ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 1865
Yazar: Ali İlbey
PÜR-ATATÜRKÇÜ MEGALOMAN ZEYBEK'İN HEZEYANLARI

PÜR-ATATÜRKÇÜ MEGALOMAN ZEYBEK'İN HEZEYANLARISiyaset yolunda çok dönengeçli tabiatıyla tanınan, çok başkalaşıma uğrayan ve kendini sürekli “seleksiyona ”(ayıklama) tâbi tutan Zeybek, bir “Dede’nin” sözünden hareketle “Atatürk evliyadır” deyince, ruh ve akıl sağlığının yerinde olup olmadığı hakkında şüphe uyandırdı.

“ATATÜRK EVLİYADIR” DİYEN ZEYBEK’İN AKIL SAĞLIĞI ÖLÇÜLMELİ

“Evet, Atatürk evliyadır, Allah’a çok yakın bir insandır. Atatürk, bir kayısının tadında Allah’ı bulan adamdır. Bir gün çiftlikteki evinin bahçesindeki ağaçtan birkaç kayısı koparır. Yerken; ‘Allah bizim için ne tatlar yaratmış’ der. Atatürk’e dil uzatanlara soruyorum: Sen acaba hayatın boyunca yatıp kalktığın namazlarında, Arapça okunanları anlamadan Atatürk’ün tattığı bu duyguyu hiç tattın mı? Hiç kayısının tadında Allah’ı buldun mu? Atatürk Kur’an okunduğu zaman anlıyor ve ağlıyordu. Sen hiç bu duyguyu yaşadın mı?”

Fakir gibi Atatürkçülükle mücadele edenleri kastediyor olmalı. Çünkü biz kaysı yiyip üstüne rakı içerek hâşâ Allah’ın tadının bulunmayacağına inananlardanız.

Medenî Bilgiler Kitabı’nda “Allah fikrini kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir... Allah fikri, Mısır'da belli toplumsal süreçlerde ortaya çıktı” diyen M. Kemal’i, komik bir argüman olan “kaysının tadında Allah’ı bulduğu” için hidayete ermiş biri olarak tavsif etmesi, akıl sağlığının mutlaka ölçülmesini gerektiren sebeptir.

“Bütün düşüncem ve eylem hayatım boyunca M. Kemal Atatürk’ü sevdim ve onu anlamaya çalıştım. Yaptığım konuşmalarda onu hep anlamak ve anlatmak çabasında oldum” demesi ve  “Hz. İbrahim’in Sümerli bir Türk olduğunu, dolayısıyla Hz. Peygamberin de Türk soyundan olduğunu…” iddia etmesi akıl sağlığının yerinde olmadığının bir başka işaretleridir.

SÜRREALİST ATATÜRKÇÜ ZEYBEK MASAL ANLATIYOR

Gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan, tamamen hayâl mahsulü bir M. Kemal târifi dinlemek isterseniz aşağıdaki metni okuyabilir ve 23 Nisan’larda çocuklara anlatabilirsiniz:  

“Atatürk kimdir diye sorsalar… Okuyan, okuduğunu anlayan, o derim. Gerçekleri sezendi. Karıncayı ezmezdi, zalimleri ezendi, tuzakları kırandı, oyunları bozandı. Hem tarihi yapandı, hem de dönüp yazandı. Hayatı pahasına bize bir yurt kazandı. Başarılı komutandı, başkandı, düşünürdü, ozandı, milletini çağdaş dünyada gelmesi gereken yere getirmek için devrim yapan Atatürk… Kitaplar yazan, düşünür ve şiirler yazan Atatürk…  Türk Ulusu da onu Atatürk diye andı.  Vatan savunmasında geçen yıllar boyunca sağlığını yitiren ve son olarak Hayat’ı kazanmak uğruna şehit olan Atatürk…” (Anayurt Gazetesi)

Sürrealist pür-Atatürkçü bir meczubun târifini sorsalar yukarıdaki satırların sahibini gösterebiliriz. Sormazlar mı? Karıncayı ezmeyen bir insan, nasıl oluyor da en yakın cephe arkadaşlarını hukuksuz İstiklâl Mahkemeleri’nde yargılatıyor, millet temsilcisi âlimleri idam ettiriyor?    

M. Kemal zamanında câmilerin yıkıldığı sorusuna "Camiye tapmayın putçuluktur, bir binadır, ihtiyaç olunursa yıkılır" şeklinde cevap veriyor ki onun zihin travması geçirdiğine ve şizofrenik zihin yapısına sahip olduğuna hükmedebiliriz.

