ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 3820
Yazar: Ahmet Ar
TÜRKÇENİN FELÂKETİ TASFİYECİLİK, DERS KİTAPLARINDAN ÇIKARILMALDIR-2

Bir evvelki yazıda tasfiyecilik/uydurmacılığın Türkçenin başına gelmiş en büyük felâket olduğunu söylemiş, tasfiye faaliyetinin kısa tarihi ve maksadı üzerinde durmuştuk. Bir Türkçe kitabından kısa bir bölüm alıp yanlışlarını ifadeye çalışmıştık. Şimdi devam ediyoruz:

Birkaç iktibas daha (Parantez içindeki ifadeler bana ait):

Halk ise eskiden beri Türkçe konuşuyordu. (Osmanlıca ile Türkçenin tamamen başka diller olduğunu ihsas ediyor) Osmanlıcayı anlayanlar pek azdı. (Prof. Cemal Kurnaz’ı konuşturun bu hususta) Halkın çoğu, aydınların konuşmalarını, yazılarını, kitaplarını anlamıyordu. (Aydınların dilinin halk tarafından anlaşılmaması tabiidir. Bence bugünkü halk, aydınların dilini daha az anlıyor; hatta hiç anlamıyor. Yine Cemal Kurnaz Hoca’ya havale) Bu yüzden aydınlar halkı aydınlatma, geliştirme; yeni düşünceleri, bilimi, teknolojiyi, sanatı yayma görevlerini yapamıyorlardı. (Ne kolaycılık böyle… Bu kadar sade ve basit öyle mi?) Ancak Yunus Emre ve Karacaoğlan gibi Türkçe söyleyen ozanlar, halkı aydınlatmaya çalışıyorlardı. (Gitti Nef’îler, Bâkîler, Fuzûlîler, Şeyh Galipler… Bir Yunus’la Karacaoğlan kaldı ha?) Osmanlı Devleti’nin son yıllarında bazı yazarlar Türkçe yazmaya başladılar. (Bak sen! Kimmiş onlar? Dil devriminden sonraki Türkçe ile bu yazarların dilini kıyaslasak ortaya ne çıkar acaba? Var mısınız, dil devrimini yok sayıp bu Türkçe yazan Osmanlı yazarları gibi yazıp konuşalım!) Fakat bunların sayısı pek azdı. (Bu cümle ile kaç şair yazarımızın üstü çizildi acaba?)

O malum söz:

…Yurdunu, bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır. (Evvelki yazıda hakkında söz ettik)

Devam:

Türkiye Cumhuriyeti, uluslaşmayı, halkçı bir düzen kurmayı, çağdaşlaşmayı amaç edinmişti. (Bu cümlenin tarihi/kültürel değerlendirmesini de D. Mehmed Doğan Hoca’ya bırakalım) Bunun önündeki engellerden biri de dildeki bozulmaydı. (Neymiş? Bozulma! Gitti Arap harfleriyle yazılmış ilim, edebiyat, tarih hazinesi! Meğer o tarih mahsulü dil nelere engelmiş…)

Devam:

Bu çalışmalarda Türkçe özleşti, zenginleşti, güzel bir yazın ve bilim dili durumuna geldi. (Mevcut kelimeleri atmakla dil nasıl zenginleşir, insaf! Söylenecek söz çok, yer yok) Osmanlıcadaki yabancı sözcüklerin yerini alan Türkçe sözcükleri halkımız kolayca kullanmaya başladı. (Ağlasak mı gülsek mi? Bugünkü nesillerin sığlığının sebebi bu felâkettir. Eski kelimeleri unuttu, yenileri öğrenemedi.) Yazar, ozan ve bilginlerimizin yeni sözcükleri benimsemeleri (bu kelimelere mecbur edilmesi), öz Türkçenin hızla yayılmasını sağladı. (Yani güzelim eski kelimelerimiz zorla silindi)

Dil ve tarihte devrim, ulusal bilincin benimsenmesine yardım etti. (Ulusal bilince faydası oldu mu bilmem; ama millî ve İslâmî şuuru bitirdi. Bakınız dil devrimi ile tarih devriminin kardeşliği de buraya sızıverdi) Eğitim devrimi; tekke, zâviye ve türbelerin kapatılması; ailelerin soyadı alması, Türk abecesinin kabulü gibi yenilikler de ulusal benliğin benimsenmesini destekledi. (Bunlar nerden çıktı şimdi? Demek ki dil devriminin bütün devrimlere bakan bir yüzü var.)

Arapça ve Farsçanın etkisinden kurtulmaya çalışan Türkçe (hâlâ bitmedi mi bu iş?), ne yazık ki son yıllarda İngilizce ve diğer Batı dillerinin etkisinde kalmaya başladı. (Ha şunu bileydiniz!) Bundan da kurtulmaya çalışmak gerekir. (Yazarımız yine de iyiymiş. Dil devrimini tam kavrasaydı Batı dillerinden gelen kelimelerin o kadar da problem olmadığını bilirdi) (Aynı kitap, s.28-31)

Gerçi hakkını yemeyelim, Arapça ve Farsça’nın “kötü” tesirine birkaç sayfa ayırıp Batı dillerinden gelen kelimelere bir cümlenin yarısı kadar yer verişine bakarsak sayın yazarın dil devriminin maksadından tamamen habersiz olduğunu söylemek zorlaşır. (Burada bırakalım)

Diğer kitaplarda da dil devriminin nefesi gezinmektedir. Sözü uzatmamak için girmiyorum.

Millî eğitim bakanımıza çağrı!

