ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : SANAT / ŞEHİR ve MÎMÂRÎ
Okunma Sayısı: 3828
Yazar: Nizamettin Yıldız
Sezai Karakoç'un eserlerinde şehir düşüncesi
20 Ocak 2013 Pazar 16:39
-sezai-karakocun-eserlerinde-sehir-dusuncesi
 

Nizamettin Yıldız, Sezai Karakoç'un şehir hakkındaki düşüncelerini inceleyip yazdı...

SEZAİ KARAKOÇ’UN ESERLERİNDE ŞEHİR DÜŞÜNCESİ

 "Uzasan, göğe ersen,
   Cücesin şehirde sen;
   Bir dev olmak istersen,
   Dağlarda şarkı söyle!"
                               Necip Fazıl
   
 
 
   Çağımızın büyük düşünür ve şairlerinden birisi de Sezai Karakoç’tur. O,sadece bir şair değil; çok yönlü eserler ortaya koymuş bir yol göstericidir. Bir dava adamıdır.
 
   Sezai Karakoç birçok yazısında şehirden, ideal bir şehrin nasıl olması gerektiğinden söz ederek büyük İslam  şehirlerine göndermelerde bulunur. Bu konuda şehir –uygarlık ilişkisine vurgu yaparak,”kent” başlıklı yazısında şöyle der: ”Kentlerle, uygarlıklar arasında, varoluşları ve varoluşlarına anlam veren eşyayı ve zamanı yorumlama yönünden adeta bir kan bağı vardır. Uygarlıkların, siteleri vardır mutlaka. Kentler ve sitelerse uygarlıksız olamaz. Kent, site, Medine doğurma düzeyine varmamış bir uygarlık, henüz tam bir uygarlık olamamış demektir. Kent ve uygarlık adeta özdeş düşünülmüştür eski uygarlıklarca. Onun içindir ki Medine ve medeniyet aynı kökten gelir.”(1)
 
   Doğu kenti ve Rönesans sonrası batı kenti konusunda şu değerlendirmeyi yapar: ”İşte bunun içindir ki doğunun ipek kentinin karşısına, çelikten dev gökdelenler kentini koydu batı. Nasıl ki bütün bir Asya’yı aşıp Avrupa’ya ulaşan İpek Yolu’nun yerini de demiryolları ağı aldı. Batı kentinde fabrikalar katedrallerin yanında yükseldi. Fabrikalardan yükselen dumanlar, batının sadece maddi hayatını değil, manevi ufkunu da bulandırdı.”(2) Karakoç’a göre sonraları doğu kentleri de batı kenti taklidine dönüştü.
 
   “Ahiret ve Şehir” başlıklı yazısında gerçek şehirlerin, öteden bir iz taşıması gerektiğini vurgulayarak; çağımızda şehirlerin özellikle dünyanın büyük şehirlerinin sürekli olarak anlamlarını yitirdiğini belirtir. Şehir nüfuslarının çığ gibi artışı, onları daha fazla şehirleştirmediğini bilakis anlamlarının kaybolmasına neden olduğunu söyler. Hızlı kent yıkılışı ve çöküşünün batıdan çok doğuda gerçekleştiğini belirterek, batıda şehirlerin büyük bir nüfus akımına uğramadığını, tarihi yapıların ve tabii görünümlerin aynen korunmasına büyük önem verilmesinden dolayı ilk bakışta değişmiyor gibi görünse de değiştiklerini, Londra’nın eski Londra, Paris’in eski Paris, Tokyo ve Peki’nin, eski Tokyo ve pekin, Leningrad’ın eski Petersburg olmadığını hatırlatır.(3)
 
    Şehirlerimiz arasında anlam ve madde olarak en büyük yıkımın İstanbul’da gerçekleştiğini belirterek şöyle der: ”Çeşmelerinin suyu akmaz, duvarlarındaki yazıları kimse okuyamaz. Öyle camileri vardır ki cami olarak kullanılmaz. Gittikçe İstanbul ile aramıza buzlu bir cam giriyor. Biz onu anlayamıyoruz, o bizi; ve görüşemiyoruz.”(4)

Dirilis Mustusu
 
   “Kentlerin işi ebedilikle uğraşmaktır ve bu yönde bir metafizik oluşturmaktır. Onun için kimi şehirler yeryüzünde cennet olmak iddiasında idiler, Kimi şehirlerse, cennetin habercisi, gölgesi olmak niyetinde. Kimi hep cenneti arar gibiydi, kiminin gözleri gökyüzündeydi hep, kimi şehirler uçacak gibiydiler. Kimileri taşın, mermerin ve tuğlanın, kimi ahşabın, kimi altın ve gümüşün şehirleri idiler. Şimdi de çeliğin ve çimentonun.”(5)
 
