ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KÜLTÜR ve MEDENİYET
Okunma Sayısı: 3338
Yazar: D. Mehmet Doğan
DÎVÂNÜ LUGATİ'T-TÜRK'ÜN BULUNUŞUNUN 100. YILI

"Türk Sözleri Dîvânı"nın 100. yılı

Aslında 940 yıllık bir kitaptan söz ediyoruz: Kitab-ı Divanü Lügati’t-Türk. Malazgirt zaferinden bir yıl sonra Bağdat’ta yazılmaya başlanmış, 1074’te tamamlanıp zamanın halifesine takdim edilmiş… Bilindiği kadarıyla, Kaşgarlı Mahmud, Malazgirt zaferinin kazanıldığı günlerde Bağdat’ta idi. Muhtemelen bu zafer haberi üzerine yapılan şenliklere de katılmıştı… Belki de bu zaferin uyandırdığı heyecanla eserini yazmaya koyuldu.

Kaşgarlı Mahmud’un kendi eliyle yazdığı nüsha ve hatta zamanında ondan çoğaltılan nüshalar yok ortalıkta. Bağdat, hatta bütünüyle İslâm coğrafyası, ne istilalar, ne yangınlar gördü. Hele de Moğol istilası… Mamur İslâm beldeleri, kütüphaneleriyle birlikte yerle bir edildi…

1264 yılında Şam’da Muhammed bin Ebubekir, kitabın müellif nüshasını istinsah etti. Yani ondan yeni bir nüsha yazdı. İşte bu nüsha, 1914 yılında İstanbul’da ortaya çıktı…

Bu kitabın önemini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Orhun Yazıtları’nın okunmasından sonra türkoloji alanında en büyük keşif işte bu Divan’dır.

Bu kitap öyle bir zamanda ortaya çıktı ki, bir zamanlayıcının varlığına delil olabilir!

Osmanlı Devleti, 19. yüzyılı ağır hasarlı atlattı. Balkanlardaki Hıristiyan/ortodoks unsurlar batılı devletlerin desteği ile Osmanlı’dan ayrıldı. Üstüne üstlük, 1912’de küçük Balkan kavimleri ittifak yapıp Osmanlı Ordusu’nu hezimete uğrattı.

Düşman İstanbul’un burnun dibine, Çatalca’ya kadar geldi… Neyse ki ittifak paylaşma anlaşmazlıklarından ötürü bozuldu da, Edirne’yi ve bugünkü batı sınırlarını kurtardık.

Balkan Harbi sırasında başka bir şey daha oldu: İlk defa Müslüman bir unsur Osmanlı devletinden ayrılmak için Sırplarla, Karadağlılarla işbirliği yaptı: Arnavutlar. Elbette Arnavutların hepsi değil, bir kısmı. Mehmed Âkif’in şiddetli eleştirilerine maruz kalan “unsur-ı isyan” bunlardır. Bu Osmanlı’nın Türk köklerini hatırlamasına zemin hazırladı.

Birinci Dünya Harbi öncesinde, Divan’ın İstanbul’da ortaya çıkması bu yüzden ayrıca önem taşıyor. Tabiî, Ziya Gökalp başta olmak üzere “Türkçülük” görüşüne sahip olanlar esere özel bir önem atfettiler. Eser savaşın ağır şartlarında üç cilt halinde yayınlandı. Böylece ilim âlemi, İstanbul’da Millet Kütüphanesi’nde muhafaza edilen tek nüsha eserden faydalanma imkânını buldu.

Divan’ın çeşitli tercümeleri yapıldı. Bunlardan kitabı yayına hazırlayan Kilisli Muallim Rifat’ınki önemli olmalı, fakat yayınlanmadı. Konuyla ilgili daha sonra Mehmed Âkif, Samih Rifat gibi isimler de harekete geçirilmek istendi.

Divan’ın Türkçesi ne zaman yayınlanabildi biliyor musunuz? 1940’da!

Besim Atalay’ın yaptığı tercüme hâlâ basılıp duruyor. Eldeki metin zamanın şartlarında daktilo ile dizilmiş. Kitap hüviyeti zayıf bir nüsha bu. O günden bugüne, bu tercümenin yeni bir dizgi ve biçimle yayınlanması bile başarılamamış! Güya bu işler için kurulmuş bir Türk Dil Kurumu var!

Tercümenin zamanı da önemli… Çeviriyi yapan zat 1930’ların, 1940’ların dil devrimi anlayışına uygun bir tutum içinde. Alın size bazı kelimeler: Teğre, ilbay, “onları yer yüzüne ilbay kıldı”, yalavac, uz, uz dilli, gönçlük, utku, utku yüceliği, bayarlık, irdemen vs.

Bu kelimelerin bir kısmını hiçbir sözlükte bulamazsınız.

Başka bir husus: Besim Atalay, Kur’an-ı Kerim’den alınan örnekleri çevirmekten imtina etmiştir!

Bu yüz yıl içinde yeni ve daha sağlam bir tercüme yapılabilmeliydi.

Türkiye’de milliyetçilik siyasileştikten sonra kültürel boyutu giderek zayıfladı. Eski kültürlü milliyetçileri bugün bulmak mümkün değil. Erol Güngör, Nevzat Kösoğlu gibi isimler artık yetişmiyor. Onların ismini bilmeyen, eserlerinden haberdar olmayan nevzuhur “milliyetçi”ler türedi.

Onlara “Kaşgarlı Mahmud Divan’ı Arapça yazdı” desen inanmazlar. Ben nicesinin Mevlâna’nın eserlerini farsça yazdığına inanmadığını gördüm!

Kültürel arkaplan olmayınca, milliyetçilik etnikleşiyor, yavanlaşıyor.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
06-02-14
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DÎVÂNÜ LUGATİ'T-TÜRK'ÜN BULUNUŞUNUN 100. YILI
Online Kişi: 11
Bu Gün: 212 || Bu Ay: 8.026 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.978 || Toplam Tıklanma: 52.153.443