Türkçemizin en büyük ve ona bağlı olarak milletimizin en mühim felâketlerinden biri olan dil devrimini (tasfiyecilik, özleştirmecilik, uydurmacılığı) matah bir şeymiş gibi talebelerimize sunmaktan vazgeçmenin artık vakti gelmiştir, hatta geçmektedir. Yeni nesillerin boşlukta yüzmesinin, otuz-kırk yıl evvel yazılmış kitapları bile anlayamamasının, nerdeyse hayvanların anlaşma usullerine doğru inmesinin temelinde bu fecaat vardır. Saf gençlerimizin bir gecede türlü yalanlarla kandırılıp Gezi nümayişlerine çekilebilmesinde bile bu dil felâketinin izlerini görmemek mümkün değildir.

Dil devrimini metheden yazı ve bölümler ders kitaplarından çıkarılmalıdır.

Belki bir daha duyurma fırsatı olmaz: Başta Türkçe kitapları olmak üzere bütün ders kitaplarının kelime hazinesi tam da tasfiyecilerin dayattığı şekilde. Bütün ders kitaplarının bu zaviyeden, bu işi bilen, ehemmiyetini kavramış bir kişi veya heyetin kontrolünden geçirilmesi elzemdir.

NOT: Yazımızı tam okullar biterken yazmamızın sebebi önümüzdeki eğitim yılına kadar bu değişikliğin gerçekleşmesi ümididir.

Yazar: Ahmet Ar
17-06-13
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 4
sevban
Bakan da bu yazıyı okumalı
Tarih : 01-07-13

muhterem yazar, yazınızı tefekkürle okudum. Keşke bu yazıyı sayın milli eğitim bakanı ve talim terbiye kurulu da okumuş olsa. Mümkünse maillerine bu yazıyı gönderelim.Bakarsın insaf ehli biri dikkate alır.

 
hatice su
matem evi
Tarih : 20-06-13

İngilizce felsefe dersinde karşılığını bulamadığım bir kelime vardı da onu hocamıza anlatmaya çalışmıştım.Hoca bana arkadaşlarından yardım al demişti, yüz kişilik bir sınıf ve dönüp arkadaşlara bu kelimenin ingilizcesi ne diye sordum.Gelen cevap "o ne demek " oldu, kelimeyi açıklamaya çalıştım bu kez açıklama için kullandığım kelimeler için "o ne yaa!!!" dediler.Sonuç mu meramımı anlatmaya çalıştığım yabancı hocamız daha iyi anladı beni.Hocamızın yüzünde oluşan hayret ifadesi mi halimizi daha iyi tefsir eder , yüz kişilik bir sınıfta kimsenin anlamaması mı?Ağlasak hem ne ağlasak.Zira birileri biz doktoruz diyerek sesimizin , sözümüzün boğazını kesti.Kanlar içinde kucağımızda çırpınan gürbüz bir yiğitten ne farkı var dilimizin. Rabbim cümlemizi matem evi olmaktan korusun.

 
Mustafa ÖZGEN
Hayret
Tarih : 17-06-13

Değerli yazar, Üniversitede İngilizce Öğretmenliği Bölümündeki sıralardan birinin üzerinde Reşat Nuri Güntekin’in eserlerinden birini gördüm. Okul kütüphanesinden ödünç alınmış bir kitap olduğuna göre talebeden birisinin belki de bir ödev olarak onu okumak istediği anlaşılıyordu. Ancak kitabın kenarlarına ve satır aralarına kurşun kalemle yazılmış bazı kelimeler görünce içim sızladı: Talebe anlamadığı kelimelerin karşılıklarını yazmış. Kısacası yeni nesil, altmış sene önce konuşulan dili terceme etmek mecburiyetinde kalmış. Halbuki aynı talebenin 17. yüzyılda yaşayan Shakespear’ı bir lügat kullanmadan okuyabildiğini ve oradaki nükteleri kavrayabildiğini biliyorum. Lisanı yozlaşmış gençliğin mazisinden koptuğunu ve milli şuurunun dumura uğradığını gördükçe kahroluyoruz. Ayrıca “ulusal” kelimesinin kökünü de merak ediyorum. “Sal” eki ile “biliş”ten “bilişsel” kelimesi ortaya çıkmaktadır. "Ulusal" kelimesinin kökeni “ulus” olsaydı “sal” ekiyle ondan çoğaltılan kelimenin “ulussal” olması gerekmez miydi? Yoksa kelime “ulu(mak)”tan mı türetildi?

 
uğurlu
Eğitimde irfanın yolu temizlenip açılmalı değil mi?
Tarih : 17-06-13

Eğitim asıl mesele...Gerek müfredatı, gerek sistemi içersindeki bariz yanlışların (sınıfta kalmanın olmaması, bilenle bilmiyenin yıllarca aynı sınıfta olması gibi...) gözden geçirilerek düzeltimesi ve asıl önemlisi adamlığı HÂL edinmiş eğiticilerin eğitimin birer elamanı olması gerekmez mi? Lafı dolandırmadan çözümü sulandırmadan demogociye kaçmadan meselenin hal yoluna dikkat çeken ehli irfana müteşekkiriz.Elbette isabetli kararlar ile irfanın önünü açanlara duacıyız.

 
TÜRKÇENİN FELÂKETİ TASFİYECİLİK, DERS KİTAPLARINDAN ÇIKARILMALDIR-2
Online Kişi: 43
Bu Gün: 85 || Bu Ay: 1.033 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.060 || Toplam Tıklanma: 52.222.623