İNSAN AKLINI VE AYDINLANMAYI KUTSALLAŞTIRIYOR…

İslâm’a bazen pozitivist seküler karışımı, bazen de “deist” (yaradancı) felsefî görüş nokta-ı nazarından bakıyor:

“Bilim bilinci bizim hâlâ ulaşamadığımız bir şeydir. Bilimlik bilgileri istidlal yani akıl yürütme yoluyla ilerletiriz ki bu da felsefedir. Felsefi bilgi bilime önderlik yapar. Filozof bir görüş ortaya koyar. Hayata bakarken insan aklının kutsallığı ve bu aklın bilimlik yöntemlerle genişletilmesi gerektiğini düşünerek, ‘bildiğim her şey yanlış olabilir, doğruyu bilim yolundan giderek bulmalıyım’ demek bilim bilincidir. Bu bilimin önünde hiçbir engel tanımamaktır. Mustafa Kemal de Hz. Muhammed Mustafa da hatta bilginlerin kendileri de bilimin önüne engel olarak konulmamalı. Bugün Batı karanlıktan kurtulduysa, Aydınlanma başladıysa bu sayededir.”

Aklı kutsallaştıran pozitivist Avrupa’nın medeniyet anlayışının zemini olan bilim ve aydınlanmayı savunan birinin mukaddesatçı ve milliyetçiliğinin imajdan ibaret olduğu anlaşılmıyor mu? Bilim ve aydınlanmanın dini dışlamak mânasına geldiği malûmdur.

TÜRKLERİN DİNİ “GÖKTANRI DİNİYLE BAĞDAŞAN” ŞERİATSIZ BİR İSLÂM OLMALIYMIŞ

Son derece yanlış yorumladığı Ahmet Yesevî’nin tasavvuf ekolünü Atatürkçü laik Cumhuriyetle sentez yapmaya çalışması zihninin ârızalı olduğunun bir başka delilidir. Her sözünün başında, “Yesevî, Türklerin başöğretmeni, Türklere dosdoğru Müslümanlığı öğretti. Türk töresiyle Türklerin alışageldiği Gök-Tanrı dinini bağdaştırdı…” diyen ve Kemalist İlahiyatçı Yaşar Nuri’den “çok şey öğrendiğini” söyleyen birinin Türkiye’de siyasî ikbali olabilir mi?

“İslâm’la Atatürk arasında çelişki görmek mümkün değil” diyen birinin ilmî ve fikrî müktesebatının olduğunu söyleyebilir miyiz? Zeybek şu sözleriyle seküler-Şaman karışımı bir Türkçü olup çıkıyor ki ne olduğunu tam olarak kestirmek mümkün değil. Çünkü sürekli seleksiyona (ayıklanma) uğruyor.

“TÜRKİYE’DEKİ İSLÂM ARAP İSLÂM’IYMIŞ”

Ona göre, “Eşari Nakilciliğini dogmalaştırıp, İslam diye topluma dayatanlar… ülkemizi yeniden karanlık bir yola sokmuşlardır.” Bu “karanlık yol” dan çıkıp, Göktanrı dini ile yorumlanmış İslâm’ın Atatürkçü bilim ve akıl ile birleştirilip “reform yapılmış bir din” yoluna girmek gerekmiş. Belli olan şu ki, Türkiye’deki Müslümanların yaşadığı İslâm’a “Arap İslâm’ı” diyerek inanmadığını ima ediyor ve ehl-i Sünnet anlayışına sahip Türkiye’deki çoğunluğa “Arap İslâm’ıyla bilinçleri kararanlar” diyerek ehl-i Sünnet inancına sahip olmadığını da ihsas etmiş oluyor. İşte delili:

“Hoca Ahmet Yesevi, Türk töresiyle, eski Göktanrı dinini inanç ve ritüelleriyle, İslam tasavvufunun Hallacı Mansur yorumunu birleştirerek ortaya Türk İslam’ını koyan insandır. Göktanrı dini aslında hep yaşamaktadır. Türkler hangi dine girerse girsin, Göktanrı dini onun içinde yaşar. Fakat bugün Türkiye’de Arap İslam’ıyla bilinçleri kararanlar var. Bu inançta Gök sonsuzdur, yaratıcıdır, onun dışında hiçbir şey yoktur ve o her şeyin, her zerrenin içindedir. Göğün var ettiği ve Gökten olan her şeye de insanlar iyilik yapmalıdır. Türk İslam’ının Arap İslam’ından farkları vardır: Bir, herkesin anlaması için Türkçedir. İki, kadını dışlamak yoktur. Sohbette kadın ve erkek birliktedir. Ahmet Yesevi Türk Müslümanlığıdır. O, Arap İslam’ına karşı Türk Müslümanlığını savunmuştur”

