ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / HİKÂYE
Okunma Sayısı: 9078
Yazar: Zuhal GEDİK
LÂSTİK TEKERLEKLER

LÂSTİK TEKERLEKLER

 Güneş gölgeleri iyice kısaltmış, köyü âdeta kucağına almıştı. Işığı, süratle uçan kuşlar gibi pencerelerden içerilere doluyor, dokunduğu her yeri ısıtıyordu. Belki de en çok köyün okuluna doluşuyordu bu ışıklar. Sıcak, öğrencilerin kimisinin yanaklarına kimisinin parmaklarına, kimisinin saçlarına doğru vurup sınıfın içinde dalgalanıyordu.

Abdullah, hocanın anlattıklarından bîhaber, başını pencereden yana çevirmiş, dirseği ile sıraya dayanmıştı. Hocanın sesi bir mırıltı gibi kulaklarını dolaşırken o ruhunu karşı bahçede gezdiriyordu. Erik ağacının sararan eriklerine, pembeleşen elmalara, tombullaşmış armutlara bakıyordu. Bahçelerde dolaşıp, güneşte ısınan meyveleri koparıp, hemen oracıkta yiyivermek, bostanlarda gezinmek, dağ bayır demeden koşturmak varken bu sıralarda oturup ders dinlemekten öyle çok sıkılıyordu sanki… Her sabah tatlı uykusundan uyanıp okula gelmek onun için gerçekten bir eziyetti.

Ne annesi ne de babası okula gitmşti. Onların çocuklukları kim bilir ne kadar güzel geçmişti. Hiç ders çalışmamışlar, diledikleri yerlere gitmişler, doyasıya oyun oynamışlardı. Kendisi de okula gitmese olmaz mıydı? Okul meselesi her açıldığında annesi: “Oku da adam ol” diyordu. Amcasının oğlu Ahmet abi okumamıştı. Çobandı. O adam olmamış mıydı? Ne güzel bayırlarda dilediği kadar dolaşıyor, ağaçların altında gölgeleniyor, gezine gezine köye geliyordu. Adam olmasa o kadar sürüyle baş edebilir miydi hiç? Kararını çoktan vermişti hem adam hem de çoban olacaktı. Bunu annesine söyledikçe ona kızıyor asla kabul etmiyordu. "Elin ekmek tutsun." diyordu da başka bir şey demiyordu. Oysa Ahmet abisinin evinde de ekmek pişiyordu pekâlâ…

Bunları düşünürken ne kadar zaman geçti bilmiyordu. Sıraya biraz daha yayıldı. İnce parmakları ile güneşten iyice sararmış saçlarını karıştırıyor, uzun sarı kirpiklerini sık sık kırpıyordu. Gözleri kamaşınca arada bir tahtaya doğru bakıyordu. Böyle bir anda hocayla gözgöze geliverdiler. Korku ve tedirginlikle gözlerini kaçırsa da onu fark etmesine engel olamadı. Hocası:

-Abdullah sen bu konuda ne düşünüyorsun? diye sorunca yanakları elma gibi kızarmaya başladı. O güneşin tadını çıkartarak dışarıyı seyrederken kimbilir hoca neyden bahsediyordu. Elbetteki bahçedeki meyveleri seyrettiğinden bahsedemezdi. Ne söyleyeceğini bilemez bir halde başını öne eğdi. Arkadaşlarının meraklı bakışlarından öyle sıkılmış öyle sıkılmıştı ki içinden o anda fırlayıp, okuldan kaçmak gelmişti. Bir an önce eve gitmek istiyordu. Ders bittiğinde aceleyle çıkarken çantasını almayı bile unutmuştu.

Eve geldiğinde annesiyle ağabeyi sohbet ediyorlardı. Ağabeyi heyecandan titreyen sesiyle:

—Anne şehirdeki arabaları bir göreceksin. Tekerlekleri lastikten, koltukları yumuşacık, kapıları renkli renkli, hem de öyle hızlı gidiyorlar ki…dedi.

Annesi bir yandan oğlunu dinlerken bir yandan da muhtemelen anlattıklarını hayal etmeye çalışıyordu. Sonra ağabeyi:

-Ah ne olurdu buraya da gelebilselerdi. Herkes onlara binebilseydi, dedi.

Annesi de:

-Onlar buraya gelmez ama Abdullah’ı okutmaya şehre gidince biz onların yanına gideriz, dedi. Abdullah ise, “Çoban olacağım ben, ne işim var arabalı şehirlerde” diye içinden geçirdi. Bu arada ağabeyinin bahsettiği arabaların tekerlekleri ilgisini çekmişti. Demek tekerlekleri lastik olduğu için o kadar hızlı gidiyordu bu arabalar.

O akşam, babası bostandan kaldırdıkları patatesleri ilçeye götürüp, ertesi sabah satacağından bahsetti.

—Abdullah, alacağım parayla sana da yeni bir çift lastik getireceğim, dedi.

