ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER
Okunma Sayısı: 6968
Yazar: Harun ŞAHİN
CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER (İran'a Kaçış)

                İRAN’A KAÇIŞ1

Asya’nın bütün evlatları içinde Batı’nın ilk benimsediği: Zerdüşt2. Buda’yla3 Konfüçyüs’ün4 sesi uzun zaman erişemez Avrupa’ya ve Asya’nın hikmetini tek başına Zerdüşt temsil eder. Musevilik5 Zerdüştlüğün6 damgasını taşır: hayırla şer arasındaki ikilik, meleklerle cinlerin savaşı, kıyamet gününe iman… Hep onun yadigârı. Hıristiyanlık, Zerdüşt olmadan anlaşılamaz. Bir kelimeyle Batı, kaynaklarını araştırırken karşısında daima Zerdüşt’ü bulmuştur: hüviyeti çağdan çağa değişen bir masal Zerdüşt’ü. On sekizinci asır için yeni bir Musa7, daha hürriyetçi, daha filozof, daha geniş düşünceli.

Avrupa, “gerçek Zerdüşt”ü 1771”de tanır. Bu ilk tercümenin uyandırdığı yankı, hain bir istihzadır8 önceleri. Genç bir İngiliz müsteşriki: “Bu kitap ya Avesta’nın9 kendisidir”, diye yazar, “o zaman bu abesler10 mecmuasının tercümesine ne lüzum vardı; ya da mütercim tarafından uydurulmuştur, beyhude bir sahtekârlık.” Ama Batı, doğunun şiir ve düşünce bahçesine onun açtığı yoldan girer… Avesta, ihtiyar Asya’yla genç Avrupa arasında ışıktan bir köprü olur.

 On dokuzuncu asrın geniş kanatlı tarihçileri, İran-ı kadîmin bu efsanevi peygamberini kendi emellerine tercüman yaparlar. Zerdüşt, toprak reformundan yana ilerici bir köy papazı olur çıkar. Sonra, oryantalizmin11 olgunluk çağı… Esrarı çözülen zentçe.12 Avesta yeniden çevrilir Batı dillerine. Ve Avrupa, bilgisinden şüphe etmeğe başlar, bilgisinden ve idrakinden. Avesta üzerinde “uğraşanlar, bir gün önce yaptıkları tercümeyi ertesi gün baştanbaşa değiştirmek zorunda” kalırlar. Yorumlar bir birini kovalar; geçen asrın “ilerici papaz”ı asrımızın bazı tarihçilerine göre koyu bir düzen savunucusu, bir cezbe uzmanı, bir derviş, bir ilkeldir. Kısaca, Hıristiyan başka türlü anlar Zerdüşt’ü, dinsiz başka türlü, mecusiye13 müseviye, filozofa, din bilginine apayrı şeyler söyler Avesta.

 Bize gelince… İslam’ın gümrah14 nuru, ateşgedelerin titrek ışığını söndürdükten sonra, mubidler15 Hint’e göçer. Zerdüştçülük soluk bir hatıradır artık, günden güne unutulan bir hatıra.Osmanlı ikbal ve ihtişam devrinde, Mecûs-u menhus’a16 da, onun sahte peygamberine de iltifat etmez. Mutlak hakikate erişen, bâtıl’ı neden merak etsin. Sonra, inkıraz17 belirtileri ve bir arz-ı mevut18 iştiyakıyla tutuşan aydınlar.

 Servet-i Fünun19 bir kaçış edebiyatıdır, zamanda ve mekânda kaçış. Servet-i Fünun bir müstağripler kervanıdır; her iskeleye uğrayan, hiçbir ülkeye yerleşmeyen bir kervan. Servet-i Fünuncular’ın bütün beldelerde sevgilileri vardır, çabuk unutulan sevgililer. Zerdüşt de bunlardan biri.

