ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2019
Yazar: Ömer Lekesiz
İŞ ÂİDİYETİN DEĞİŞMESİNE DAYANMIŞTIR

Hizmetçiler ve küresel din

Önceki yazımda, 'Hizmetçilere ne oldu da Taksim Darbe Kalkışması'ndan Dershane Kalkışması'na ve 17 Aralık darbe girişimine.. ilginç işbirliklerinin, karanlık bağlantıların içinde yer alıverdiler?' sorusunu merkeze alarak, Cürcani'nin Şeyh Bedreddin'in idamıyla ilgili İslam dünyasında 'örf çokluğu'yla başlayan karanlığa vurgu yaptığını belirtmiş ve günümüzde de örfle ilgili meselenin bir görüş ayrılığı meselesi değil doğrudan aidiyetlerin değişmesi meselesine gelip dayandığını ifade etmiştim.

Hemen söylemeliyim ki burada örf'ten kastım (son tahlilde İslam Hukuku'na yani Fıkh'a dahil bir konu olmakla birlikte) asıl, İslami zihniyet ve kültürdeki örf'ten ibarettir.

Şöyle ki: Şeriat'ta 'emir ve itaat' esastır ve bu manada Şeriat bir telkindir. Sünnet ise vahyin bir formu olarak telkin ile teklifi birleştirir. 'Sünnetler akli delillerdir, çünkü onlar bir takım yollardır. Farzlar ise kendisine ve yaratıklarına göre Hakk'ın durumunu bildiren şer'i bilgilerdir' diyen İbn Arabi şu örnekle bu hükümleri pekiştirir: 'Hakk'ın bilgisi kayıtsız, ilgisi geneldir. Allah 'Biz sana şah damarından daha yakınız' buyurur. Burada akledilir olanın aksine, bir sınırlama getirdi. Hz. Peygamberin 'Allah nerededir?' diye sorduğu zenci cariye göğü göstererek 'Allah göktedir' demiş, Peygamber de bu işareti karşılığında onun iman sahibi olduğuna tanıklık etmiştir.' (İbn Arabî'nin şaşırtıcı beyanları çoktur; takılmayalım. "Doğruluş")

Bunlardan hareketle İslami zihniyet ve kültür planında örf dediğimizde asıl söylediğimiz İslam'ın başkalarının örf'ünü gözetmek, benimsemek ya da başkalarının örf'üyle çatışmak yerine, örf'le sağlanabilecek 'esnekliği' (Sünnet'e bağlı olarak) kendi toleransı içinde üretebileceği ve dolayısıyla harici bir örf'e tenezzülünün olmayacağıdır.

Nitekim öncelikle fetihler esnasında, bilahare Müslüman iktidarlarının güç kaybettiği dönemlerde ortaya çıkan heterodoksi, doğrudan İslam'a değil, İslam'ın 'dışının içine' dahil edilerek, 'geçici olmak koşuluyla kabul edilebilir bir örf' sayılmıştır. Bu yolla hem sadece Allah'a mahsus olan 'hidayet hakkı'na saygı gösterilmiş hem de (yukarıdaki zenci kadın örneğindeki gibi şirk içermeyen) düşünceye saygı esasıyla bireysel özgürlükler koruma altına alınmıştır.

Cürcani'nin ise Şeyh Bedreddin sonrasında 'örf çokluğu' ile karanlıktan, dini hayatın (kültürün) kendi içinden türeyen ama her halukarda kontrol altında tutulabilen söz konusu örf'ü değil, dinin 'dışının dışında' bulunan örf'lerden etkilenmeyi kastettiğini düşünebiliriz.

İslami zihniyet ve kültür planında örf ile ilgili söyleyebileceklerim (konumuz bağlamında) bunlarla sınırlıdır. Her şeyin doğrusunu ancak Allah bilir.

Şimdi temel sayabileceğimiz bu bilgilerden örf'ün Hizmetçilerin aidiyetine olan etkisine geçebilirim.

Hizmetçilerin ilk çelişkisi, 'tarikat' olmadıklarını söyledikleri halde gerek yapılanma gerekse işleyiş olarak tarikatı sımsıkı taklit ediyor olmalarıdır. İlginç olan bu çelişkinin bilinçli olarak tercih edilmesidir. Çünkü bununla, tarikat bağıyla din dilini rahatça kullanma ayrıcalığı kazanılırken, tarikat dışılıkla da seküler bir görünüme bürünebilmektedir.

Örneğin, harpte hileyi esas alırken dini bir emre sadakat gösterildiği ima edilmekte, öte yandan örgütü korumak ve çıkarlarını büyütmek için de kamusal alandan gerekli olan herkesin her türlü yol denenerek 'satın alınması' talimatıyla mafyasal (illimünatik) bir tutum sergilenebilmektedir.

İkinci bir örnek, yine örgütün çıkarları doğrultusuna Masonluk'la, Cizvitlik'le, Kabala ile tereddütsüz bir şekilde denkleşme, uyum normal görülebilmektedir.

Bu iki örnek Hizmetçilerin örf planında dünya üzerinde hakimiyet kurmuş olan odaklarla irtibatının niyet ve mahiyetini ifade etmeye yeter de artar bile.

Diğer bir söyleyişle İslam'ı maske edinip, dünyevi güçlerle irtibat kurmak suretiyle güçlenme amacında örf'ün bir imkan sağladığına hükmederek, hariçteki örfleri benimsemek Hizmetçiler için temel bir tutuma dönüşmüş gibidir.

Bu tutumun yukarıda belirttiğimiz şekliyle İslami zihniyet ve kültürdeki (daha özet bir söyleyişle 'irfani' idrakteki) örf'le hiçbir ilgisi yoktur ve dolayısıyla Hizmetçilerin benimsedikleri örf, Cürcani'nin vurguladığı 'örf çokluğu'yla beraber gelen yoğun karanlıktır (karanlık ilişkilerin toplamıdır).

Bu örf algısı, büyük güçlerin 'küresel din' çabalarıyla birlikte düşünüldüğünde, Hizmetçilerin 'hoşgörü' merkezli faaliyetlerinin, ülkelerin ve halkların durumuna göre söz konusu algıda eş-zamanlı olarak ince planlı değişiklikler (ör.: Amerika'da Mevlanacılık) yapmalarının nedeni de kendiliğinden anlaşılmış olacaktır.

Yazımın girişindeki soruya gelince: Büyük güçlerin örflerini benimsemenin doğurduğu karanlıkta, ilgili her ilişkinin de karanlıkta kalması normaldir.

O halde darbe teşebbüsü dahil Hizmetçi merkezli her türlü kalkışmada kuklacıyla kuklayı ayrıştırmanın çok da gerekli olmadığına hükmetmek mümkündür.

Çünkü görünen köy, kılavuz istemez.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
18-01-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
Fasıl
Anlamaya çalışmak
Tarih : 19-01-14

ALLAH-Ü ALEM ;aynen öyle:'Görünen köy kılavuz istemez'.

 
İŞ ÂİDİYETİN DEĞİŞMESİNE DAYANMIŞTIR
Online Kişi: 18
Bu Gün: 53 || Bu Ay: 1.693 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.809 || Toplam Tıklanma: 52.240.818