toplum mühendislerinin medya aynasında oynadığı oyun, Fadime-Emire-Müslüm komedisinden başka bir şey değildi. Türkiye'nin en başarılı iktidarının ayağına çelme takmak, gerek içişlerinde gerekse uluslar arası boyuttaki hamleleri kesintiye uğratmak, yıllarca batıya endeksli politikaların devamını sağlamak için bu süreci yönlendirecek aktörleri birer birer hayatımızın merkezine oturttular. Özellikle o günün televizyon ekranlarında haber sunan spikerler, gelişmeleri öylesine bir dille ve yüz çehresiyle bizlere aktardılar ki, bu haberleri izleyenler, "Galiba yarın darbe olacak" beklentisi ve endişesiyle yataklarına gitmek zorunda kaldılar.

Medya kendisine biçilen rolü fazlasıyla yerine getiriyor, sokağa endişe pompalamak, endişeleri körüklemek, insanların zihinlerinde darbe beklentisini yükseltmek yönünde müthiş bir manipülasyon harekatını gerçekleştiriyordu.

İşadamları kulüpleri, yaptıkları açıklamalarla bu sürecin tansiyonunun yükselmesi, iktidarın devrilmesi ve yeni bir iktidar beklentisi noktasında beyanat hamleleri gerçekleştiriyordu.

Kanal D Anchourmani ve CNN Türk'te 28 Şubat: Son Darbe belgeselinin yapımcısı ve sunucusu Mehmet Ali Birand, 28 Şubat sorumlularının bir an önce yargılanmaları gerektiğini belirterek, "28 Şubat davasının hala başlamaması büyük bir eksiklik. Medyanın rolü evet büyük olmuştur ama medyaya gelmeden asıl sorumluların bir an önce yargılanması gerekir. 28 Şubat süreci sadece askerler ya da medya tarafından yapılan bir darbe değildir. 28 Şubat süreci medyadan, askerden, siyasilerden tutun da iş dünyasına kadar topyekün bir rol alma sürecidir. 28 Şubat sürecinin asıl sorumluları yargılanmalı medya şakşakçılarını da toplum cezalandırmalı" diyor. Nasıl cezalandırmalı peki?

28 Şubat sürecinde toplumun endişelerini körükleme noktasında ve asker şakşakçılığını zirveye tırmandıran medya aktörlerinin hepsi hala baş tacı edişmiş vaziyette, farklı mecralarda yoluna devam ediyorlar. Türk toplumunun hafızası maalesef çok zayıf. Toplumsal hafızamız da çok zayıf. Demokrasiyi içselleştirmiş, ileri demokrasiyi gerçekleştirmiş bir ülkede, seçilmiş iktidara karşı yapılan böylesi bir topyekün harekat, toplumun geniş kesimlerince anında reddedilir. Reddedilmekle kalmaz, böyle bir kalkışmanın içine giren herkes yargı önüne çıkarılır ve kendilerine hak ettikleri ceza neyse verilir. 28 Şubat'ın sorumluları yargılanmalı, yargı önüne çıkarılmalı. Bu karanlık dönemin, demokrasiyi inkitaya uğratmanın bedeli onlardan sonuna dek sorulmalı. Hani bir terkibi bend vardı: "Kadı ola davacı, muhzır dahi şahit/Ol mahkemenin hükmünde olur mu adalet?"

Kim bu hesabı soracak? Kimden hesap sorulacak?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.