ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KÜLTÜR ve MEDENİYET
Okunma Sayısı: 2455
Yazar: Ali İlbey
MİLLETİMİ BİLİYORUM (Milliyetçilik üzerine)

“Türkçülük ve Türklük” hakkındaki nâçizâne birçok yazımda, “işi gücü bırakmış Türklerle uğraşıyor” şeklinde bir gayem olmadığını beyan ederim. Bu mevzuları ele alan her yazımda, 1912’li yıllardaki Türkçü Dernekler ve Cumhuriyet’le sürüp gelen çizgide Türklerin hüviyetinin eksik ve yanlış öğretildiğini hüsnüzanla anlatmak çırpınışı içindeyim. Bendenizin hasbî bir dâvasıdır bu. Başka maksat aranmamalı. Türk milliyetçiliği yapanların nasıl bir düşünce yapısına sahip olduklarını âcizâne bilir durumundayım. Çünkü gençliğim bu câmiada geçti.

Bu gün fikirlerini bütünüyle paylaşmasam da onları karındaş bilip sevdiğimden, Türklüğün İslâmî bir hüviyet olduğuna dikkat çekmektir bütün maksadım. İnanarak ifade ederim ki mevcut Türklük anlayışında büyük bir yanlışlık söz konusudur. Bunun içindir ki, Türk milliyetçileri ne siyasette başarılı olabiliyor, ne de mütedeyyin cemiyetle kucaklaşabiliyor. Türk’ün İslâm milleti oluşunun köklerine indiğimde öğretilen Türklük bilgilerinin eksik ve yanlış olduğunu öğrendim. Bundandır ki yüreğim yaralıdır. Türk milliyetçiliği yapanların bu meseledeki tefekkürsüzlüğüne kahırlı olmam ve Cumhuriyet’le birlikte Türklük mevzuu cerahatli hâle getirildiği için sıkça neşter vurmam bu sebeptendir.

Fakiri, “Türkçülükle ve Türk kavramıyla uğraşıyor” diyerek yaftalayanlar bunu anlayacak mantalitede olmadıklarından, yazılarımıza tefekkürün tâlimine girmemiş ön yargılarla bakıp itham ediyorlar. Kur’ânî ölçüler içinde Türk’üm, Türk olmanın haysiyetini İslâm milletinin en şerefli bir temsilcisi ve hâdimi hüviyeti içinde taşımaktan gurur duyarım.                                                                                                                      

Milletinin kim olduğunu bilmeyenler var. Milletinin hüviyetini karıştıranlar ve milletinin Atatürk milliyetçiliği içinde olduğunu söyleyenler var. Milletini seküler İslâm’la Türklüğün sentezinden ibaret görenler var. Milletini, Cumhuriyetin laik Türklüğü sananlar ve İslâmsız pozitivist ulus Türklükte arayanlar var.                                            

Ben milletimin kim olduğunu biliyorum elhamdülillah. Milletim, İbrahim milletinden sürüp gelen, Hazret-i Peygamberin ümmetine tâbi olan, İslâm şairi Âkif’in beyan ettiği üzere “O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak” diyerek, ay yıldızlı bayrağının dünyadaki vâdesi tamamlanana kadar bu topraklar üzerinde dalgalanacağına inanan “Hakk’a tapan milletin” hâdimi ve bayraktarı olan, vatanın ve devletin, Allah’ın Şeriatı’na tâbi olmaya yeniden hazırlanan milletimizin hakkı olduğunu dile getirecek, “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” diyecek ve İslâm’ın içinde eriyerek millet olduğunu bir daha gösterecek olan Türklerdir.                                      

“Ben” kelimesini İslâm milletinin tacidârı Türkler adına kullanan Âkif, Türklerin hür bir İslâm milleti olarak yaşadığını ve kimsenin boyunduruğu altına girmeden yaşayacağını ifade ediyor. Türklerin devlet hakkını ve bağımsızlığını elinden alacak olanların çılgın ve boş bir hayâl peşinde koştuğunu, Türklerin din ü devlet, din ü millet uğruna her türlü zorluğu aşacak basirette olduğunu, bu uğurda hiçbir engeli tanımayacağını söylüyor.                

