ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 7003
Yazar: Ahmet Ar
KÂTİL KELİMELER!

Kelimelerin de kâtili olur mu? Bir kelime, başka kelimeleri katlediyorsa, o kelimeye “kâtil” demeyeceğiz de ne diyeceğiz?

Türk dilinde “özleştirmecilik, uydurmacılık, tasfiye” hareketi, 1932’de Türk Dil Kurumu’nun kurulmasıyla başladı. 1935’te ilk uydurma kelime listesini neşretmekle hız kazandı.  1980’e kadar azgın bir canavar halinde Türkçenin ümüğüne çöktü. Zâlim Roma imparatorlarının arenada aslanlara insanları yedirttiği gibi uydurduğu robot kelimelere o tabii, o güzelim, o hâtıralı, o îmanlı kelimeleri yedirtti.

Maksadı, yabancı kelimeleri öldürmek gibi gösterseler de bu canavar kelimelerin dişleri Lâtince, Fransızca gibi ecnebi milletlerden geçmiş kelimeleri kesmiyordu. Hatta onlara bir dişi aslanın yavrusunu taşırken yaptığı müşfik muameleyi yapıyor, o sivri ve keskin dişler asla o türlü kelimelere zarar vermiyordu. Böylece asıl hedef ortaya çıkıyor, canına kastedilenin sadece İslâmî mâzîmizi üzerinde taşıyan Arapça-Farsça kelimeler olduğu anlaşılıyordu.

Bu robot kelimelerin zaman zaman program dışı davranarak uydurma olmayan Türkçe kelimeleri  de yediği çokça görülmüştür.

Canavar kelimelerin bazılarının diğerlerinden daha dişli çıktıkları ve aslında bir kelime öldürmekle vazifelerini yapmış sayılacakları halde hızlarını alamayıp 15-20 kelimenin kanına girdiği de sıklıkla vâkîdir. Bu kadarını o canavarları arenaya salanlar bile beklememişlerdir muhtemelen.

Birkaç misal verelim mi?

Şu “sorun” kelimesine bir bakalım…

“Para konusunda sorun yok.” diyen bir kişi “sorun” kelimesiyle ne kastetmiştir acaba? Mesele? Problem? Dert? Sıkıntı? Darlık? Acziyet? Yokluk? Mahrumiyet? Fıkdan... Hangisi?

“Türkiye böyle bir sorun yaşamadı.” cümlesindeki “sorun” ne olabilir? Buhran? Bunalım? Hadise? Belâ? Dert? Sıkıntı? Problem? Çıkmaz?...  Hangisi dersiniz?

“Yeni arabamda büyük sorun yaşadım.” diyen bir kişi ne kastetmiştir? Hoşnutsuzluk? Bozukluk?... Hangisi?

“Ayağımdaki sorun sona erdi.” diyen adamın murâdı ne ola? Hastalık? Rahatsızlık? İllet? Ağrı? Sızı? Belâ? Musîbet? Sakatlık?... Hangisi?

“Okulun önünde bir sorun var.” cümlesindeki “sorun” ne söyler ki? Hâdise? Arbede? Kavga? Okulun ön tarafında bir çökme? Hangisi?

“Başıma hiç böyle bir sorun gelmedi.” diyen ne demek istemiştir? Belâ? Musîbet? Hâdise? Hastalık? Rahatsızlık? Dert? Sıkıntı? Problem? Buhran?... Hangisi olabilir?

Hatta şöyle bir cümle: “Çarşıdaki sorunumu halledip geliyorum.” Ne demek istedi? “İş” olmasın… Niye olmasın?

“Yuh artık! Bu kadar da olmaz!” demeyin:

“Sorun o değil.” diyen ne kastetmiştir acaba? “Mevzu” olabilir mi? Öyle görünüyor.

Görülüyor ki “sorun” kelimesi aslında “mesele” kelimesini öldürmek için uydurulmuşken 24 kelime yerine kullanılabilmektedir; yani 24 kelimeyi hayattan kovmuş, yani öldürmüş, katletmiştir. Şimdi bu kelimeye “kâtil kelime” demeyip de ne diyelim?

