ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / SANAT
Okunma Sayısı: 3187
Yazar: Ömer Lekesiz
BİR DÖNÜM BOSTAN, YAN GEL YAT OSMAN!

Muslukları kapanınca debelenmeye başladılar

Taksim eşkıya kalkışmasında kültürel hegemonistlerin belirleyici etkisinden söz ettiğimizde itiraz ediyorlar, 'böyle bir şey yok' diyorlar 'siz uyduruyorsunuz.'

Çok geçmiyor unutuveriyorlar bu itirazlarını başlıyorlar başka havadan kendileri aynı şeyi söylemeye:

'Sizden diğer konularda iktidar çıkıyor ama sanatta ve kültürde iktidar çıkmıyor, o bizden çıkıyor.'

İyi ya işte, kültürel hegemonistler olarak sizin siyasi iktidara karşı pazarlık gücünüzü artırmıyor mu bu durum? Eleştirdiğiniz şey 'sandık herşey değildir, kültürel iktidar bizdedir; bizim payımızı vereceksiniz' deme cesaretinizi beslemiyor mu? O halde bindiğiniz dalı niye kesiyorsunuz? Siz bal gibi kültürel hegemonistsiniz.

Ama burada daha farklı bir durum var.

Bunlar kendi hegemonyalarının içten içe çürüdüğünü, beslenme damarlarının kesildiğini ve kültür-sanat pazarının el değiştirdiğini de çok iyi biliyorlar.

Bir sergi vesilesiyle yazmıştım: Bir sanatçı(!) maddi gücün İslamcı sermayenin eline geçtiğini ve onların tercihin de geleneksel sanatlara yöneldiğini söylüyordu, bunu işleyen tablosunun bilgi notunda.

Bu vesileyle mevcut sanat piyasasında, resmi ideoloji sayesinde var olan, geleneksel sanatla modern sanatı sentez bile değil protez mantığıyla birleştiren, Batılı ajansların Türkiye'ye getirdikleri Çin'li, Peru'lu, Amerika'lı, Danimarka'lı, ilh sanatçıların işlerinden oluşan sanat şeklindeki üç tutumu belirlemiş, sonra da şu değerlendirmeyi yapmıştım:

'Üç tutum da –haklarını yemeyelim– sanat adına yeni bir arayışın ürünüdür ki, aynı zamanda üçü de hem kendi aralarında, hem de grup çatışmalarıyla kendi içlerinde sorunludurlar. Şu şartlarda ipi kimin göğüsleyeceği belli değil ama benim temennim odur ki kazanan sadece bir Pirus zaferi kazanmış olsun ki, bu sayede illetli olan üçünden de kurtulup yepyeni bir sanatı başlatmanın gayretine düşelim.'

Bunu derken, yepyeni bir sanatı başlatmanın gayreti yoğunlaşmış, yukarıda belirttiğim yönelişin rahatsızlığını katmerlendiren işler bir bir ortaya çıkmaya başlamıştı aslında. Ama imtiyazları aşınan kültürel hegemonistlerin dudakları uçuklamasın diye yazmamıştım.

Taksim eşkıyasına destek veren sanatçılardan gördüm ki, onların dudakları zaten çatlamış da acısının şiddetini azaltmak için kaldırım taşı sökmek üzere sokağa fırlamışlar.

O halde sıkça söyledikleri malum bir teraneyi 'şimdi' dosdoğru şekliyle onlara uyarlamam şart oldu:

'Sizden oy çıkmıyor. Koltuk çıkmıyor. Koltuğun nimetlerinden nasibiniz giderek kesiliyor. Sizden darbeci çıkıyor... Yani su katılmamış kaos destekçisi çıkıyor… Üstelik sanatta ve kültürde var olduğunu sandığınız iktidarınızın aşınması yüzünden etekleriniz zil çalıyor...'

Niye mi?

-Sanatçınızı beslemeksizin tiyatronuz olmuyor.

-Yönetmeninizi beslemeksizin sinemanız olmuyor.

-İlgili şirketlerinizi beslemeksizin bianeliniz, festivaliniz olmuyor.

-Bohçacıya döndürülüp televizyon televizyon gezdirilmeden yazarınız olmuyor.

Kültürel hegemonya devletten beslenmediği sürece yaşayamaz; imtiyazlı sayılmadığı sürece güven bunalımına düşer.

Evet bir kültürel hegemonya var ama bu artık etekleri zil çalan bir hegemonya.

'İmtiyazla edinilmiş beleş ekmek yok; yap, beğendir sanatını, kazan kendi paranı' diyen yerli ve muktedir bir ses İsrafil'in suru gibi kulaklarında çınlıyor onların.

Taksim'de mizah malzemesi olunca, ağıtlarını Londra'dan, Berlin'den, New York'tan 'büyük sahiplerine' duyurmaya çabalamaları da bu yüzden.

Ama korkunun ecele faydası yok.

Sanatçının iktidarı olmaz; sanatçının adam gibi çalışıp, ter dökeni, ekmeğini yeteneğinden, maharetinden kazananı olur.
...

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
28-07-13
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
KİBİR ZAVALLILARI
Tarih : 29-07-13

Bu kibir zavallılarına iyi giydirmişsiniz. Elinize sağlık. Cumhuriyet tarihi boyunca bir dönüm bostandan el çabukluğu marifet ile yüz dönüm mahsul kaldıranlar el çabukluklukları fark edilip nemaları kesilince bir tuhaf oldular. Artık elleri çabukluğa değil kaldırım taşlarına yetti. Sanatçılıkları da kaldırımlarda tuz buz oldu. Allah razı olsun muhterem ağabeyim.

 
BİR DÖNÜM BOSTAN, YAN GEL YAT OSMAN!
Online Kişi: 26
Bu Gün: 153 || Bu Ay: 6.665 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.254 || Toplam Tıklanma: 52.124.858