TÜRK MİLLİYETÇİLERİNE “GÖKTANRI DİNİNİ” ANLATMASI

Semavî bir dinmiş gibi, sanki islâm’ın temelleriymiş gibi habire “Göktanrı inancının temelleri” ni yazıyor. “Göktanrı, sonsuz boyutta sonsuzluktur. Sonsuz güç o’nundur, gökler, yer ve insan bir bütündür.  Var olan her nesneyi kapsar. O’nun dışında hiçbir varlık yoktur. O her yarattığının içindedir. Göktanrı’nın yeryüzündeki en üstün görüntüsü insandır. Hayvanlar, ağaçlar, bitkiler, cansız denilen nesneler, hava, su, toprak ve ateş… Güneş, yeryüzüne Göktanrı’nın en büyük ve önemli görüntüsüdür. Güneşin ışığı göktanrı’nın nur’undandır” şeklinde tabiat ve metafizik sentezinden oluşan yüzlerce madde sayıyor. (Anayurt Gazetesi)                                                                                                    
                                                                                                                                             Tevhidî islâm anlayışıyla hiçbir ilgisi olmayan ve Panteizme benzer bir inanç motifi olan Göktanrı inancını Türk gençleri için yeniden yazdığını söylüyor. Malûmdur ki “Panteizm”, deizmi aşan ve Yaratıcı ile kainatı bir ve aynı kabul eden görüştür. Felsefede “tümtanrıcılık” demektir.

“GÖKTANRI DİNİYLE YORUMLANMIŞ İSLÂM”I SAVUNUYOR

Akl-ı meaş sahibi Zeybek’e göre “Göktanrı dini Türklerin içinde hep yaşıyormuş. Hakiki İslâm Göktanrı diniyle yorumlanmış olan Yesevî ve Hacı Bektaş-ı Velî’nin yoluymuş. Kemalist Cumhuriyetin projesi olan “Türk Müslümanlığını” savunması ve “Türk Müslümanlığının Arap İslâmlığından farkı, Türkçe olmasıdır” demesiyle Kemalistler ve Ziya Gökalp gibi Türkçe ezan taraftarı olduğunu ihsas ediyor. Zavallının Türklük anlayışı gibi İslâm anlayışı ârızalıdır.

Türk Solu dergisindeki mülakatında, Türklüğü M. Kemal’in Nutuk’undan, İslâm’ı da “üstadım” dediği Âlevî-Bektaşî dedesi Hacı Ahmet Kayhan’dan öğrenmiş. Bu kusuruyla kalmıyor,  “İslam’ı doğru anlayan, Türklüğü doğru kavrayan ve Atatürk’ü de iyi okuyan bir insanım” diyerek övünüyor ki bu katmerli kusur onu iflah etmez.

ZEYBEK, TÜRKÇE KUR’AN TARAFTARIDIR

“Kuran Türkçe okunabilir. Peygamber buna izin vermiştir. Onun zamanında Farslar, Farsça namaz kılmışlardır. Fatiha Suresi Farsçaya çevrilmiştir. Gerçekte namazda Fatiha okumak bile zorunlu değildir. Namaz Tanrı’ya yakarmadır ona yönelmedir aslında. Bizim vahdet inancımıza göre insan da bir anlamda Tanrı’dır. En azından Tanrı’dandır…”

Her tarafı eğri büğrü bu sözlerinin neresini düzeltelim? Kılavuzu Ziya Gökalp ve M. Kemal olan Zeybek, “Yeni Türkçülüğün Esasları adında bir kitap hazırlıyorum” diyor ki, eklektik ve sentezci yapıdan bir türlü kurtulamayan Türk milliyetçilerinin vay hâline!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali İlbey
13-12-14
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
PÜR-ATATÜRKÇÜ MEGALOMAN ZEYBEK'İN HEZEYANLARI
Online Kişi: 16
Bu Gün: 11 || Bu Ay: 959 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.828 || Toplam Tıklanma: 52.220.582