ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 4775
Yazar: Ömer Lekesiz
BİR DÂVÂ ADAMI PORTRESİ: AHMET ARICA

BİR DÂVÂ ADAMI PORTRESİ: AHMET ARICAAdı 'Ahmet Arıca' olan rüya

“Ahmet Arıca ile anılarını, hatırladıklarını yaz” dediler bu kitabı hazırlayan arkadaşlar. Benim zaman telakkimde “anı” ve “hatırlama” kelimelerine yer yoktur ki, bunlarla yazayım Ahmet Arıca’yı. Yaşadığım hayatın bir rüyadan ibaret olduğu ve adına ölüm denilen kapıdan geçerken bu rüyadan uyanacağım söylendi bana. Rüya içinde rüyadır bu manada yaşadıklarım; Ahmet Arıca da rüyalarımdan bir rüya… Diğer rüyalarım gibi onunla ilgili rüyamı da belirli bir yere kadar kayıt ve tabir edebilirim ancak:

1.Rüya: Kırıkkale İmam Hatip Okulu’nun ikinci sınıfındayım; lastikkuyu ayakkabılarıyla dolaşan bir köylüyüm; sesiz, ürkek, mahçup bir öğrenciyim bu yüzden. Çok şey okumaya, çok şey öğrenmeye yazığılı olduğumu hissediyorum. Bu aleme açılacak kapıları arıyorum sezgilerimle.

Sınıftaki en samimi arkadaşım Kemal Keskin de bir taşralı ama benden daha önce şehirleşmiş. Hem onun Kırıkkale’de Haydar Keskin gibi hatırlı bir akrabası da var. Kendine güveniyor, şehirde nerelere girip çıkacağını biliyor. Kemal mi beni tutuyor yoksa ben mi ona tutunuyorum tam bilemiyorum ama Çarşı Camii’nin yanıbaşında tabelasında “Anadolu Fikir ve Aksiyon Birliği” yazan bir yere ilk kez onunla gidiyorum. “Bir kitap seç ve oku” diyorlar. Kimya-i Saadet’i seçiyorum seçe seçe, ağırlığıyla başetmek istercesine… Ahmet Arıca adını da ilk kez orada duyuyorum. “Bu büyük kitapları buraya getirip, öğrencilere bedava okutan adam da büyük olmalı” diye düşünmüş olmalıyım, yoksa bu rüya neden ona hayranlığımla bitmiş olsun.

2.Rüya: Yozgat İmam Hatip Okulu’nda parasız yatılı öğrenciyim ama yaz tatillerimi ailemin yanında geçirdiğim için Kırıkkale ile bağlantım sapa sağlam devam ediyor. Kemal Keskin’le, merhum Cemal Aydoğan’la yine sıkı dostuz. Hem biraz da kendime göre düşüncelerim oluşmuş, Medrese’den ayrılıp MTTB’li olmaya karar vermişim. Arkadaşlarımla Belediye Parkı’nın orta yerine denk düşen bir binadaki Akıncılar’a takılıyoruz. Sıkça muhatap olduğumuz abinin adı: Cemil Dilsiz. Ahmet Arıca bir rüzgar gibi gelip geçiyor oradan ya da ben böyle hissediyorum.

Yine Kemal Keskin olmalı “Ahmet Arıca bizi İstanbul’a götürecek. Ayasoyfya Mitingi’ne katılacağız, sen de gel” diyor. Çifte bir nasip gibi geliyor bana onun bu daveti, hem Ahmet Arıca’yı yakından tanımak hem de rüyalarımın şehri İstanbul’u görmek bakımından…

İstanbul’a gidiş ve dönüşte yol boyunca Ahmet Arıca ile birlikteyiz. Şen şakrak, gençlere takılan, şakalaşan biri olsa da o büyük bir abi. Kimse saygıda kusur etmiyor; bense ona karşı saygıda kusuru düşünemeyecek kadar hayranlık duyuyorum. Bundan olmalı onunla konuşmaktan, yakınında durmaktan çekiniyorum ama manyetik alanında bulunmaktan keyif duyuyorum.

MTTB binasının hemen yukarısındaki Sütiş’te kalvaltıdayız. Sonra bir kortej oluşturup bir yokuştan çıkıyoruz, sonrası Ayasofya…

Ömrümde ilk defa böyle bir kalabalık, böyle bir öfke seli görüyorum. Ayak altında kalmak, kaybolmak an meselesi. Ahmet Arıca var ama yanıbaşımızda ne ezilmemize izin verir ne de kaybolmamıza…

Böyle bitiyor bu rüyam: O günden sonra ayaklar altından kurtuluşumun ve varlığından mutmain olduğum, dahil olma şükrünü yerine getirmekten aciz bulunduğum şimdiki dünya görüşüme bağlanarak koybolma korkularımı bertaraf edişimin en sağlam belgesine dönüşüyor Ahmet Arıca.