Köprülü'yü20 dinleyelim: “Fikret’in21 gençlere tahayyül ettirmek, sevdirmek istediği âlem, bütün anâsırı arasında kudsi bir ahenk, ilâhî bir aşk, mevcud olan bir iyilik ve güzellik dünyası; mev’ud bir eremdir22. Hürmüz’le23 Ehrimen’in24 ebedî mücadelesi, nihayet Ehrimen’in çözülmez zincirlerle bağlanarak son menfasına25 gönderilmesiyle, nurun zulmete, hayrın şerre galebesiyle bitmiştir.”

Fecr-i Ati26, Servet-i Fünun’dan daha köksüz, daha tedirgin, daha az samimi. Resimli Kitap’ın27 genç kalemşorları için Hint de, İran-ı Kadîm de bir “aldatmaca”dan ibaret. Yakup28, şöhret avcılığına çıkarken boynuna tılsımlı bir muska takar: Nirvana29. Refik Halit30, yazılarını Zent-Avesta başlığı altında sergiler.

Oysa Hüseyin Dâniş31 samimi bir zerdüştperesttir. Mirza’nın32 İran-ı kadîm muhabbeti bir kaçış değil, bir kendi kendine dönüş. Zerdüşt ünvanlı uzun bir şirini Mills33’den alınmış bir epigrafla34 tuğralar: “Cemiyet-i beşerin35 eşyay-ı mevhümeye36 tapındığı bir zamanda(Zerdüşt), Tanrı’nın mahiyeti hakkında dünyanın o vakte kadar tahayyül etmiş olduğu suver-i akliyenin37 en temizine ve en felsefesine taabbüd38 ediyordu.” Sonra coşkun mısralara döker vecdini:

“İnsan düşüncesi kötülüğe ve karanlığa gölünmüş. / Cihanı Ehrimen’in velvelesi sarmıştı; / Riya ve yalan orduları ferman dinletiyordu dünyaya, / Kader ufuklara fesad kıvılcımları saçıyordu…” Nihayet Zerdüşt görünür: Ateşgedeyi ilahî şimşekle tutuşturan, cehalet içinde kıvranan çağları ışığa boğan, yolunu kaybetmiş milletlere doğru yolu gösteren, Yezdân’ın39 nuruyla çölleri gül bahçesine çeviren Zerdüşt… Ay’la yıldız onun meşalesidir. Kuşlar düsturlarını40 terennüm eder. Halk ezberlemeli Avesta’yı. Çünkü o, çürüyen bir dünyayı ümran’a41 kavuşturmuştur. Sonunda Yezdân Ehrimen’i yenecek. Cihanda mutluluk arttıkça artacak, endişe-i ferda42 kalmayacaktır. Müderris şair, acı bir sualle tamamlar şirini. Zerdüşt’ün kılavuzluğunda tarihin en parlak çağını yaşayan İran, bugün neden mecalsiz? Mirzâ’nın beklediği cevap sualin içinde değil mi? Mecalsiz çünkü Zerdüşt’e ihânet etti.

Halit Fahri43 için, Avesta yazarı Şark’ın bin bir efsanesinden biridir sadece. Gerçi, şair de bu kaçış kervanına katılır, ama kervanı sonuna kadar takip etmez. “elinde cennet açan Zent-Avesta” … Halit Fahri’nin Zerdüşt manzumesi böyle başlar. İhtiyar peygamber, dört bin çölü aşarak gelir Fâris’e. “Ahura Mazda’yı takdise başlasın İran…” diye vaaza başlar: “Odur yegâne ilâh; emri: nura tapmaktır.” Asırlar geçer, kutsal ateş söner ve şair o büyük inancın ölümünü:

“Kan ağlayan şafak altında söndü lalelerin,

Kırıldı taşlara çarptıkça al piyalelerin.” Mısralarıyla kitabeleştirir.

Sonra Zerdüşt, hiç beklemediğimiz bir yerde karşımıza çıkar. Cenab’ın44 “Avrupa Mektupları’nda45 şunları okuyoruz: “İran’ın filozof-u tabiîsi Zerdüşt’tür. Ruh-u Farsı hiçbir kuvvet hattâ İslâm’ın kılıcı bile, tamamıyla Zent-Avesta’dan ayıramadı. Aşk-ı nîrân (ateş sevgisi) ile kalb-i İran arasında sanki ezelî bir ateş-pervane nisbeti var.” Ve Cenap bu parlak teşbihi şaşırtıcı bir hükümle noktalar: “Kant’a46, Avrupa’nın Zerdüşt’ü diyebiliriz.