“Mesele” kelimesinin de diğer bütün kelimeler yerine kullanılabileceğinin farkındayız. Ama artık “mesele” yoktur ve düşünme tembelliği sebebiyle insanlar 20 ayrı kelimeyi hem de tam yerine rast getirmeye çalışmaktansa hepsinin yerine tek kelimeyle idare etmeyi tercih ediyor. O zaman da “sorun”un saltanatı devam ediyor. İnsanımız “ince” his ve fikirleri az kelimeyle ifade mecburiyetine düşüyor; yani ifade edemiyor.

Şu “olay” kelimesine bakınız… Yerine kullanılamayacağı hiçbir kelime kalmamış. Türkçe bir “olay” zelzelesiyle karşı karşıyadır. Yine düşünme tembelliği, yine tek kelimeye mahkûmiyet…

“Hadise”yi öldürmek için türetilmişken bakın kullanıldığı yerlere…

“Olay o değil abi…” (Mevzu, mesele, işin aslı)

“Olaya gelelim efendim…” (Saded’e)

“Olaya bak olaya!” (Lâf atılan bir kadını kastederek)

“Kalbimdeki olay aşktır, aşk!” (his)

Okul olayı, dersane olayı, ders olayı, not olayı, öğretmen olayı, öğrenci olayı, siyaset olayı, ülke olayı, rejim olayı, hastane olayı, yol olayı, ev olayı, aile olayı…  Buradaki bütün olayların yerine aslında “mesele” kullanılmalı… Artık düşünmeye ne lüzum var: Her şey olay, işler kolay! “Olay” kelimesi her kelimenin yanına -lüzumsuz da olsa- getiriliveriyor. Neredeyse “şey” kelimesinin yerini alacak…

“Boyut” kelimesi var bir de… “Buut” ve “ebat” kelimelerinin celladı olarak türetilmiş. Ama bakın hangi kelimelerin kanları dişlerinden damlıyor…

“Türkiye bu boyutta bir deprem görmedi.” (“Büyüklükte” mi, “şiddette”mi?)

“Benim sözlerim o boyutta değil.” (mânâ)

“İşin boyutu değişti abi.” (mâhiyeti)

“Bu boyutta bir borç görmedim.” (miktar)

“Fizik boyuttan metafizik boyuta geçti.” (âlem)

“Binanın boyutları…” (yükseklik, uzunluk, kısalık ölçüleri)

Daha neler… Bir anda hepsi akla gelmiyor.

Şimdi bu “boyut”a ne diyelim? “Kâtil”den başka sıfat yakışmıyor ona da.

Süreç, konu, özgür… gibi “leşi çok” kelime bol. Her uydurma kelime en az bir kelimeyi katlediyor. Bu bir fâcia… Bir de böyle çok kelime kâtili kelimeleri düşünelim… Her biri 10 kelime öldüren bin kelime uydursanız on bin kelime mezara gider. Bir dilden on bin kelimenin eksilmesinin nasıl bir felâket olduğunu ancak bilenler bilir… D. Mehmet Doğan Bey’in, kitabının adını niçin “Yüzyılın Soykırımı” koyduğu daha iyi anlaşılıyor.

Bir kelimenin ölümü, sadece kendinin kaybıyla da bitmiyor. Bir de onunla kurulmuş tâbirler, içinde yer aldığı atasözleri var; onlar da gidiyor. D. Mehmet Doğan’ın sözlüğünü açınız, “can” maddesini bulunuz. O küçücük punto, incecik satırlarla iki sayfa yer ayrılmış. “Can” kelimesiyle canlanmış yüzlerce tâbir ve atasözü… Onun yerine ölmüş bir kelime olan “tin”i canlandırmaya kalkarsanız “can”a bağlı yüzlerce tâbir ve atasözünü de toprağa gömmüş olursunuz.

Hiçbir suçu olmayan “tin”i de kâtil yaparsınız.

Kâtil kelimeler… Asıl kâtillerin onları arenaya sürenler olduğunu unutalım mı?

