ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DERİN İRTİBATLAR
Okunma Sayısı: 2813
Yazar: D. Mehmet Doğan
ALTAY'DAN GELEN YİĞİTİN ALEVÎ AŞKI

ALTAY'DAN GELEN YİĞİTİN ALEVÎ AŞKI“Madem öyle, işte böyle” gazeteciliği!

Türk basınında her zaman muvazzaf gazeteciler olmuştur. Bunlar vazifelerini yaparken, misyonlarını ifa ederken zaman zaman hayâl kırıklıklarına uğrarlar. Bazıları bunu hazmeder, mesleğin cilvesi olarak görür, hoş karşılar. Bazıları edemez; enaniyetleri müsaade etmez çünkü. Bu fasiledekilerin iki uç örneği herkesin malûmu. İki eski ünlü “Cumhuriyetçi” gazeteci şimdi en sıkı hükümet ve başbakan düşmanı. Bu düşmanlık hangi şartlarda daha etkili olursa, o şartları bulmak, yoksa oluşturmak konusunda kendilerini mecbur hissediyorlar. Peki ciddiye alınıyorlar mı?

Gerçekten ciddiye alındıkları zamanları hatırlayanlar, şimdiki konumları konusunda sessiz kalmayı tercih ediyorlar!

Muvazzaf gazetecilerden biri, uzun süre hükümetle, başbakanla muhtemelen patronlarının tercihleri sonucu, paralel seyrettikten sonra, bir süredir muhalefet vazifesi üstlenmiş görünüyor. Nereden açık bulabilirim, nereden vursam ses gelir havasında.

Radyoculuktan gazeteciliğe, televizyonculuğa kadar geniş bir yelpazede at süren, Anadolu’ya Altaylardan Kafkasya tarikiyle gelen yiğit, şu sıralar Alevilik üzerinden muhalefeti uygun bulmuş.

Alevî değilmiş... Seçme hakkı olmadığından. Buna “şecaat arzetmek” denilir. Eğer kendine bir yol çizeceksen, bunu dürüstlükle uygula. Kimsenin senin Sünni olmana, hatta Müslüman olmana ihtiyacı yok. Cebanetinle barışık olmak bir övünç sebebi değildir.

Bir örnekle nasıl devletin Aleviler üzerinde baskı uyguladığını şıpın işi ıspat ediveriyor. 1979’da veya 1980’de bindiği bir dolmuşu güvenlik güçleri durdurmuş, yanında oturan 25 yaşındaki genci alıkoymuşlar. Meğer genç hem Alevi, hem Tuncelili imiş!

Önce bunu nasıl anladığını bilememiz lâzım. Kimlik kontrolünü sen mi yaptın?

Hadi sen yaptın ve nüfus kâğıdında “Tunceli” yazdığını gördün diyelim. Ya Alevi olduğunu nereden okudun? Alnında mı yazıyordu?

Sırf bu yüzden adamı tutmuşlar, o zaman Türkiye’de Alevi olmak ne demekmiş anlamış!

Bak hele Zekâyi bey! Türkiye’nin en ünlü gazetecilerinden birinin zekâları felce uğratan akıl yürütmesine bir bak! Mantık sefaletinin derinliğini bir gör!

Diyelim, dolmuş durdurulduğunda bir Konyalı alıkonulsa idi... Şöyle mi diyecektik: “Hem Sünni hem Konyalı... Türkiye’de Sünniliğin ne demek olduğunu o zaman anladım.”

1980’e giden olaylarda neyin ne olduğunu, kimin hangi kimlikle ne yaptığını bilmeden bir hüküm verilebilir mi?

O delikanlı sırf Alevî ve Tuncelili olduğu için alıkonulmuş olabilir mi? Elbette emniyetin böyle abes işleri de olabilir. Fakat “Tunceliliysen sen dur” demek gibi bir genelleme sözkonusu olamaz. Tuncelilerin büyük çoğunluğunun o çatışmalı ortamda ne tarafta bulundukları bilinebilir. Tıpkı Konyalıların bilinebileceği gibi. Buna rağmen bütün Tuncelililer veya bütün Konyalılar aynı kaba konulamaz. Bu arada “düm teke tek”çiye bir hatırlatmada bulunalım: Tunceli’nin tamamı Alevî değildir!

Altaylar’dan Kafkasya üzerinden Anadolu’ya gelen yiğit, muhalefet görevini böyle uyduruk ilintilerle sürdürüyor ve Türkiye’nin saygın maygın gazetecileri arasında yerini her nasılsa koruyor.

Peki bu yeri nasıl edindi? 28 Şubat’ta darbecilere hizmet ederek! O dönemin en çok el üstünde tutulan gazetecilerinden, televizyoncularından biri de o idi. (Âdeta Özkök’ün ikizi desek, şimdi de Özkök’ü kızdırırız!)

Yaptıklarından birinin şahidi, değil şahidi tarafı bizzat biziz. 28 Şubatçılar, bu fakirin Büyük Türkçe Sözlüğünü yasakladılar. Bu yasakla ilgili ilk yazıyı yazmak şerefini de Altaylar’dan gelen yiğite verdiler.

O zaman kendisine şunu sormuştum: “Sen hiç hayatında sözlük okudun mu?” Muhtemelen görmemişti bile!

Düm teke tekçi eline almadığı, görmediği bir kitap hakkında yazarak kendisine verilen görevi yerine getirmiş, Sözlüğü yasaklamak isteyenlere gerekli desteği vermişti.

Gelelim efendi hazretlerinin zor sorularına: Şimdi başlıyor Alevi sayımı!

Kaç bakanınız Alevi, kaç müsteşarınız, kaç genel müdürünüz, valiniz Alevi?

Bu Türkiye Devleti’dir. Kimseye etnik aidiyet ve mezhep sorulmaz. Sorduğun anda, etnik ve mezhebi bölücülük yapmış olursun. Elbette devlet kademelerinde farklı etnik gruplardan yöneticiler, farklı inanışlardan şahsiyetler vardır. Bunu sayı hesabına vurmaya başlarsanız, bütün inançlar için, bütün etnik gruplar için kotalar ayırmanız gerekir.

Efendim, Alevi 2 bakanımız, 3 valimiz, 23 kaymakamımız var!  Bu arada 13 ateist de daire başkanımız oldu! 121 Çerkez kaymakam, 137 Abaza genel müdür, 171 Boşnak şube müdürü, 1531 Arnavut memur...

Bu saçmalığın daniskasıdır!

Aynı soruyu biz soralım: Gazetende kaç Alevi istihdam ettin? Kaçı yazar, kaçı yönetici, kaçı muhabir?

Gelelim mutat sorunu sana sormaya:

Ne zaman adam olursun?

Cevap: Bu kafayla hiçbir zaman!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
30-05-14
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ALTAY'DAN GELEN YİĞİTİN ALEVÎ AŞKI
Online Kişi: 19
Bu Gün: 36 || Bu Ay: 10.283 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.451 || Toplam Tıklanma: 52.193.748