ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2081
Yazar: Yusuf Kaplan
GEZİ GENÇLERİ KAYIP KUŞAK

Dün, Taksim Dayanışma Platformu, -Gezi Parkı'nda hazır bulunan arkadaşların aktardıklarına göre-, yoğun ve sert tartışmaların ardından gösterilere devam kararı aldığını açıkladı.

MİLİTAN FIRSATPERESTLİĞİN PİRUS ZAFERİ!

Oysa Taksim Dayanışma Platformu'nun sözcüleri de, sanatçıların sözcüleri de, önceki gün Başbakan'la yaptıkları ve gece geç saatlere kadar süren görüşmeden çıktıktan sonra gayet "mutluydular" ve oldukça "umutlu" konuşmuşlardı.

Hatta Platform'un sözcüsü, "bize karşı pozitif bir yaklaşım sergilendi, bizim de bu pozitif tavra aynı pozitiflikte cevap vermemiz gerekir" diyerek, Gezi'dekilerle yapılacak toplantıdan sonra "gösteriler"in sona erdirebileceğinin sinyallerini vermişti.

Ancak gelinen nokta, "gösteriler"in "eylemler"e dönüşmesi oldu.

Romantik sosyalitslerin fırsatperestliklerinin "pirus zaferidir" bu.

TÜRKİYE'Yİ ATEŞİN EŞİĞİNE SÜRÜKLEYECEK TEHLİKELİ BİR KARAR

Eylemlerin sürdürülmesi kararı, aynı zamanda Türkiye'yi "ateş"in ortasına fırlatabilecek basiretsizliğin zirvesidir!

Bu kişilere soruyorum: Ne yaptığınızın farkında mısınız siz?

Türkiye'yi, içinden çıkılması zor, sonuç itibariyle siz de dahil, hepimizi yakacak, bütün kazanımlarımızı berhava edecek büyük bir ateşin ortasına fırlattığınızı göremeyecek kadar körleştiniz ve gözünüz döndü de haberimiz mi yok yoksa?

Şurası kesin: Eylemlere devam kararı, Platform'un, hükümetin iyi niyetini ve uzlaşma çabalarını suistimal eden fakat korkarım ki, Türkiye'yi daha büyük bir kaosun eşiğine sürükleyecek tehlikeli bir karardır.

Bu karar, tek kaygıları çevrenin korunması olan göstericileri hayal kırıklığına ve açıkça kullanıldıkları ve aldatıldıkları duygusuna ulaştıracak fırsatperest bir karardır.

Daha önemlisi de, gösterileri organize eden "aktörler"in gerçek niyetlerinin ve dertlerinin çevrecilik hassasiyeti olmadığını, sonuç itibariyle Türkiye'yi içinden çıkılması zor bir kaos ortamına sürüklemek olduğu kuşkularını açıkça doğrulayan, son derece tehlikeli bir karardır.

Bu karar, Türkiye'de oluşan kamplaşmayı kışkırtacak, öyle anlaşılıyor ki, seçimlere kadar Türkiye'yi daha büyük gerilimlerin, kaosun, hatta beklenmedik büyük sosyal, siyasî ve iktisadî hercümercin eşiğine fırlatacak fitili ateşleyecek, basiretsiz, ferasetsiz ve gerzekçe bir karardır.

AVRUPA PARLAMENTOSU'NUN DERDİ NE?

Tam bu noktada, Avrupa Parlamentosu'nun bir kaç gün Türkiye ile ilgili hazırladığı karar metninde yer alan şu cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum:

"Hükümetin İslâmcı bir gündem uygulama ve sürdürme çabası, Türkiye'deki sosyal, politik ve ekonomik gruplar arasında anlaşmazlık ve çatışma ortaya çıkarmıştır."

Nedir bu? Elbette ki, provokasyonun daniskasıdır!

Avrupa Parlamentosu'nun aldığı o "provokatif" kararla, Taksim Dayanışma Platformu'nun gösterilerin eyleme dönüşerek devam ettirilmesi yönündeki kararı arasında birebir bir ilişki var mı? Elbette ki, birebir bir ilişki yok ama gözardı edilemeyecek bir ilişki var.

AP'nin kararı, sadece Erdoğan'ı aşan ve Türkiye'de iplerin her ne suretle olursa olsun bu ülkenin çocuklarının eline tam olarak geçmemesi konusunda Avrupalıların ne kadar hassas olduklarını gösteren bir karardır.