Abdullah kapının kenarında çıkardığı lastik ayakkabılarına doğru baktı Epeyce eskimişlerdi. Yeni bir çift lastik haberi yüzünü güldürdü.

Elinde oynadığı kağnıdan köydeki diğer çocuklarda da vardı. Kimin kağnısı daha büyükse bütün çocuklar onun peşinde koşardı. En büyük araba dayısının oğlu Abdulkadir'deydi. Bu yüzden çocuklar hep onunla oynamak istiyorlardı. Dedesine içinden kızdı “Neden sanki daha büyük bir kağnı yapmamıştı onun için? ”

Kağnının tekerleklerini parmakları ile döndürürken aklı yeni lastiklerindeydi hâlâ… Birden yerinden sıçradı. Aklına bir fikir gelmişti. Babası nasıl olsa ilçeden yeni lastik ayakkabılar alacaktı onun için. Eskiyen lastiklerinden parçalar kesip kağnı arabası için tıpkı şehirdekiler gibi lastikten tekerlekler yapabilirdi. O zaman köyün bütün çocukları başına toplanacak, hepsi de onunla oynamak isteyeceklerdi. Dayısının oğlu Abdulkadir de artık arabasıyla övünemeyecekti. Çünkü onun arabasının tekerlekleri tahtadandı. Oyuncağını elinden bırakıp kimseye fark ettirmeden lastiklerini içeriye getirip üstünü de bir kilim parçası ile örttü. Herkes uyuyunca lastiklerini çıkardı mutfaktan kaçırdığı bir bıçakla altlarından daire şeklinde parçalar oymaya başladı. Bu parçaları arabanın tekerleklerine çiviledi mi her şey tamamdı. O gece heyecanından uyuyamadı. Sabahleyin tekerlekleri çiviyle tutturdu böylece hayalindeki arabayı yapmış oldu.

Kestiği kısımlar görünmesin diye lastiklerinin içine çoraplarını yerleştirip kapının kenaına bıraktı. Ertesi gün tatildi. Okulun olmamasına mı sevinecekti yoksa gelecek olan yeni lastiklerine mi bilemedi. Belki de en çok kağnı için sevinmeliydi.

Sabah uyandığında kapının önünden sesler geliyordu, babası gelmiş olmalıydı. Arabasının tekerleklerini ilk babası görmeliydi ve hayret edip:

—Şehirdeki arabaların tekerlekleri gibi olmuş, aferin sana demeliydi. Hemen yatağından kalkıp lastiklerni giyindi. Kimse anlayamayacaktı lastiklerinin delik olduğunu. Annesi fark etse bile yenileri geldiği için kızmayacaktı. Elinde arabası ile kapıdan çıktı. Babasının yüzü asıktı.

—Patatesleri satamadım. Abdullah sana da söz verdiğim lastikleri alamadım. Lastiklerin de sandığım kadar eski değilmiş bu sene de idare edebilirsin değil mi? dedi.

Babası bunları söylerken Abdullah eli ile arabasının lastiklerini kapatmaya çalışıyordu. Deliklerden dolan kumları ayak parmaklarında hissetti. Göstermemeye çalışsa da gözleri doldu, babasının sorusuna cevap olarak yavaşça başını salladı…

Yazar: Zuhal GEDİK
02-06-14
E mail: zuhalgedik@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 8
derya yavuz
yüreğine sağlık
Tarih : 08-11-18

güzel yüreğine ellerine sağlık canım.Çok güzel bir hikaye

 
merteren
hikaye çok güzel
Tarih : 29-01-18

hikaye çok mu çok güzel

 
Merve
26
Tarih : 01-04-16

Ellerine emeklerine sağlık devamını bekliyoruz..

 
derya aktas
çok hoş olmuş
Tarih : 21-10-14

Yüreğine sağlık çok güzel olmuş devamını bekleriz

 
Süeda
Ah
Tarih : 04-06-14

Yüreğine sağlık canım. Biraz içimi acıtsa da çok güzel olmuş. Rabbim daim ettirsin inş.

 
meltem
çocukluk
Tarih : 04-06-14

Çocukluğun saflığıyla, güzelliğiyle dolu hikayen için teşekürler. çok güzel bir hikayeydi.

 
Nevin
Hayallerimiz
Tarih : 04-06-14

Zühal Kardeşim güzel bir yazıydı. Eline yüreğine sağlık. Yazılarının devamını bekliyoruz.

 
Emine
Çocukluğum
Tarih : 04-06-14

Sonu hayal kırıklığı olsa da çok güzel bir hikayeydi. Bize sanki çocukluğumuza ait değerleri hatırlattı. Yüreğine sağlık kardeşim.

 
LÂSTİK TEKERLEKLER
Online Kişi: 10
Bu Gün: 44 || Bu Ay: 5.939 || Toplam Ziyaretçi: 2.195.619 || Toplam Tıklanma: 51.877.986