3.Rüya: Ankaradayım; yani Ahmet Arıca’nın şehrinde. Recep Yumuk’un Zafer Çarşısı’ndaki Akabe Kitabevi’nde yaşadığımız her günün hesabını vermek üzere bekliyoruz sanki Ahmet Arıca’yı, benim gibi bağlısı olan arkadaşlarımla birlikte.

Neyi, nasıl okuyoruz diye sormuyor artık Ahmet Arıca. Neyi, nasıl yaptığımızı ve nasıl yapmamız gerektiğini sorguluyor. “Kurtuluş Kayalı on tane eksik saydı Mavera’nın Afganistan Özel Sayısı’yla ilgili. Niye dikkat edilmez bilmem ki, niye konuşulmaz bu işi bilenlerle. Hem siz söyleyin bakalım Kurtuluş’la oturup konuştunuz mu hiç? Bak onu izleyin, bulduğunuz her yerde konuşun onunla” diyor. Bir taraftan da ceplerinden çıkardığı buruş buruş kağıt paraları düzeltip, destelemeye çalışıyor Ahmet Arıca. Söylemiyor bunu neden yaptığını ama biz biliyoruz ki, o paralar ya evlenmek üzere olan ya da yeni bebeği doğmuş bir arkadaşa verilmek üzere destelenmekteler.

4.Rüya: Hangi abimizin sünneti olarak başlamıştı bilmiyorum ama Ahmet Arıca yaz aylarında turnede olurdu ve abiler de topluca onu bulunduğu ilde ziyarete giderlerdi. Haydar Keskin, Süreyya Kahraman, Cemil Dilsiz, Fehmi Karakaya, Hacı Metin Bal, Abdullah Hayvacı… İki sefer de beni dahil ettiler böylesi bir ziyarete.

Kayserideyiz. Ahmet Arıca’ya tahsis edilmiş kocaman bir salonun yarısı siyah karton klasörlerle dolu. “Çıkalım şuradan, birlikte arkadaşları ziyaret edelim” diyor Arıca, çıkıyoruz. Bir dernek, bir vakıf, bir dergi bürosu, bir kitabevi… Orada gördüklerimizin çoğunluğu küçük kafilemizdekilerin de okul arkadaşları. Bir muhabbet, bir şakalaşma ki gören kıskanır… Yine de her durumu belirleyen Ahmet Arıca’dır. Orkestra şefi gibi, “kalkın” kalkıyoruz onunla, “oturun” oturuyoruz. Muhabbet yoğun, şakalaşma gani, espri hadsiz… Bu ziyaretten bana kalan gözbebeklerime kazınan emsalsiz bir dostluğun imgeleri…

5.Rüya: Recep Yumuk’un evindeyiz. Melahat ablamız henüz göçmemiş öteye. Rumeysa pıtı pıtı bir kız dolaşıp duruyor konukların arasında. Kaç kişiyiz, hatırlamıyorum. Parti işleri konuşuluyor, kadro meseleleri, askerlerin tehditkar tutumları. Ben büyük bir ihtimalle meseleye girmiyorum. Girmişsem bile Ahmet Arıca’nın “Sen edebiyatçısın oğlum, ne anlarsın memleket işlerinden” zılgıtıyla sözüm dilimde kalmış olmalıdır.

Birlikten duman doğuyor, camları açıyoruz. Ahmet Arıca orta yere bağdaş kurmuş sigara paketlerinde kalan son sigaraları bir pakette topluyor. Geniş yüzünde bitimsiz bir tebessüm… Ona bakarak “Hiç morali bozuk olmaz mı bu adamın, hiç üzülmez mi?” dediğim bir mutluluk fotoğrafına dönüşüyor o an Ahmet Arıca.

6.Rüya:  Askerden yeni dönmüşüm. Zafer Çarşısı’nda buluşuyoruz Ahmet Arıca’yla. “İşi bırakıyorsun. Beş seneden fazla devlet memurluğu yapan pısırıklaşır oğlum, rızkından endişe etmeye başlar; senin zamanın doldu, ayrılacaksın ve başka iş bulacağız. Birkaç sene sonra memuriyete tekrar dönmek istersen dönersin, mesele değil, ama şimdi istifa etmelisin”. Bu öğüdünden bir hafta sora işten ayrılıyorum; ikinci hafta da özel sektördeyim. Şehir değiştirmek, taşınmak, yeni iş yerine alışmak… Ahmet Arıca varsa yanınızda bunlar birer basit teferruattan ibarettir.

Ankara’ya tekrar dönüş, gazete işi, memuriyet… Yine Ahmet Arıca’nın talepleri, öngörüleri, tavsiyeleri izlenerek yaşanan günler… Zor da olsa güzel günler bu yüzden. Rüyadaki renkler bunu gösteriyor.

