ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 3443
Yazar: Ali Nur Kutlu
CEMAATLERİN SİYÂSETLE İMTİHANI

İDEALİST OLALIM AMA REALİST DAVRANALIMİslam, cemaat kavramına ayrı bir önem vermiştir. Cemaatle kılınan namazın daha sevap olması, her hafta Cuma namazında buluşulması ve yılda bir kere Hacc'da buluşulması, toplumun bir arada tutulmasına ne kadar önem verildiğini gösterir.

Toplumun ve devletin insan kaynağı havzası

Tüm İslam tarihi boyunca cemaatler, toplumun ana dinamiği, eğitim merkezi ve insan kaynağını oluşturur. Uzun dönemler edep, adap, irfan ve ilim havzaları tarikatların, cemaatlerin etrafında oluştu. Zamanla bu havzalar toplumun ve devlet kurumlarının ihtiyacı olan nitelikli insan kaynağını yetiştirmiş, insanların manevi ihtiyaçlarını karşılamasına büyük katkı sağlamıştır.

Örneğin bugün hala Karagümrük'te faaliyetini sürdüren Cerrahi Dergahı, şehirli bir tarikat olarak, Osmanlı devletinin en önemli bürokratlarının uğrak yeriydi. Yine Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran seferine kadar, Bektaşi tekkeleri Yeniçerilerin ikinci eviydi.

Konya Mevlevileri, Anadolu Nakşileri, Kuzey Afrika'da Sunisiler, Uzak Doğuda Muhammediyeler gibi tarikatlar/cemaatler Osmanlı döneminin önemli aktörleriydi. Ancak,

Cemaatlerin yozlaşma sorunu

Osmanlı'nın son dönemlerinde bu tekkeler, tarikatlar ve cemaatler gittikçe geleneksel misyonlarından kopmuş, bir yozlaşma sorunu yaşamıştır. Tanzimat döneminde (1830) yeni medeni kanun yapımı tartışmalarında, medreselerin, cemaatlerin ve tekkelerin artık toplumun ihtiyacı olan fakih, kadı, kazasker gibi önemli kadroları yetiştiremediği eleştirisi dile getirilmiştir.

Bu nedenle hukuk ve adalet sisteminin artık medrese ve tekkelerin inisiyatifine bırakılmayacağı gerçeğinden yola çıkılarak, Mecelle'nin yazılmasına karar verilmiştir. Şunu da not edelim, Mecelle, döneminin en iyi medeni hukuk metnidir. Yüz yıl boyunca da İslam ülkelerinin neredeyse çoğunda cari kanun kaynağı olarak varlığını sürdürmüştür.

Cemaatlerin, tarikatların, medreselerin ve tekkelerin bozulma süreci devlet ve siyasetle olan ilişkisinde en çok kendini gösterdi. Siyasi niyetleri, hedefleri olanların cemaatleri kullandığı, cemaatlerin de dünyevi çıkar için geleneksel yollarında saptığı görüldü tarihte. Aslına bakılırsa, Emevi döneminden beri, mezhepler üzerinden süren siyasetle cemaatlerin ilişkilerini öyle kolayca tanımlamak ya da ayrıştırmak kolay değildir.

Holdinge ve partiye dönüşen cemaatler

Ancak bugün modernizmin yoğun etkisi altında kalmış İslam medeniyetinin, ana omurgası olan cemaatlerin/tarikatların de ciddi bir değişim içinde olduğunu görmek lazım. Örneğin sivil toplum gibi hareket edenler, yardım kuruluşuna, eğitim kuruluşuna, hatta siyasi partiye, ticari bir holdinge dönüşen cemaatler var.

Tüm bunlar modernizmin geleneksel cemaat yapılarını değişime zorlaması nedeniyle yaşanıyor. Cemaatler ise geleneksel yapılarını korumak, güçlendirmek yerine bu değişim baskısına boyun eğiyor.

Burada çok suçlayıcı olmamak da gerekir. Zira Cumhuriyet, tüm tekkeleri, tarikatları, cemaatleri yasaklayarak Osmanlı'dan gelen geleneği kesintiye uğrattı. Dolayısı ile çoğu cemaat yüz yıllardan beri süzülüp gelen geleneklerini öğrenemedi. Ancak bugün, hem kaynaklar, hem siyasi ortam cemaat ve tarikatların asıl misyonlarını ve geleneklerini öğrenmesine engel değil artık.

Siyasetin etkisine girmek

Bizim yaşadığımız bir diğer önemli sorun, siyasetle cemaat ilişkilerinin bu dönemde çok fazla yoğunlaşması, iç içe girmesidir.

Gülen cemaatinin iktidara ve devlete talip olan, tüm varlığını buna göre şekillendiren yapısını bir ibret örneği olarak, çok iyi incelemek ve anlamak gerek.

Siyasetle yakınlaşmanın avantaj ve tehlikeleri vardır. Örneğin aşırı yakınlaşma sivil toplum örgütlerini çok ciddi biçimde çoraklaştırırken, cemaatleri de politize olup manevi yönlerinin zayıflamasına neden olabiliyor.

Evet, iktidarda kendi fikir ve inancına yakın insanların olması güzel bir şey ve avantajdır. Ancak bu, geleneksel olarak edep, adap, irfan, ilim havzaları olmasına, toplumun ihtiyacı olan hikmet sahibi insanlar yetiştirmesine de engel olmamalı.

Sanırım iktidarın da en çok istediği şeylerden biri, siyasetten bağımsız olarak ülkenin ve toplumun ihtiyacı olan irfan nesli yetiştirilmesidir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Nur Kutlu
04-12-15
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
CEMAATLERİN SİYÂSETLE İMTİHANI
Online Kişi: 11
Bu Gün: 237 || Bu Ay: 3.241 || Toplam Ziyaretçi: 2.232.285 || Toplam Tıklanma: 52.270.433