Şairlerimize parlak mısralar ilham etmekle kalmadı Zerdüşt. Allâmelerimiz de onun uğrunda çetin mübarezelere47 giriştiler. Samih Rıfat48 bir frenk lisaniyatçısına dayanarak hazretin Turan49 asıllı olduğuna yemin ederken, -aynı frenk lisaniyatçısını şahit gösteren- Rıza Tevfik50 Avesta mübdiinin51 aryânîliğini52 ispata kalkıştı. Münakaşa aylarca sürdü. Evet, bir imparatorluk parça parça yıkılırken ulemây-ı rüsûm53 İran’ın “filozof-u tabiîsi” uğruna her fedakârlığı göze alıyor, her zillete katlanıyordu.

Şark düşmanı intelijansiyamızın, Şarklı bir hakîme54 karşı beslediği bu derin muhabbeti nasıl izah edeceğiz? Avrupa’ya olan sadakatiyle. Zira şairlerimizin terennüm ettiği bu Zerdüşt, Avrupalı bir Zerdüşt’tür. Ve Zerdüştperest ulemâmızın tek amacı vardır: İslâmiyet’i unutturmak.

 

 

 



1 Bu Ülke, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996, s,145.

2 Zerdüşt: (M.Ö. 551-479). İranlı. Zerdüştlük ve Mezdekîlik’in kurucusu.

3 Buda: (M.Ö. 563–483).Asıl adı Sithartha’dır. Sanskritçede dilinde “uyanmak, idrak etmek, bilinçlenmek” anlamına gelen “budh” fiiline  istinaden "Uyanmış, idrak etmiş, bilinçlenmiş” anlamına Budha diye anılmıştır. Budizmin kurucusudur. Güney Doğu Hindistan’da yaşamış, vaazlarını orada vermiş, orada ölmüş. Ama kurduğu mezhep Orta, Kuzey ve Güney Asya’da ün salmış.

4 Konfüçyüs: (M.Ö. 551–470). Çin’in en ünlü kişisi. Filozof ve politika nazariyecisi. Fikirleri Doğu Asya Medeniyetini derinden derine etkilemiş.

5 Musevilik: Allah’ın, Hz. Musa Peygamber vasıtasıyla İsrailoğullarına göndermiş olduğu din. Yahudilik. Yahudilik milli bir dindir. Yahudi olabilmek için öncelikle İsrailoğulları’ndan olmak gerekir. Yahudiler Allah’ın birliğine inanırlar; ancak inandıkları Tanrının sadece Yahudilerin Tanrısı olduğunu kabul ederler.  Haftalık ibadetlerini, kutsal gün saydıkları cumartesi günü sinagoglarda yaparlar. Kadınlar ibadete katılamazlar, sadece başları örtülü olarak ibadeti özel bir yerden seyrederler.     

6 Zerdüştlük: İranlı Zerdüş(M.Ö. 551-479) tarafından kurulan inanç sistemi. Zerdüştlük eski İran dinlerindendir. Zerdüştlere, inanmış oldukları Tanrıya Ahuramazda adını verdiklerinden dolayı Mazdeistler de denir. Mecusilik adıyla da anılır. Mecusilik inancına göre Tanrı Ahuramazda; göklerin, yerin, maddi ve manevi her şeyin yaratıcısıdır. Kutsal kitapları üç bölümden oluşan Avesta’dır. Tanrı Ahuramazda’nın karşısında kötülüğü simgeleyen Ehrimen vardır. İyilik ve kötülük sürekli mücadele halindedir. İyiliği Hürmüz temsil eder. Zedüşt’ün inanç sistemi İran’dan Afganistan’a kadar olan bölgede yayılmıştır. İslam’ın  İran’da yayılmasından sonra Zerdüştlük büyük ölçüde yok olduğu sanılmaktadır. Kalan Zerdüştîlerin çoğu Hindistan’a göçmüştür.

