ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 1698
Yazar: Akif Emre
BOSNA SADECE NOSTALJİ DEĞİLDİR

Dayton sorgulanmadan Bosna konuşulamaz!

Bosna'da neler oluyor? Bu soru sanki hep bastırdığımız, görmek istemediğimiz, yüzleşmekten kaçtığımız 'Bosna'nın öteki yüzüne' ayna oluyor.

Oysa ne güzeldi Bosna! Türkiye'de bile görmekte zorlandığımız geçmişin izlerini taşıyan, atalarımızın mirası Bosna'da; hatta bu yüzden hoyratça hava attığımız, övünürken Bosnalıları ezdiğimizi bile fark etmeden sahiplendiğimizi sandığımız Bosna'da büyü bozumu yaşanıyor sanki. Günlük hayat mücadelesinin ve gelecek umutlarının her gün karartıldığı Bosna'nın hiçbir gerçek sorununa temas etmeden, bu sorunların üstüne tarihsel bir sünger çekerek, bugünü geçmişin aynasında yaşama konforumuzu bozan olaylardan sonra belki gerçekle yüzleşme cesareti bulabiliriz.

Bosna'da yaşanan büyü bozumu sadece bizlerin nostaljik uykularından uyanmasından ibaret değil. Adil olmak bir yana katili ödüllendiren, mazlumu hayatta kalmak karşılığında her gün cezalandıran, insanların yaşama sevincini öldüren bir anlaşmanın hiçbir şey olmamış gibi devam etmesi beklenemezdi. İşlemeyen devlet mekanizması, sorunları çözmek yerine varlığıyla sorun üretir hale gelen karmaşık bürokratik yapı, en çok Boşnakları vuracaktı. Son olaylar patladığında Sırplar ve Hırvatlar yönetimdeki kendi uzantılarını hemen korumaya alarak kitle ile Boşnakları baş başa bıraktılar. Böylece tek dayanakları diğer unsurlarla birlikte bir yapı kurmanın sürdürülmesine bağlı olan Boşnaklar hem sokakta hem yönetim olarak açığa düştüler. Bu durum taktiksel bir hata olmaktan çok, Boşnakların temel açmazını, sorunun patlak verdiği en zayıf halkayı işaret ediyor.

Dayton'un dayattığı yapı çökerse Hırvat ve Sırplara sahip çıkacak büyük ağabeyleri var. Boşnakların ise bu iki unsurla beraber yaşamaktan kötü de olsa Dayton'u sürdürmekten başka seçenekleri yok. Dayton bu haliyle sürdüğü müddetçe ne Bosna diye bağımsız bir yapının sağlıklı işlemesi mümkün ne de Boşnakların toplumsal ve siyasal olarak gelişip ayakları üstünde durmaları...

Bu durumda tek seçenek; Dayton'un tartışmaya açılıp, işlerliği olan, adil, kurucu ilkelerin yeniden belirlenmesi. Bosna'daki gösteriler Dayton'un sonuçlarına yönelik bir tepki. Bunu birilerinin siyasal olarak yönlendirip yönlendirmediği ayrı bir konu ama Dayton'un şekillendirdiği bürokrasi, yönetim biçiminin kaçınılmaz sonucudur ve bu yapı devam ettiği sürece daha çok olaylar yaşanabilir.

Önemli olan bu toplumsal tepkinin belli bir parti, hükümetten çok Dayton'a karşı olup olmadığıdır. Dayton'un tartışılır hale gelmesi, özellikle Boşnaklar açısından hem toplumsal hem de siyasi olarak kontrollü bir tepkinin gündeme gelmesiyle mümkün olabilir. İç dinamiklerin yeterince koordineli olması da tek başına yetmez; uluslararası bir desteğin, ilginin de oluşması gerekir.

Her ne kadar Dayton'un bir sonucu olsa da son olayların Dayton'un meşruiyetini sorgulayıcı bir kriz yönetiminden ve psikolojisinden mahrum olduğu belli oluyor. 'Savaşı bitiren bir ateşkes anlaşması' diyebileceğimiz Dayton'u dayatan taraf olarak ne Amerika'da, ne AB'de, hatta ne Türkiye'de bu yönde bir temayül görünmüyor. Kaldı ki, Bosna'nın Avrupa Birliği'ne entegresi projesinden önce Sırbistan'ın devam eden üyelik süreci ve Hırvatistan'ın Birliğe girmiş olması AB'ye yaptırım fırsatı veriyor. Yine de AB'nin Bosna'da tek belirleyici olmaması, Amerika'nın ise dondurduğunu düşündüğü krizi yeniden açmak istememesi... Türkiye'ye gelince; hem Balkanlar'daki pozisyonu, hem Bosna ile özel ilişkisi göz önüne alındığında inisiyatif kullanmasından rahatsız olacak çok sayıda dış etken var.

Osmanlı'nın resmen çekilmesinin üstünden henüz yüz yıl geçtikten sonra Türkiye'nin Bosna'da yaptığı en büyük yatırım olarak, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi gösterilebilir. Diplomatik ilgi ve desteğin ekonomik, kültürel karşılığının yeterince sağlandığı söylenemez. Bir yanda sosyo-ekonomik sorunlar acil ve kalıcı çözümler bulmayı gerektirirken, diğer tarafta uzun vadede Boşnak kimliğinin, Boşnak siyasal yapısının 'kendi' olarak varlığını koruyabilecek bir yapının oluşması gerekiyor.

Ekonomik olarak komşularına bağımlı, siyasi ve kültürel olarak geleceğini sadece Avrupa'da görmeye icbar edilen Bosna'ya hem kültürel asimilasyon uygulanmaktadır, hem de siyasal ve ekonomik olarak bu ülke rehin alınmak istenmektedir.

Türkiye'den resmi düzeyde, kurumsal olarak yapılan iyi niyetli ama yetersiz birkaç yatırımın ötesinde, çözüm bekleyen temel sorunlarla karşı karşıyayız. Bilinçli bir kültürel asimilasyonun gündemde olduğu Bosna'da özellikle yeni nesilleri Müslüman kimliğinden uzaklaştıracak stratejiler uygulanıyor. Popüler kültürün cazibesiyle Bosnalıların Müslüman kimlikten uzaklaşmaları, Bosna diye bir yapının sürdürülebilir olmasını imkansız hale getirir. Ekonomik nedenlerle başlayan sosyal çalkantıyı, harakiriye dönüşmeden önce yapılan bir uyarı olarak görmeli. Her gidenimizin övünmekten pek hoşlandığı Bosna görüntüsünün gerisinde yatan gerçek resimle yüzleşmenin vakti epeydir gelmişti ama bu durum, artık ertelenemez durumda olduğunun resmidir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
18-02-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BOSNA SADECE NOSTALJİ DEĞİLDİR
Online Kişi: 26
Bu Gün: 129 || Bu Ay: 587 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.000 || Toplam Tıklanma: 52.214.679