Şunu unutmayalım: Avrupalılar da, Amerikalılar da hiç bir zaman iplerin (Türkiye'nin siyasi, kültürel, ekonomik ve entelektüel sermayesinin ve "aygıtlar"ının) bu ülkenin çocuklarının eline geçmesine göz yummadılar.

TÜRKİYE'NİN BAĞIMSIZLAŞMASINI, İSLÂM'DAN BAĞIMSIZLAŞMASI OLARAK ANLAMAK!

O yüzden, bir kaç gündür özenle altını çizmeye çalıştığım gibi, Türkiye, bağımsız değil.

Türkiye'de "Türkiye'nin bağımsızlığı" sloganını dillendiren bazı kemalist, Batıcı, ulusalcı çevreler, bugüne kadar her şeyleriyle Batı'ya bağımlı tipler olarak varolagelmişlerdir.

Bu çevreler, Türkiye'nin bağımsızlaşmasını, sadece ve sadece toplumun siyasî, kültürel, iktisadî ve entelektüel hayatından İslâm'ın izlerinin silinmesi olarak algılayageldiler ve bunun mücadelesini verdiler.

KÜRESEL SİSTEMİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK!

Türkiye'de iplerin bu ülkenin çocuklarının eline geçmeye başlaması, İstanbul dükalığını ürkütmüş, uzantısı olduğu küresel sistemin lordlarını Türkiye'nin bağımsızlaşma sürecini baltalamak için harekete geçirmiştir.

Gezi Parkı eylemcileri, yaptıkları işin küresel sistemin lordlarının ekmeğine yağ sürmekten ve Türkiye'nin bağımsızlaşma sürecine darbe vurmaktan başka bir işe yaramadığını görmek zorundadırlar.

Ayrıca Gezi eylemlerinin başından itibaren en büyük destekçilerinin, kışkırtıcılarının saatlerce canlı yayın yapan Batılı medyalar ve küresel kapitalist sistemin omurgasını oluşturan Amerika ve çeşitli Avrupa ülkeleri olması, her şeyi bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermeye yetiyor, öyle değil mi?

PARLAK KUŞAKLAR MI, KAYIP KUŞAKLAR MI?

Bu arada yeri gelmişken, Gezi Parkı gösterileri nedeniyle oluşturulan bir illüzyona dikkat çekmek istiyorum. Türkiye'nin bütün medya kuruluşları, Gezi Parkı gösterilerine katılan kuşakların 'ne kadar parlak, ne kadar zeki' olduğu illüzyonunu ürettiler.

Bu yeni kuşak, bu ayartıcı illüzyonda abartıldığı gibi, gerçekten 'parlak, yaratıcı, zeki' bir kuşak mı; yoksa hedonist, bencil, kariyerist, ebleh, bu ülkenin kültürel dinamikleriyle ilişkileri sıfırlanmak üzere olan kayıp bir kuşak mı?

Türkiye'nin genç kuşakları, tam anlamıyla büyük bir yokoluşun eşiğine sürükleniyor. Gezi'deki genç eylemciler, Türkiye'nin genç kuşaklarının bu ülkenin kültürel dinamikleriyle, medeniyet iddialarıyla ve entelektüel ufuklarıyla ilişkilerinin sıfırlanmış, yitik bir kuşak olduğunu gözler önüne serdi.

Gezi'nin gösterdiği en ürpertici gerçeklerden biri de budur. Duyurulur!

Bir başka yakıcı gerçek de şu: Bu kayıp kuşak, başta Özal olmak üzere Erdoğan'ın eseridir! Bunu da hatırlatmak ve bugüne kadar yapılan yanlışlıklar üzerinde kafa patlatmak da bir sorumluluktur.

ASIL BÜYÜK TEHLİKE KAPIDA…
...

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Yusuf Kaplan
16-06-13
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
Alaettin
Kaybolduuğunu fark etmek
Tarih : 20-06-13

Nerede olduğunu,ne yaptığını fark etmeden yapılanlar,yapanlar.İz'an ve idrak ver bizlere Yâ Rabb!

 
GEZİ GENÇLERİ KAYIP KUŞAK
Online Kişi: 7
Bu Gün: 3 || Bu Ay: 4.917 || Toplam Ziyaretçi: 2.235.047 || Toplam Tıklanma: 52.292.892