7 Hz. Musa: İsrailoğulları’na gönderilen, kendisine Tevrat adlı kitap verilen ve Kur’an-ı Kerim’de adı geçen ulülazim peygamberlerden biri. 

8 İstihza: Başkasının söz ve davranışlarını kusurlu göstermek amacıyla alaya alma, küçük düşürme, şeref ve haysiyetini kırma, hakir görme, hafife alma horlama.

9 Avesta: Antik İran dini olan Zerdüştlük’ün kutsal kitabı. Avesta. Kitabı Avrupa’da Zent-Avesta olarak bilinmektedir.

10 Abes: Yaramaz, manasız, dünya ve ahirette fayda sağlamayan söz veya davranış, saçma akla ve gerçeğe uymayan şey.

11] Oryantalizm: Batı’nın Doğu ile ilgili araştırmaları, doğubilimi, şarkiyat.

12 Zentçe: Eski İran dillerinden birisi.

13 Mecusi: Mecusilik dininden olan kimse, ateşperest, ateşe tapan, Zerdüşt dinini benimseyen, zerdüştî.

14 Gümrah: Coşkun, sık, gür, bol.

15 Mubid: Mecusilerin kendisinden dini hususlarda bilgi aldıkları, kendisine danışılan büyük mezhep memuru.

16 Mecûs-u menhus: Uğursuz Mecusi.

17 İnkıraz: Batma, dağılma, çöküş, yok olma.

18 Arz-ı Mev’ud: (Vadedilmiş Topraklar) Kitab-ı Mukaddes’te Tanrı’nın Hz İbrahim’e ve onun soyundan gelenlere vermeyi vadettiği topraklar. Yahudi inancına göre Tanrının Yahudilere bu topraklara sahip olmayı vadetmiştir. Neresi olduğu tartışılmakla birlikle Ahd-i Atik’te, Arz-ı Mev’ud Kenan İli olarak gösterilmiş ve ayrıntılı olarak sınırları çizilmiştir. Kenan İli Filistin, Şam, Ürdün, Lübnan gölgesidir. Kitab-ı Mukaddes, Arz-ı Mev’ud’u Mısır Irmağından(Nil Nehri) Büyük Irmağa(Fırat Nehri) kadar olan yer olarak vermektedir. Hz. Musa ve Yeşu’ya yapılan vaadde: “ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacaktır” denilmektedir. Arz-ı Mev’ud kavramı Kur’an-ı Kerim’de zikredilmemiştir. Ama Maide Suresinin 20 Ayet-i Kerime’sinde Arz-ı Mukaddes zikredilmiştir.  Mevzu hulâsa olarak şöyledir: Firavunun baskısı altında yaşayan İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkarmakla görevlendirilen Hz Musa: “Ey Kavmim Allah’ın sizin için yazmış olduğu Arz-ı Mukaddes’e giriniz ve arkanıza dönmeyiniz; sonra hüsrana uğrayanlardan olursunuz” demiştir. Onlar da “Ey Musa dediğin yerde öyle bir millet var ki hepsi zorba, Yani karşı konulmaz, istediklerini zorla cebren yaptıran yahut boylarına erişilmez, iri, kuvvetli dev gibi adamlardır. “Onlar oradan çıkmadıkça asla oraya giremeyiz haydi sen Rabbinle git ikiniz harbedin biz işte burada oturuyoruz” dediler.  “Buyuruldu ki: artık orası onlara kırk yıl haram kılındı. Oldukları yerde sersem sersem dönüp duracaklar, artık o günahkâr kavme acıma.” 

19 Servet-i Fünûn: Ahmed İhsan(Tokgöz) Bey tarafından 27 Mart 1891’de çıkarılmaya başlanan ve  edebiyat tarihinde önemli bir yer işgal eden Servet-i Fünun Dergisi etrafında 1896-1901 yılları arasında varlığını sürdüren, öncülüğünü Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil gibi kişilerin yaptığı edebi cereyanın adı. Diğer ismiyle Edebiyat-ı Cedide.

