Kategori : / DİL KALESİ | Okunma Sayısı: 3163 |
Kulağımıza üflenen isim, zamanla dirilir, ete kemiğe bürünür…
Celal, Cemil, Kudret, Hasan, Hüseyin, Mahir, Ali, Zehra, Betül, Ayşe, Rabia, Hacer, Safiye sadece bir kelime olarak yer almaz hayatımızda…
Dedelerimizin, ninelerimizin adını taşırız, babalarımızın soyadını…
Nüfus cüzdanında sadece bir hane deIğildir isimler, aynı zamanda yarınlara ait umudumuzdur…
İnandığımız ve hatta uğruna öleceğimiz değerlerdir isimler…
Özgür, Devlet, Zafer, Hürriyet…
Bilen bilir, bildiği içindir, önce isimler öldürülür…
Şaban; Mübarek Ramazan ayının habercisini artık kaç kişi, isim diye çocuğunun kulağına üflüyor?
Rahmetli Kemal Sunal’ın tiplemesiyle Mübarek Şaban ayı oldu, İnek Şaban…
Kimse artık, Şâkir (şükreden), Şevket (ululuk, yücelik) de koymuyor çocuğunun adını.
Mahallenin alay konusu olmasın diye…
Kızına Duru adını verenler aynı anlama gelen Safiye’yi isim olarak düşünmezler bile.
Maazallah kızcağız, Safiş diye dolanır dile…
İffet dizinin daha ilk bölümde öyle bir yer etti ki hafızalarda.
Bu kuşakta kaç kişi kızına “İffet” adını koyacak acaba?
Üstelik İffet’in ırzına da sevdiği adam Cemil (tüm güzellikleri kendinde toplayan) geçti.
Geçtiğimiz günlerde bir TV dizisinde adam bir fahişeye ısrarla pez….kinin adını soruyordu.
Kadın “Tacettin” demez mi?
İyice anlamamız için adam bir daha sordu. “Pez….kinin adı Tacettin mi?” diye.
Yeni başlayan bir dizide Mamanın adı ise “Nur”…
Ne tesadüf değil mi?
Süleyman öldürülüyor, Ayşe, Fatma, Hacer, Hasan, Hüseyin, Ali, Kerim…
Sadece isimler öldürülmüyor.
Aynı zamanda köprüler yıkılıyor, hafızalar resetleniyor, değerler yeniden inşa ediliyor…
Yazar: Ayşe Keşir |
29-02-12 |
||
E mail: rotahaber.com | Tweet | ||