Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar | Okunma Sayısı: 5110 |
Bu, karanlık işler çevirmeyi bir gelenek haline getirmiş devletler için elbette ki sevindirici bir gelişme olmadı. Dünyanın belki de bütün devletleri gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin de içine gizli bir virüs gibi sinmiş olan o gizli erk, 2000'li yıllara kadar halktan pek çok şeyi gizlemek istedi ve bunu başardı da. Medyayı silah olarak kullanan güdümlü güçler, gazete manşetlerine ne yazdılarsa doğru oydu! Satın aldıkları köşe yazarları ne söylediyse, halk için bilgi ve yorum ondan ibaretti. Perde arkasında kimsenin haberdar olmadığı oyunlar dönerken, sahnede ne oynatılıyorsa onu seyretti insanımız.
Bütün bu oyunların ardındaki dürtü hiç kuşkusuz 'para ve güç'tü. Haksızlık üzerine bina edilen menfaat mücadelesinin karşısındaki en büyük direnç din ve Allah korkusuydu şüphesiz. Allah'tan korkan insanın haksızlığa karşı duracağını gayet iyi bilenler, Cumhuriyeti din ile ebedi bir savaşa sürükledi ve bu savaş on yıllar boyunca devam etti. 2000'li yıllardan sonra bu savaşın seyri nihayet yavaş da olsa değişmeye başladı ve ibre haklı olanın tarafına doğru döndü. Bunda halkın bilinçlenmesi, doğruyu yanlıştan ayırt edecek derecede bilgi kaynağına ulaşabilmesinin çok büyük katkısı var. Artık söylenen her yalana inanan bir yığın, sloganlara kanan bir 'kütle' bulamıyor faşist zihniyet. Toplumsal gelişime büyük katkısı oldu internetin. İnsanlar artık haksızlığa karşı daha cesur, bir haksızlık karşısında anında tepki verebiliyor ve çok kısa sürede bir araya gelebiliyorlar.
Örneğin CHP'nin ülkeyi elli yıl önce kendi sağladığı kaotik ve fanatik ortama yeniden çekme fantezisi artık halkta karşılık bulmuyor. Artık herkesin ulaşabildiği dev, tarihi bir arşiv var. Bu bakımdan Kemal Kılıçdaroğlu herhalde en talihsiz CHP Genel Başkanı sayılabilir. Hem kendi karakteri açısından, hem de içinde bulunduğu devir açısından talihsiz. Bir gün darbeyi savunurken, ertesi gün en büyük darbe karşıtı gibi davranıyor ve bu unutulmuyor. Eskinin gazeteleri bir günlükken, yalanlarıyla gerçekleri örtebilirlerken, bugün zamanın üstünde yer alan bir internet var ve unutkanlığıyla meşhur halkımızı bu alışkanlığından koparıyor.
İnternete sunduğu gerçek bilgiye ulaşma serbestîsi açısından müteşekkiriz. Hem bilim, hem de toplum için eşsiz bir kaynak. Fakat madalyonun bir de diğer tarafına göz atmak gerek. Bilgi kaynağı olan bir aracın aynı zamanda tembellik ve küstahlık aracı olduğunu görmek endişe verici. İnsanların okuduğu habere, köşe yazarına anında tepki verebilmesi güzel bir şey gibi görünüyor ama bilgisiz ve fikirsiz insanların da kendisini söz sahibi sanmasına vesile olması cahilliği teşvik ediyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup, bununla da kalmayıp söz sahibi olmaya çalışmak da nesi?
Gazete, dergi, kitap vs. okuyucusu doğrudan alıcıdır. Baştan kabul eder bilgiyi almayı. Ama internet okuyucusu doğal olarak kendisini okuryazar olarak görür ve haddine, hududuna, bilgi birikimine bakmadan insanlara bir şeyler anlatma lüksü bulur kendisinde. Ne tecrübeye, bunu yapmasını engelleyecek kadar saygısı vardır ne de hak duygusunu hatırlatacak bir erdeme sahiptir. Bu yüzden internet okuyucusu daha çok 'yazar'dır, fikrini yazmak için girer sitelere. Ona bir fikri anlatmak imkânsız denecek kadar zordur, çünkü o zaten fikir söylemeye girmiştir. Bu noktadan sonra taraflar arasında çoğu zaman anlamsız ve sonuçsuz, sayfalar süren serseri mayın gibi kâh doğru, kâh yanlış bilgilerin çarpıştığı tartışmalar başlar. İnternet okuryazarı on yıllardır kandırıldığı, herkesin yalan söylediği bir dünyadan çıkmanın verdiği hızla atılır ve paranoyakça bir küstahlıkla her şeye karşı çıkar. Bu şartlanmış insana bir şey anlatmak artık faydasızdır. Önyargıyı kırmak, atomu parçalamaktan zordur!
İnsanların fotoğrafı bile yalnızca facebook'a koymak için çektikleri, güzel bir sözü yalnızca 'twit atmak' için kenara not ettikleri, ilkokul seviyesinde imlâ bilgisinden bile yoksun olan, ömründe bir tek kitap okumamışların bile fikir adamlığına soyunduğu bir sanal dünya tarafı var internetin. En tehlikeli tarafı da bu:Cehaleti teşvik edişi! Facebook, twitter gibi sözümona sosyal paylaşım sitelerinde sanal partizanlık tembellik ve küstahlığın doruk noktasına ulaştırdı insanlarımızı. On beş yaşında bilgisiz, tecrübesiz bir ergen bile söz sahibidir artık. Fikir sahibi olmak, ahkâm kesmek ne de olsa çok kolay artık. Bir klavye yeter konuşmak için!
Yazar: Emre Miyasoğlu |
23-04-12 |
||
E mail: habervaktim.com | Tweet | ||