20 Mehmet Fuat Köprülü: (1890-1966).Fecr-i Ati üyesi, şair ve araştırmacı. Edebiyat tarihinin incelenmesindeki esasları koyup tatbik eden, bu husustaki çalışmalara istikamet veren ciddi bir edebiyat araştırmacısıdır..

21 Tevfik Fikret: (1867-1915). Servet-i Fünun Edebiyatı’nın en ünlü şairi..

22 Erem: Bir işe istekli olma, gönüllü olma anlamında bir isimdir. Buradaki kelimenin erem değil, İrem olduğunu düşünmekteyiz. İrem: Cennet, Şeddat’ın sahte cennetidir.

23 Hürmüz: Hürmüz yahut Ahuramazda. Zerdüştilerin hayır tanrısı.

24 Ehrimen: Ehrimen yahut Angromenyu. Zerdüştilerin şer tanrısı.

25 Menfa: Sürgün yeri.

26 Fecr-i Ati: Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak doğan bir akım olduğu savunulabilse bile konu, ses ve söyleyiş itibariyle Servet-i Fünun’dan çok farklı değildir. 20 Mart 1909 tarihinde İstanbul’da bir araya gelen Fecr-i Ati mensupları 1910 yılında bir bildiri yayımlayarak kendilerini kamuoyuna tanıtırlar. Geçmişte kaldığını söyledikleri Servet-i Fünun anlayışını eleştirmekle birlikte Konu, biçim, dil ve anlatım yönünden Servet-i Fünunculardan çok farkları yoktur.

27 Resimli Kitap: Fecr-i Ati ve sonrasında yayın hayatını sürdüren bir edebiyat dergisi. Fecr-i Ati’nin 20-30 yaş aralığındaki genç edebiyatçıları özellikle Yakup Kadri, Celal Sahir, Ahmet Haşim, Müfit Ratip, Mehmet Fuat ve Ali Canib Resimli Kitap adlı dergide yazılarını neşretmişlerdir.

28 Yakup Kadri Karaosmanoğlu: (1889-1974), Yaban, Kiralık Konak, Ankara… gibi romanlarıyla maruf Cumhuriyet dönemi hikâye ve roman yazarı.

29 Nirvana: Budizm’de benliğin ve nefsî arzuların yok edilmesi ile ulaşılan hâl.

30 Refik Halit Karay:(1888-1965), Cumhuriyet dönemi hikâye yazarı.

31 Hüseyin Dâniş: (1870-1943). Aslen İranlı. Cumhuriyet dönemi şair ve yazarı.

32 Mirza: Bazı Türk topluluklarında ve İran'da kullanılan bir soyluluk sanı. İranlılara özgü “beyzade” anlamında bir soyluluk sanı.

33 Mills: (1916–1962). Amerikalı sosyolog.

34 Epigraf: Bir eserin veya bir bölümün başlangıcında yer alan, cümle, alıntı ya da şiirdir.

35 Cemiyet-i beşer: Bütün İnsanlar, insanlık, insanoğlu.

36 Eşyay-ı mevhüme: Hayali şeyler.

37 Suver-i akliye: Akılcı resimler, realist resimler.

38 Taabbüd etmek: İbadet etmek.

39 Yezdân: Zerdüştlerde hayır ilahı. Aklımıza ister istemez “Allah yoluna cenk edelim, şan alalım, şan / Kur’an’da zafer vâdediyor hazreti Yezdân” mısraları geliyor ve İslamiyet ile Yezdan’ın alakasını kurmaya çalışıyoruz. Burhan-ı Katı’yı okuyalım: ”Yezdân yaratıcı, hâlik manasınadır. İzed, Vâcibü’l- vucud, ibadete seza olan mabud-i bi’l-hak hazretine alemdir. Arabide lafzatullah müradifidir. Seneviye mezhebinde Yezdan, hâlik-ı hayra; Ehrimen, hâlik-ı serre mahsustur. Bir fırkası derler ki Yezdan, hâlik-i nura; Ehrimen hâlik-i zulme mahsustur.   

