ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 4113
Yazar: Kerime Yıldız
HOCA İÇİN NE KADAR FEDÂKÂRLIK YAPILABİLİR?

Akın İpek, Hoca'sı için çekirge yer mi?

İşadamı Akın İpek, “Hocaefendi’nin bir gülüşüne bütün malımı feda ederim” demiş.

Vay be!

Zaman yazarı Ahmet Kurucan da bu ifadeyi bize ibret göstererek “Siz bu ruhu anlayabilir misiniz?” diye soruyor. “Hepimiz Akın İpek’iz.” diyen birini de örnek göstererek “Nasıl kalbinizde hafif bir kıpırdanma oldu mu?” diye soruyor.

Evvela, tarihden bir kıssa anlatayım.

2. Murad Han, dervişlerin vergiden muafiyeti artık baş edilemez hale gelince Hacı Bayram-ı Veli’ye haber salarak müridlerinin sayısını bildirmesini istemiş. Hazret, bir çadırın önünde dervişlerini toplamış ve kendisi için bir dervişini kurban edeceğini, kimin gönüllü olduğunu sormuş. Bir derviş öne çıkmış. Hacı Bayram, onu çadıra sokmuş ve içerideki koyunu kesmiş. Kan dışarıya akınca, ikinci bir gönüllü çıkmamış. Padişah’a haber yollamış büyük veli. “Bir tane dervişim var.”

Feda ederim demekle feda etmek arasında çooook fark var. Geçelim.

Allahualem, Kurucan o yazıyı ağlayarak yazmıştır.

Ben, şahsen bu ruhu anlayamam. Zaten, kimseye feda edecek malım da yok. Allah izin verdiği kadarıyla, dünyanın herhangi bir yerindeki bir Müslümanın karnı doysun, yüzü gülsün diye maaşımdan düşeni verebilirim ancak. Bazen, Müslüman olması da gerekmez.

Kalbimde, hafif bir kıpırdanma da olmadı.

Bugün kalbim, 95 yıl önceki bir hadise ve bir insan  için kıpır kıpır atıyor. Onun ruh halini anlamaya çalışıyorum.

30 Ekim 1918’de, Mondros Mütarekesi imzaladığı sırada Medine’yi Fahreddin Paşa müdafaa etmektedir. İngilizlerle birlikde hareket eden isyancı Araplar, 1. Dünya Savaşı esnasında,  güzergah üzerindeki şehirleri ele geçirir ve Medine’ye yardım gelmesine engel olurlar. Fahreddin Paşa, bunu önceden tahmin ettiğinden kutsal emanetleri İstanbul’a yollar. Demiryoluna verilen zarardan sonra ise  Medine tamamen kendi başına kalır. Öyle ki Paşa ve askerler, hurma ve kurutulmuş çekirge yemek zorunda kalır.

Mütareke ile birlikde, Osmanlı ordusu bütün cephelerde teslim olur.  Fahreddin Paşa’ya, en yakın İngiliz birliğine  teslim olması emri ulaşır. Peygamber diyarını bırakmaya gönlü razı olmayan Paşa, teslim olmaz. Bu direnişin başlarına büyük bir sıkıntı çıkarmasından korkan İngiltere’nin, yeniden savaş başlatma tehdidi üzerine, bizzat Padişah devreye girer. Paşa’nın emrindeki bazı subayların da merkez ile aynı fikirde olması sebebiyle 10 Ocak 1919’da  Medine Müdafaası sona erer. Böylece, 1. Dünya savaşı da fiilen bitmiş olur.

Osmanlı askerlerinin,  kolsuz bacaksız halleriyle  ayakda zor durdukları halde, birbirlerine tutunup  yüzlerini gözlerini Ravza’ya sürerek veda edişleri, gerek isyancı Arapları gerekse yerli halkı hüngür hüngür ağlatır. İngilizler, Fahreddin Paşa’yı tutuklayarak önce Mısır’a götürürler; sonra Malta’da hapsederler.

Eminim kalbinizde bir kıpırdanma oldu.

Ne demek istediğimi daha net söyleyeyim. Son günlerde yaşadığımız operasyon, cemaat vs. meselelerinden daha büyük, hatta en büyük tehlike “Peygambersiz İslam” tehlikesidir. Cemaat liderlerine, tarikat şeyhlerine adeta peygamber misali  itaat ve sadakat gösterilmesi normal değil.

Yakınlarda, konusu sufizm olan bir kitap eleştirisi toplantısında, yazara şöyle bir şey sordum:

“Kitabınızda, tasavvuf, Mevlana, Yunus, din, iman her şey var. Neden bir kere bile Peygamberimizden bahsetmiyorsunuz?”.

Çok tuhaf bir cevab verdi:

"Ben O’nun adını anacak seviyede değilim”.

“Anlayamadım. Her ezan okunduğunda, her Müslüman O’nu anar. Neredeyse her evde bir Mehmed vardır.” diye itiraz edince “Benim için bütün dinler eşit.” dedi. O anda, sufizme kapılmış bir Müslüman yerine, öfkesine hakim olmaya çalışan bir misyoner gördüm desem yalan olmaz.

İnanın son zamanlarda bu tip ifadelere çok sık rastlar oldum. Çocuklarımız için  çok ciddi bir tehlike söz konusu. Allah muhafaza, İslam’a karşı olanlar ile Peygamberimizden ziyade hocalarını ananlar, bir gün bir yerde buluşacaklar.

Hoca sevgisinin, hoca için fedakarlığın ucu nereye gidiyor iyi anlamamız lazım. Buna çare olarak ise “Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah” diyen sahabenin; Medine’yi teslim etmemek için çekirge yiyen Fahreddin Paşa’nın ruh halini çok tefekkür etmeliyiz.

Peygamber sevgisi olmadan İslam olmaz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kerime Yıldız
10-01-14
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 1
okur
keşke
Tarih : 10-01-14

Keşke muhtereme yazar tarikat, cemaatle sınırlamayıp, parti sevdalılarını da dahil etseydi. Zamanında Erbakan, bugun de Erdoğan için İPEK tavrını sergileyenler var. Bu haliyle yazar maksadı dışında anlaşılabilir.

 
HOCA İÇİN NE KADAR FEDÂKÂRLIK YAPILABİLİR?
Online Kişi: 15
Bu Gün: 88 || Bu Ay: 7.599 || Toplam Ziyaretçi: 2.239.825 || Toplam Tıklanma: 52.344.877