Kelimeler azaldıkça yeni nesiller his ve fikirlerini ifade güç ve kabiliyetlerini kaybedecek; uydurma kelimeler meydanı kapladıkça da mâzîsinden kopacak… İkisinin de plânlanmış hedefler olduğunu söylemek mübâlağa mı olur acaba? "Birileri" bu katliâmı başlatacak, sonra aradan 70 yıl geçecek ve ismi de kaderin hikmetli bir cilvesi olan bir YÖK başkanı üstüne "Türkçe ilim dili olamaz" yazdığı taşı Türkçenin mezarına dikecek... Böylece yüzyıllarca haçlıların başını ağrıtmış bir millet tarih sahnesinden silinecek; silinmese bile varlığı ile yokluğu arasında mühim bir fark kalmayacak.

Sonradan türetilmiş kelimelerin bin yıllık kelimelerimizi yiyip bitirmesi… Sonradan türemiş birilerinin koca Osmanlı’yı bitirmesine ne kadar da benziyor.

Yazar: Ahmet Ar
10-12-12
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 14
Abdurrahman YILDIRIM
ÜSLUB
Tarih : 14-01-13

"ÜSLUBU BEYAN AYNİYLE İNSANDIR" DER ATALARIMIZ. ÜSLUBUMUZU KAYBETTİRMEK İÇİN KELİMELERİ KAYBETTİRİYORLAR.YAZAR BU MEVZUYU MİSALLERLE ÇOK GÜZEL İZAH ETMİŞ.TEŞEKKÜRLER.İNŞALLAH DERS ALIRIZ.

 
ABDULLAH
ANA DİLİMİZ = ÖZ DİLİMİZ
Tarih : 23-12-12

ANA DİLİNİ ARAYANLARA İTHAF OLUNUR. HEPİMİZİN ANA DİLİNİ ELİMİZDEN ALMIŞLAR, BİZ DE ŞİMDİ ANA DİL ARAYIP DURUYORUZ. İNŞAALLLAH SİZİN GİBİ İKAZ EDEN BÜYÜKLERİMİZ VE HZ. ALLAHIN İZNİYLE TEKRAR ÖZ DİLİMİZE KAVUŞMAK ÜMİDİYLE, AĞZINIZI SAĞLIK HOCAM...

 
Ahmed Z. CARDAK
eyvallah
Tarih : 16-12-12

Allah razı olsun. Yüreğinize sağlık. Çok güzel.

 
Ahmet yaşar
tebrik temenni
Tarih : 14-12-12

yüreğinize sağlık bileğinize kuvvet yazılarınızı dört gözle bekliyoruz

 
Süleyman YILMAZ
Kelimeler ve Nesiller
Tarih : 13-12-12

Kelimelerimiz dilimizden birer birer gittikçe konuşmalarımız manalarını kaybedecek gibi.Yeni nesle nasıl bir dil bırakacağız acaba? Çağımızın en büyük derdi yarına bir şeyler bırakamamak değil mi? Sadece denizleri, dağları, nehirleri, dereleri , temiz toprağı değil dilimizi de kirlettik galiba. Güzelim kelimeler gitmiş yerine soğuk, manasız, anlam bütünlüğü olmayan kelimeler gelmiş. Bu saatten sonra ne yapmalı? Galiba en iyisi o güzelim kelimelerin yer aldığı kitapları okumalı ve de en önemlisi okutmalı.

 
uğurlu
Türkçemize Hassasiyet
Tarih : 12-12-12

'Din dilimizin kaybına' ve şimdi de katil kelimelerin yapmış tahribat, tasavvurumuzdaki zayiatı hatırlatan göz önüne seren Ahmet hocamıza elbette müteşekkiriz.Türkiye Yazarlar Birliğince de yayınlanması ayrıca alaka ile bu mevzudaki yazıların okunması ve değerlendirilip yorumlanması memnuniyet uyandırıyor.İnşaallah müslümanlaşmış dil Türkçemize hassasiyet gösterenler çoğalır ve dahi tesirleri hissedilir hâle gelinir.

