ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ŞUUR YAZILARI
Okunma Sayısı: 2375
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
UNUTMA KARDEŞİM!

UNUTMA KARDEŞİM!Bugün yüksek mevkide oturan ya da bir şekilde servete-şöhrete kavuşan kardeşim: Egemenler tarafından “göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafalı”, “takunyalı” diye aşağılandığın günleri unutma!

Başı kapalı bacım: Üniversiteden kovulduğun, “ikna odaları”na sokulduğun, baskı ve şiddet gördüğün, “Karafatma”ya benzetildiğin, köşe yazılarında küfür yediğin, hakarete uğradığın, hakkını aramaya çıktığın için idamla yargılandığın dönemi unutma!

Aziz dostum: Namaz kıldığın için memuriyetten, eşinin başı örtülü diye subaylıktan atıldığın dönemleri unutma!

Yazar meslekdaşım: Hakkı ve hakikatı savunduğundan dolayı “mürteci” damgası yediğin, ötekileştirildiği, andıçlandığın, meslekten uzaklaştırıldığın devirleri unutma!

Bugünkü hükümeti beğenmeyebilirsin, hareketin liderini sevmeyebilirsin, iktidarı eleştirebilirsin, daha geniş hürriyet, daha fazla insan hakları isteyebilirsin, ama “28 Şubat’a rahmet okuttu” deme! Deme, çünkü Allah’ın gücüne gider.

Yüreğinde “iman” kırıntısı taşıyanlar açısından, 28 Şubat sürecinin toptan adı “zulüm”dür!

İktidar partisi (Ak Parti) omurgalı durmasaydı, özellikle parti lideri Sayın Erdoğan, zaman zaman kelleyi koltuğa almasaydı, bugün Türkiye hâlâ “Laiklik-irtica” geveliyor olur, bir adım dahi ileri gidemezdik.

Büyük çabalar sonucu, çok şükür o sarmaldan kurtulduk. Artık kimse “laiklik-irtica” sendromunda değil. Olanlar da seslerini çıkaramıyorlar.

Ne oldu, laiklik bir yerlere mi gitti, laiklikten vaz mı geçildi? Hayır! Devlet hâlâ laik, eski anayasa da durup duruyor (bir türlü değiştiremedik) ve “laiklik ilkesi” hem anayasa maddeleriyle hem de ceza yasasıyla hâlâ korunuyor.

Ama artık “Demokles’in kılıcı” gibi tepemizde sallanmıyor. Başörtülü kıyafetiyle okumak ya da çalışmak isteyen kadınlarımızın yüzüne kapılar kapanmıyor, imam-hatip okullarından mezun olanların önüne “katsayı engeli” çıkartılmıyor.

Herkesi kendi tercihimiz istikametinde yaşamaya mecbur etme derdinden, çok şükür çoğumuz kurtulduk. İdeoloji marjinallaştı. Geniş kitleler “daha geniş özgürlükler” peşinde koşuyor, daha insanca yaşama hakkı istiyorlar.

Zaten “demokrasi”, farklılıklara sadece hayat hakkı tanıyan değil, aynı zamanda farklılığı teşvik eden rejimin adıdır. Egemen kesimler yıllar boyu farklılıklara kapalı bir demokrasi istediler, çeşitli kesimlerden milyonlarca insanımız mağdur oldu. Aslında onun başka bir adı vardı: Ona “diktatörlük” denirdi.

Salt kendilerini ve kendi tercihlerini haklı gören diktatörler yüzünden, dünya, tarih boyunca nice açmazlara sürüklenmiş, kan deryasına düşmüştür.

“Tek yol” anlayışının nasıl bir çıkmaz sokak olduğunu anlamak için vahşi döneme dönmeye bile gerek yok; Adolf Hitler Almanya’sı, Benito Mussolini İtalya’sı, Joseph Stalin Rusya’sı ve Franko İspanya’sına bakmak yeterlidir…

Türkiye’de tek parti dönemine ve onun yansımaları olarak ortaya çıkan darbe dönemlerine bakın. Reklam, propaganda, lojman, heykel, baskı ve şiddet dışında, hiçbir şey yok… “Bunu da onlar yaptı” diyebileceğimiz bir eser bırakmadılar.

Her darbe, arkasında bol mağdur, bol gözyaşı, bol kan, bol idam, bol hicran, bol eziyet ve bol işkence bıraktı! Bunu bile bile, yaşaya yaşaya, bu dönemi geçmiş darbelerle, hele de 1950 öncesiyle bir tutma!

Minarelerde Ezan-ı Muhammedi, camilerde “elif-ba” okutacak hoca yoktu. “İlmihal” basmak da yasaktı, dağıtmak da… Üç-beş kişinin bir araya gelip, devletin öğretmediği dini ahkâmı öğrenmeye çalışmasının adı: “Devletin temel nizamlarını dini esas ve akidelere uydurmak maksadıyla gizli cemiyet kurmak”tı…

Kur’an kursları, imam-hatip okulları, İslâm Enstitüleri, İlâhiyat fakülteleri kapalıydı… Camiler ya yıkıma terk edilmiş ya başka amaçlarla (banka ardiyesi ve CHP merkezi) kullanılmak üzere kiralanmış veyahut arsasıyla birlikte satılmıştı.

Sen kendi kişisel, cemaati ya da zümrevi menfaatinden bugüne bakma: Biraz da ümmetin beklentileri ile kendi imanın açısından bak! Göreceksin ki, bugünleri darbe dönemleriyle veya 1950 öncesiyle mukayese etmek bile akla ziyan bir iştir.

Kurularla yaşların yanmasını istemem. Ama yapanın yanına da kâr kalmasın: Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, bakanları, ailelerini, MİT’i, Genelkurmayı yasadışı dinlemenin ve bir yerlere servis etmenin de tabii bir bedeli olacak. Kendini o zümreden ayır, CHP çizgisinden kurtul, imanının istikametinde kal.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
15-11-14
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
UNUTMA KARDEŞİM!
Online Kişi: 23
Bu Gün: 205 || Bu Ay: 8.809 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.207 || Toplam Tıklanma: 51.931.992