7.Rüya: Recep Yumuk ve Ahmet Arıca ile birlikteyiz. Hasan Celal Güzel’in, Haşim Kılıç’ın adları geçiyor sıkça. Ben edebiyatçıyım ya konunun birinci derecede ilgilisi değilim yine. O bahisler bitince ortaya ben düşürülüyorum: “Ne yazıyorsun bugünlerde köylü. Edebiyatı konuşmaktan Müslümanların dertlerini konuşmaya zamanınız kalmıyor gibi. Oğlum hadi bizim gibi Büyük Doğucu olamadınız, Dirilişçi olamadınız. İyi ya işte, kimseye vefa borucunuz yok, bu hareketlerin eleştirisini yapınsanıza gücünüz yetiyorsa; geleceğe dair bir ufuk açsanıza kendi tecrübelerimiz üzerinden”…

8.Rüya: Kırıkkale’de Abdullah Hayvacı’nın evindeyiz. Kalabalığız, Beşir Atalay’ı seçebiliyorum biraz. Ahmet Arıca, eskilerden anlatıyor, gülmekten kırıp geçiriyor topluluğu. Beşir Atalay “ya Ahmet ha biraz ciddi ol” diyor arada. Öyleydiler onlar, Kırıkkale Cemaati olarak nam salan o güzide grup ilkokul sıralarından beri birlikteydiler. Hem en yoğun acılarına şahittiler birbirlerinin hem en komik durumlarına. Onların arasındayken gizemli, efsunlu bir dilin içine düşmüş gibi olurdunuz; sarar sarmalardı o dil sizi de ve onların herbirine yenilenen bir sevgiyle yeniden ve yeniden bağlanırdınız.

Bu rüyamın tamamlayıcı unsurları:

1- İdeolog Ahmet Arıca. Belli ki, ondan arta kalan idealizmin kırıntılarıyla yürümüşüm yeni rüyalara.

2-Ve Beşir Atalay. Ahmet Arıca’dan sonraki rüyalarımın kurucu adı (ama hiçbir zaman bir Ahmet Arıca gibi değil)…

9.Rüya: İbni Sina’nın iç bloklarından  birindeki odadayız. Rüyam beni yanıltmıyorsa Veli Korkmaz ve Recep Yumuk’la sarılıktan dolayı ameliyata hazırlanan Ahmet Arıca’yı ziyaret ediyoruz. Yüzü hafif gölgelenmiş gibi ama bakışları her zamanki gibi çakmak çakmak.

Bir belirsizlikten söz ediyor, bir şüpheli durumdan.

Safra ameliyatının tam teşekküllü olmayan hastanelerde bile bir iki saat içinde yapılıverdiğini konuşuyoruz.

Çevresindekileri rahatlatmayan bir rahatlık içinde görünüyor Ahmet Arıca. Ziyaretçilerinin sayısı artınca biz odadan çıkıyoruz.

Sonrası kan araşıyları…

Hep kan…

Hep kan….

Adı Ahmet Arıca olan rüyam kanlanmış bir camın berisinde bitiyor ve bittiği yerden başlıyor tekrar:

“…innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn”.

NOT: BU YAZI FAHRİ TUNA İLE VEYSEL KARAFİLİK’İN EMEKLERİYLE HAZIRLANAN “AHMET ARICA” ANMA GÜNÜ VE  KİTABI İÇİN YAZILMIŞTIR.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
12-06-12
E mail: edebistan.com
 
 
Yorumlar: 2
ilyas TUNA
KIRIKKALE ABİSİZ KALDI
Tarih : 22-08-17

Sevgili abiciğim ismim ilyas tuna fahri tunanın kardeşiyim ben çok küçüktüm ama ahmet arıca abiyi iyi biliyorum .abim anlatmıştı ahmet abiye kan vermek için sıraya girdiklerinde doktor sormuş siz neyi oluyorsunuz sıradakiler abimiz olur diyorlarmış doktor diğer kan verecek abiye soruyormuş sen neyi oluyorsun kardeşi ama hiç benzemiyorsunuz olsun bütün müminler kardeştir demişler o doktor şöyle demiş benimde sizler gibi arkadaşlartım olsa hiç bir şey istemem demiş abi kısaca KIRIKKALE abisiz kaldı allah mekanını cennet eylesin

 
İbrahim Altıntaş
Ancak 'Vakıf İnsan' denebilir.
Tarih : 13-06-12

Suyu kaynağına taşımanın adresi. Fideyi toprağa diken, her türlü bakımını üstlenen bahçıvan. Kuşu kafesten uçuran. Balığı denize ulaştıran. Vesselam...!

 
BİR DÂVÂ ADAMI PORTRESİ: AHMET ARICA
Online Kişi: 27
Bu Gün: 451 || Bu Ay: 5.364 || Toplam Ziyaretçi: 2.235.797 || Toplam Tıklanma: 52.298.339