ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : /
Okunma Sayısı: 2177
Yazar: Meryem Aybike Sinan
HZ. MUHAMMED (sav) E ARZUHÂLİMDİR

Efendim,

Sevgili Resûlüm,

İsmine hayran olduğum,

Vakitlerden akşam, mevsim bahardır. Erguvânî bir akşamın kuytusunda derin bir melâle tutsak düşen yorgun ve titrek rûhumuz senin gül kokulu bahçene meylediyor. Ta yürekten seni anıyoruz Efendim. Biz ki baharı sen bilmişiz,  gülü sen. Güzelliklerin ve iyiliklerin remzi seni bellemişiz. Aradan upuzun yıllar geçmiş. Nice baharlar gelip geçmiş zamanın kadranında. Biz unutmuşuz verdiğimiz onca sözü, dönmüşüz verdiğimiz sözlerden niyazlardan.   Şimdi yüreğimiz nisyanlar içinde yaralı, ağır. Senin doğumunu muştuluyor takvimler, seni fısıldıyor sadakat.  Nisan yağmurları tıkırdatıyor yine ruhumuzun gizlerini. Aklımıza senin kutlu sözlerin düşüyor, ıslanıyoruz selsebil gözyaşlarıyla…

Yüreğimizde kule kule dikilmiş Kisra sarayları yıkılıyor yeni baştan.

Yeni baştan giyiniyoruz asr-ı saadeti.

Efendimiz,

Kurtarıcımız,

İsmine hayran olduğumuz,

Ve İsmiyle Handan olduğumuz!

Adı güzel, kendi güzel Muhammed!

 

Efendim,

Ey sevgili Resulümüz,

Ey İki cihan Güneşimiz,

Bizi kahreden günahlarımızla yeni baştan senin iklimine yöneldik. Gözlerimizde dinmeyen yaş yüreğimizde derin bir telaş. Bulanık sularda dolanıp dolanıp huzuruna geldik arlanmayası. Keşke, senin güvenli, berrak sularının yanağına konan bir nilüfer çiçeği gibi beyazın en beyazından bir yüreğimiz olsaydı da sana hiç utanmadan gelebilseydik ve ellerine yüzümüzü sürebilseydik bıkmayası… Rûhumuzun gemileri senin rıhtımının huzuruna varsaydı keşke unutmayası. Kötülüğü tanımasaydı yüreğimiz, riyâ ve kini bilmeseydik hatırlamayası. Bir eski zaman masalı gibi hep masum kalabilseydik bir Yed-i Beyzâ gibi… Bir ikindinin serin dalına huzur taşıyan bir meltem gibi esip durabilseydik keşke, şefaatini utanmadan dileyebilseydik! Ucu cennet olan şükür ipine tutunabilsek ve senin sözlerine kalbimizi sürebilseydik!

Şimdi bütün çıkmazlarımızla, bütün karalarımız ve bütün yaralarımızla senden merhamet ve şefkat diliyoruz ve biliyoruz ki senin ümmetine olan sevgin ve şefkatin billur pınarların gözelerinden akan coşkun sular gibidir. Şimdi mevsim bahardır…

Bir kutlu doğumun hatıraları yığışıyor ruhumuza.

Keşke bu akşam, bu bahar akşamı gözyaşlarıyla ummanlar devşiren bir tövbenin şafağı olabilseydik.

Efendimiz,

Kurtarıcımız,

İsmine hayran olduğumuz,

Ve İsmiyle Handan olduğumuz!

Adı güzel, kendi güzel Muhammed!


Efendim,

Ey Sevgili Peygamberimiz,

Önderimiz, Rehberimiz, Nûrumuz, Şafağımız,

Rûhumuzun serveri, gönlümüzün ziyâsı, geçmişimizin nûru, geleceğimizin pür-nûru! Ve kalbimizin sürûru! Çokça yanılmış, çokça aldanmışız. Şeytan taşlamaktan tavaf yapamayan ümmetinin hâl-i pür melâli içredir ki yüreğimiz hayli ızdıraptadır. Meğer ki gönlümüz bu kesret vadisinde çölün bağrındaki seraba tutunmuş bir hülyâ imiş. Yanı başımızda bir umman dururken şaşı gözümüz yıllar yılı bir serabın hayaline aldanmış. Alınyazımızı kendi elleriyle düğümlemiş nefsimiz. Keşke Karani yürüyüşlü bir serüven olsaydık Yemen Ellerinde! Hep sana yürüseydik, senin coğrafyanın yakan çöllerinde yansaydık hiç usanmadan. Dünya Şeyh Küşteri’nin hayal perdesiymiş meğer. Çok geç anladık. Yalandan ne oyunlar oynamışız ne yalanlar söylemişiz bahtımızı kahreden. Şimdi ne serüvenler yazılı amel defterimizin kahırlı yapraklarında.

Senin şefkatine, merhametine ve şefaatine muhtâcız Ya Resûlümüz!

Her dem seninleyiz, dualar elimizde…

Yeni baştan yola düştük, yeni başladı serüvenimiz!

Efendimiz,

Kurtarıcımız,

İsmine hayran olduğumuz,

Ve İsmiyle Handan olduğumuz!

Adı güzel, kendi güzel Muhammed!


Efendim,

İsmine hayran olduğumuz,

İsmiyle handan olduğumuz efendim!

Şimdi vakitlerden tan vaktidir. Camilerde ezan-ı şerif okunuyor. Ezanın kutlu sesi açıyor yüreğimizin perdesini. Esrarlı bir saba açıyor gönlümüzün kapısını, sızıyor ta derinlere. Ürperiyor ve uyanıyoruz. Bir el dokunmuş yüreğimize saba tadında. Gözlerimiz buğulanıp yağıyor nisan’a inat. Hiçliklere inat. Menekşeler, ıtırlar boy veriyor yüreğimizin bahari toprağında. Kimselerin ayak basmadığı gönlümüzün sessiz kırlarında, bin bir kır çiçeği açıyor. Saba rüzgârı gülce esiyor Efendimiz! Her dem seni anan, senden gül kokuları getiren kıble rüzgârı yüzümüzü okşuyor, inşirah buluyor kalbimiz.  Kelebek kanatlı bir düş görüyoruz ve düşüyoruz peşine. Bizi senin gül kokulu iklimine getiriyor. "Düşlerimizi hayra yor Rabbim!" diyoruz En Sevgiliye. Asrın cehenneminden iltica ediyoruz rahmetinin saadet kapısına. Çalıyoruz, çalıyoruz,  bir daha çalıyoruz... Mülteciniziz diyorum kapınızda Rabbim mülteciniziz kapında… O ulu dergâhta bizi yalnız koyma Efendim, darda koyma bizi, zorda koyma. Şefaat kıl ümmetine ne olur!

Efendimiz,

Kurtarıcımız,

İsmine hayran olduğumuz

Ve İsmiyle Handan olduğumuz!

“Adı güzel kendi güzel Muhammed!” (sas)

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Meryem Aybike Sinan
19-04-10
E mail: aybikesinan@gmail.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HZ. MUHAMMED (sav) E ARZUHÂLİMDİR
Online Kişi: 15
Bu Gün: 0 || Bu Ay: 6.512 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.883 || Toplam Tıklanma: 52.122.023