   “Şehirlerimiz,Yeniden Şehirleştirilmeli” başlıklı yazısında; köylerden ve kasabalardan şehirlere olan büyük akışın,esas şehri adeta boğan bir gecekondu kentleşmesi haline getirdiğini,köy ve kasabalarımızdaki ev,tarla,bağ ve bahçelerin bakımsızlığa terk edilerek,buralarında anlamını kaybetmesine neden olduğunu söyler.Ayrıca şehirlerdeki anarşi ve terör olaylarının sebepleri araştırılırken,çarpık kentleşmenin de göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgular.(6)
 

 
    Çeşitli yazılarında ve parti programının “şehirleşme-konut
ulaştırma” bölümünde,çözüm önerilerinden bazıları şöyle sıralanabilir:

-Mümkün olduğunca,insanların kendi yerleşim yerlerini terk etmemeleri için,kendi yörelerinde iş sahibi olmaları ve öğrenim görebilmelerine imkan sağlanmalı.

 -Fabrikalar, büyük iş yerleri, daha çok meskun olmayan ve tarıma elverişsiz bölgelerde yapılmasına özen gösterilmeli.

 -Şehirlerin dev köylere dönüşmemesi için,devletin kültür müesseselerini çoğaltması,farklı köy ve kasabalardan gelen insanların birbiriyle kaynaşmasını sağlayacak kurumların oluşturulması.

 -Şehirlerin temiz tutulması ve şehirli bir insanın nasıl olması gerektiği hakkında,devletin televizyon vb. kitle iletişim araçlarıyla halkı aydınlatması.

- Şehirlerin fazla betonlaşmaması ve tarihi dokunun korunması için azami gayret gösterilmesi.

 -Tarihi değeri olan şehirlere mümkün olduğu ölçüde dokunulmayıp,yanında yeni şehirler kurularak ihtiyaçların giderilmesi.



    Sezai Karakoç sadece ülkemizdeki şehirleri değil; İslam dünyasındaki birçok şehre de yazılarında yer verir. Örneğin ”İslamın Üç Atlısı “ yazısında İslam dünyasındaki derin uykuya dikkat çekerek uyandırmaya çalışır. Üç metafizik kamçısının olmasını dilemekte. Bu kamçılardan birini, oruç atlısının çıkması için Şam’ın sırtına, ikincisini, namaz atlısının çıkması için Bağdat’ın sırtına, üçüncüsünü de, Kutsal savaş atlısının çıkması için İstanbul’un sırtına indirirdim der. Ama İslam şehirlerinin uyanmadığını ve bir bir işgal edilmesinden dolayı duyduğu üzüntüyü, dile getirir ve Bağdat için ağıt yazar.

   “ Ey İmam-ı Azam, Abdülkadir Geylani,Cüneyd-i Bağdadi,Hallac-ı Mansur ve Halid-i Bağdadi şehri! Ne yaman talihin varmış!.. Şimdi yakılıp yıkılıyorsun.
 
    Ey kutlu şehir! Alınyazın Kerbelaya komşu olman yüzünden mi bu kadar yanıktır? Ciğerin kavrulmuş gibi, birden ateşin içine, bu acı hatıra yüzünden mi düştün yoksa?
    Sen binbir gece masallarının şehrisin…
 
    Ruhumuza geçmiş olan ulu şehir!maneviyat şehri ,kutsallığı en derinden hisseden şehir!Sana atılan her bomba,inan ki kalbimizi en can alıcı yerinden yaralıyor.Seninle beraber yaralanıyoruz ey Bağdat! Seninle beraber ölüyoruz. Ama seninle beraber dirileceğiz.”(7)
 
    Diğer şehirlerimizin aynı akıbete uğramaması için Allah'a dua ediyor. İslam dünyasının bir an önce uyanmasını dileyerek konuyu “Gül Muştusu” şiirinden bir bölümle tamamlamak istiyoruz.

 
 
“Günahlarımızı kül edecek ateş harmanını
Verim yağmuru insin ülkemize
Mekke’ye Medineye Şam’a
Kudüs’e Bağdat’a İstanbul’a
Semerkand’a Taşkent’e Diyarbekir’e
Yetiş peygamber imdadı yetiş
Yetiş Allah'ın izniyle” (8)
 
 
Nizamettin YıldızSezai Karakoç'un şehir hakkındaki düşüncelerini inceleyip yazdı
 
Kaynaklar:
1.Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi,5.baskı, S.52
2.a.g.e
3 Sezai Karakoç, Diriliş Muştusu,2.baskı, S.93
4. Sezai Karakoç, Farklar,4.baskı, S.109
5. Sezai Karakoç, Diriliş Muştusu
6.Sezai Karakoç,Çağ ve İlham IV
7.Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III, S.103
8.Gün Doğmadan,10.baskı, S.403

 

Yazar: Nizamettin Yıldız
20-01-13
E mail: nizamettinyildiz@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Sezai Karakoç'un eserlerinde şehir düşüncesi
Online Kişi: 20
Bu Gün: 41 || Bu Ay: 6.553 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.996 || Toplam Tıklanma: 52.122.574