40 Düstur: Kanun, kaide, ilke.

41 Ümran: Umran, İmar edilmiş olan, bayındır, mamur, refah, medeniyet.

42 Endişe-i ferda: Gelecek kaygısı.

43 Halit Fahri Ozansoy: (1891–1971) Tevfik Fikret’in öğrencisi. Onun tesiriyle ilk şiirlerini Edebiyat-ı Cedide zevki çerçevesinde aruz ile yazar. Ziya Gökalp’le tanıştıktan sonra Yeni Mecmua’da hece vezniyle şiirlerini yazar ve Beş Hececiler diye isimlendirilen kişilerden birisi olur.

44 Cenap Şahabettin: (1870-1935) Servet-i Fünun şairi. Yenileşme Dönemi Türk Şiirinin en dikkate değer isimlerinden biri.

45 Avrupa Mektupları: Cenap Şahabettin’in 1919 yılında yayınladığı eseri.

46 Immanuel Kant: (1724–1804). Alman felsefesinin en önemli isimlerinden biri. Kant, eleştirel felsefenin babası olarak kabul edilir.

47 Mübareze: Kavga, dövüşme, vuruşma.

48 Samih Rıfat: (1874 – 1983); Türk şairi ve fikir adamı, İstanbul da doğmuştur. Valiliklerde ve bir süre dâhiliye müsteşarlığında bulunmuş, Milli Mücadeleden sonra maarif müsteşarı olmuş, ikinci Büyük Millet Meclisine Çanakkale’den milletvekili seçilmiş, Türk Dil Kurumu başkanlığı yapmıştır.

49 Turan: Firdevsi’nin Şehname’sindeki Türk ülkesi. Dünyadaki bütün Türkleri bir arada toplanması hayal edilen tahayyülî yer. Türkistan.

50 Rıza Tevfik Bölükbaşı: (1868-1949) Şair, felsefeci ve devlet adamı. Hece vezninde yazdığı şiirlerle tanınan  Rıza Tevfik felsefeye merakı nedeniyle Filozof Rıza olarak anılırdı. Osmanlı döneminde milletvekilliği, Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) da yapan çok yönlü bir kişiliktir. Yüzellilikler arasında yer aldığı için uzun yıllar sürgünde yaşadı; gurbet acısını, şiirlerinde dile getirdi. Sürgünde iken yazdığı "Uçun kuşlar" ve “Gözlerin” şiiri ilk aklımıza gelen şiirleridir.

51 Mübdî: İbda eden, yoktan meydana getiren.

52 Aryani:Aryalara mensup. Aryalar, MÖ. XVIII. asırdan başlayarak Hindistan’ın güneyini istila eden ve burada bir dil ve kültür birliği kuran Hint-İran topluluğudur..

53 Ulemây-ı rüsûm: Şekilci, kaideci ailimler, resmi âlimler.

54 Hakîm: Bilgin, âlim, her şeyi bilen;tabiatı inceleyen;felsefeci, tebib, doktor.


Yazar: Harun ŞAHİN
22-10-12
E mail:
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 1
Süleyman YILMAZ
Zerdüşt
Tarih : 31-10-12

Türkiyeyi bölmek isteyenler sadece topraklarımıza değil, aynı zamanda inançlarımıza da göz dikmiş durumdalar. Ezan sesine hasret semtlerde yetişen nesillerin yeni bir şey keşfetmiş gibi üstüne atladıkları bir inaç boşluğudur bu. Bu boşluk ne Zerdüştle ne de Buda ile dolabilir.Bilinmeyen her zaman merak uyandırır. Zerdüşt de bunlardan birisidir.Bu tür yazılar çoğaldıkça bu geçici merak kendiliğinden sona erecektir.

 
CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER (İran'a Kaçış)
Online Kişi: 32
Bu Gün: 8 || Bu Ay: 4.562 || Toplam Ziyaretçi: 2.212.353 || Toplam Tıklanma: 52.073.014