ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / UNUTULMAYANLAR
Okunma Sayısı: 4955
Yazar: D. Mehmet Doğan
HALEP'TE 'NÂBÎ YILI' OLUR MU?

Bu sene ünlü bestekarımız “Büyük” Itri'nin ve büyük şairimiz Nabî'nin yılı. UNESCO bundan 3 asır önce, 1712'de vefat eden bu iki büyük şahsiyetimizin 2012'de anılması için karar aldı.

Nabî Urfalı, 24 yaşına kadar doğduğu şehirde yaşamış. Sonra İstanbul'lu olmuş. Sonra Halep'li. Nihayet ahir ömründe İstanbul'a dönmüş ve “Sultanüşşuara” olarak “Darüssaltana”da vefat etmiş...

Nabî'yi kim anar?

Önce şehirleri göz önüne getirelim. Tabiî ilk Urfa akla gelmeli. Bu şehir ve bu şair hep birbirini çağrıştırır. Sonra Halep. İstanbul da onun şehirlerinden ama, bu ikisi için bilhassa önemli.
“Nabî yılı” ilan edildiğinde sevinmiştik. Bu vesile ile “Halep'te Türkçenin en büyük şairlerinden birini anarız, o şehrin kültür ve ilim adamları ile birlikte oluruz” diye düşünmüştük.

Mevlana'nın 700. Yılında Halep'te Türkiye Yazarlar Birliği Halep Üniversitesi ile bir toplantı yapmıştı. Bu güzel başlangıç böylece sürdürülür ümidindeydik.

Arşın burada ama Halep de orada!

Şu anda Halep tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Çökmekte olan Baas rejimi Halep üzerinden varlığını ıspat etmeye çalışıyor. Bütün gücünü kullanarak şehri karadan, havadan bombalıyor...

Evliya Çelebi, ünlü Seyahatname'sinde Haleb'i şöyle tarif ediyor: Evsaf-ı nazargah-ı enbiya, taht-ı hulefa, şehr-i azim ve belde-i kadim kal'a-i Halebü'ş-şehba/Peygamberlerin baktığı, halifelerin oturduğu, büyük şehir ve kadim belde akçıl (boz) Halep kalesi... (“Halebüşşehba”, yani Karahisar, Akhisar, Akçakale, Bozöyük nevinden bir adlandırma; yani “Akçahalep”!)

Allah Haleb'i, o büyük medeniyet merkezinin güzel eserlerini ve güzel halkını tez zamanda bu canilerden halas eder inşaallah.

Ne diyor Nabî:

Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz/ Biz neşatın da gamın da ruzgarın görmüşüz

Nabî Urfalı, İstanbul'da da gençliğinde ve yaşlılığında (kısa süre) yaşamış. Ama en verimli devrini Halep'de geçirmiş. Bir şaheser olan Divan'ını orada tertiplemiş, Hayriye ve Hayrabad mesnevilerini orada yazmış. Divan edebiyatının en büyük birkaç şairinden biri olan Yusuf Nabî, hikemî tarzın en büyük üstadı olarak görülüyor. Onun güçlü takipçileri, Koca Ragıp Paşa ve 19. Yüzyıldan Ziya Paşa. Nabî'nin şiirleri, hikmetli söz olarak da dillerde dolaşmıştır yüzyıllarca. Oğlu için yazdığı nasihatname kitabı Hayriye, Osmanlı öğretim sisteminin vazgeçilmez eserlerindendir.

Nabî, Halep'te bulunduğu sıralarda, şiirimizin başkenti, bir süreliğine Halep olmuştur. Nabî'nin İstanbul'da karşılanışı bu görüşü doğruluyor. Döneminde Nabî'den sonra ikinci önemli şair sayılan Sabit, onun İstanbul'a gelişini Baltacı Mehmed Paşa'ya sunduğu “ramazaniye”de şöyle ifade ediyor:

Yükleyip taze kumaş-ı Haleb-i manayı
Geldi İstanbul'a şehbender-i mülk-i irfan

Hem siyaset hem ticaretle meşgul olan tacirlere o zamanlar “şehbender” denilirmiş. Sabit, bu beyitte şöyle söylüyor: Mana Haleb'inin taze kumaşını yükleyerek irfan mülkünün şehbenderi İstanbul'a geldi...

Aleaddin Sabit bir başka şiirinde, Nabî, dolayısıyla Haleb'in şiir sanatındaki önemini şöyle vurgulayarak hayıflanır:

Kumaş-ı men-zuhur-ı marifette şimdilik Sabit
Bulunmazsa Halep damgası İstanbul'da rağbet yok.

Nabî, gençlik yıllarını geçirdiği şehre, hasretini dindirmek ve şiirimizin başkentliğini iade etmek için gelmiştir adeta. İstanbul'dan ayrı kalmak, taşrada olmak, kendi ifadesine göre, sözlerinin tadını tuzunu kaçırmıştır:

Nabî aceb mi olsa sözlerimiz bînemek (tuzsuz)
İstanbul'un lisanını unuttuk kenarda...

Nabî'nin ikinci İstanbul hayatı iki yıl sürer, 1712'de vefat eder ve Karacaahmet mezarlığına sırlanır...

Nabî yılı Türkiye'de nasıl geçiyor? Şimdiye kadar kültür çevrelerinde duyulan, basın yayın araçlarıyla yayılan bir faaliyetten haberdar değiliz. Nabî gibi dilimizin muhteşem anıt eserlerini vermiş, mısraları yüzyıllar boyunca dillerden düşmemiş bir şair, bugün doğduğu şehirde bile layıkıyla hatırlanmıyor.

Halep, Baas bombardımanı altında harap oluyor, bizim zihinlerimiz de harf ve dil inkılaplarının bombardımanları ile tahrip edildi!

Türkiye'de Nabî'den bir şiir değil, bir mısra bilmeden “aydın” olunabiliyor. Bugünkü nesiller değil Nabi'yi 50 sene öncenin yazarlarının eserlerini okuyup anlayamıyor. Anlamak için de gayret sarfetmiyor.

Halep, bir süre sonra derlenir toparlanır, yoluna devam eder. Zihinlerimizdeki tahribat kolayına onarılmaz!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
01-08-12
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 1
Uğurlu
Nabî
Tarih : 03-08-12

Halep, Nabî vesilesiyle derunî hasretin ve yüzyıllara damgasını vuran nesillerin şirazesini bozan köklü tahribatın hatırlatılması ayrıca farkında olunmasına işaret bir yazı değil mi?

 
HALEP'TE 'NÂBÎ YILI' OLUR MU?
Online Kişi: 18
Bu Gün: 24 || Bu Ay: 9.247 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.885 || Toplam Tıklanma: 51.940.867