 
Vahabzade
Bir İktibas
Tarih : 11-12-12

(Alıntı o kadar kafamda yer etmiş ki iktibası biraz düşününce buldum.) "Neyzen Halil Can eski kültürmüzün ve mûsikîmizin seçkin temsilcilerindendi. Son derece edebi bir lisanla konuşur, itinayla seçtiği kelime ve cümle harcıyla mânâ hazinesinin duvarlarını örerdi. Ders anlatırken konuşma densizliğinde bulunan talebesini, nev'i şahsına münhasır üslûbuyla ikaz eder, "Evlâdım, silsile-i kelâma sekte verme" derdi. (Şiir gibi, Vahabzade) Hazret bugün hayatta bulunsaydı da, adının baş tarafında "Prof.", "Doç." gibi ünvanlar taşıyan -sözüm ona- bilim adamının "yapıtındaki yaşamsal konuların içeriğine" şahit olsaydı, verecek "yanıt" bulamaz, herhalde kahrından ölürdü." Dursun Gürlek - KARINCA HUZURA VARINCA, S.14 'KİTAP BASILMAZ TAB' EDİLİR' adlı yazısından...

 
Vahabzade
İroni
Tarih : 11-12-12

Türkçemizdeki bu sorun (bu olay) ivedilikle farklı boyutlara ulaşmadan çözümlenmelidir.

 
Mustafa AKTÜRK
Teşekkürler.
Tarih : 10-12-12

Dil konusu bu kadar güzel anlatılabilirdi. Meselenin ehemmiyeti son parağrafta gayet güzel anlatılmış.

 
İbrahim TUNCER
Kaybettiklerimiz
Tarih : 10-12-12

Ahmet hocam feryadında ne kadar haklı. Dünyada kendi diline ve dinine düşman başka hangi millet vardır acaba. Bilinen bin yıllık tarihindeki yazılı kaynakların hiçbirini okuyamayan başka hangi millet var acaba. Böyle bir uygulamanın yanlışlığının hala farkında olmayan bir eğitimci ordusunun, kendini aydın ve milliyetçi sananların çoğunlukta olduğu ve hala ayakta kalabildiği kaç millet var acaba. Bir milleti ancak onun dilini yok ederek tarihten silebilirsiniz. Bizim sadece dilimizi değil dnimizide sildiler ama Allahın lütfu kerremi ve onun dostları sayesinde bu millet düşürüldüğü yerden kalktı doğruldu elhamdülillah. Her türlü bozulmaya rağmen istikbalin, müslüman türkün lehinde olacağından hiç endişem yoktur. Yeter ki her birimiz kendimize düşen vazifelerimizi eksiksiz yerine getirelim.

 
İhsan Efendioğlu
TÜRKÇE SOYKIRIMI
Tarih : 10-12-12

Ahmet hocam bir önceki yazınızda "Din Dilimiz Nereye Gitti" diye sormuştunuz. Bu yazınızla da kaybolan kelime ve mefhumlarımızın nasıl yok edildiğini gözler önüne sermişsiniz. Bu katliâm/soykırım hâlâ devam ediyor. Katledilen kelimelerimiz feryâd ediyor da biz mi duymuyoruz yoksa? "Şahit" kelimesi "tanık" kelimesi ile katledildi. "Cevap" kelimesi "Yanıt" kelimesinin darbeleri ile can çekişiyor. "İdrak" idraksizliğimizin kurbanı oldu. Müslüman muharrirleri/yazarlar bu kelimeleri kullanmamakla katliama ortak ortak olmuyorlar mı acaba?

 
İbrahim Hoca
Vay Halime
Tarih : 10-12-12

Halime güler misin ağlar mısın... Yorum yazmaya korkuyorum. Adeta ödüm kopuyor; yorum yazacağım derken, uydurukca kelimeleri dizer miyim arka arkaya diye. Varın gerisini siz düşünün. İyi ki bu hususlarda bizleri ikaz eden hocalarımız var. Teşekkürler Ahmet Hocam.

 
hasan hüseyin
vay halimize
Tarih : 10-12-12

hocam yazınızı türkiye yazarlar birliği sitesinden okudum. hocam ne diyeyim ki vay halimize, inşallah bu durumdan rahatsız olanlarımızın sayısı artar

 
Alaettin
Yara
Tarih : 10-12-12

Diledik yaranın tam üstüne parmak basmıştınız ve bu basış güzel bir surette ve tam 12'den olmuş hocam. Hürmetle selâm ederim.

 
KÂTİL KELİMELER!
Online Kişi: 20
Bu Gün: 20 || Bu Ay: 968 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.871 || Toplam Tıklanma: 52.220.754