Ben milletimin kim olduğunu biliyorum. Hicaz Müdafaasında: “Bu asker, Medine'nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara'nın yeşil türbesi altında, kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet Mescid-i Saadet minareleriyle yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır! Allahu Tealâ bizimle beraberdir! Şefaatçimiz O'nun Resulü, Peygamber Efendimiz'dir. Ey bütün tarihi eşsiz kahramanlar; şan ve şerefle dolu Osmanlı ordusunun yiğit zâbitleri! Ey her cenkte cihanı tir tir titretmiş, asla kimseye boyun eğmeyerek dâima namus ve din borcunu kanıyla ödemiş yiğit Mehmetçiklerim, kardeşlerim, evlâtlarım! Gelin hep beraber Allah'ın ve işte huzurunda huşû ve aşk içinde gözyaşları döktüğümüz Peygamber'in karşısında, aynı yemini tekrar edelim ve diyelim ki; Ya Resulallah, biz Sen'i bırakmayız! Son neferimize varıncaya dek şehit olmadıkça Sen'in mübarek bedenini düşman eline teslim etmeyeceğiz" diyen Fahreddin Paşa’nın temsil ettiği Türklerdir.

Ben milletimin kim olduğunu biliyorum. Türk-i Osmanî nâmı içinde İslâm milletinden olmak şerefini taşıyan, ümmetdaşları arasında ırkçılık ve üstünlük duygusunu Allah’ın emrince yasaklandığı için kalbine almayan, Kur’ân’ın âdemiyet bilgisini sosyal nizam hâline getiren, “Türk, Müslüman oldukça Türk'tür” ve “Şeriatın kestiği parmak acımaz” diyen, Müslüman olduktan sonra soy sop aramayan, Hilâfet Makamı etrafında “Vatan-ı İslâmiyye” dâvasıyla toplanıp “Düşürme yerlere Osmanlı bayrağını Yarab / ümid-i âlem-i İslâmı yıkma Rahmanım” diye niyaz ederek Millî Mücadele’ye katılan, 1920 Meclis’inde “Bu Meclis Müslümanlık Meclisi, elhamdülillah Arabından, Kürdünden, Lazından, Gürcüsünden, Arnavudundan toplandık buraya” diyerek din ü devletin, din ü milletin hâdimliğini yapan, Hz. Peygamberimizin (s.a.v) “Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda öldürüleyim, sonra tekrar diriltileyim, sonra yine öldürüleyim, sonra tekrar diriltileyim, sonra yine öldürüleyim” hadisini zikrederek cihada çıkan ve Türkiye’ye Hz. Ömer gibi iradesini koyması gereken Türklerdir.

Milletimin kim olduğunu eski bir şairin mısralarıyla beyan ederim ki, “En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin / Bir bir açılırken göğe, son def'a yarıştık / Allah’a giden yolda meleklerle karıştık / Geçtik hepimiz dörtnala, cennet kapısından” diyerek, “tâ Malazgird ovasından yürüyüp” diyâr-ı Rum’u darülislâm kılan, millet olma sebebini Allah’ın Tevhid’inde gören, medeniyet-i İslâm’ı ihya eden, mazlum ve Müslüman kavimleri bir araya getiren, 1924’den sonra üzerine zorla giydirilen “laik-ulus” elbisesini atarak, Kur’ân ve Sünnet çizgisinde millet vecibelerini yeniden kuşanacak ve “Atatürkçü Cumhuriyet”i değiştirip İslâm millet vecibelerinin hâkim olduğu cumhuriyeti kuracak olan İslâmoğlu Türklerdir.

Türkler ki aydınları tarafından modern câhiliye ve Batılı milliyetçilik düşünceleriyle zehirlenmeden önce asırlarca İ’lâ-yı Kelimetullah’ı yayarak, din ve devletlerini ümmet için ayakta tutmaya çalışmış, İslâm'ın âlemşümul millet anlayışını asırlarca yaşatmış, etnikçiliğe dayalı sistem ve ideolojileri tarih boyunca sınırlarından içeri girdirmemiştir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali İlbey
23-04-13
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MİLLETİMİ BİLİYORUM (Milliyetçilik üzerine)
Online Kişi: 7
Bu Gün: 139 || Bu Ay: 10.386 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.760 || Toplam Tıklanma: 52.195.486