ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1767
Yazar: Serdar Arseven
İLİM, HİKMET, İRFAN... KÜLLİYE

İLİM, HİKMET, İRFAN... KÜLLİYEBaşbakan Ahmet Davutoğlu, “Geleneksel İrfan Merkezleri”ne kanuni statü verileceğini açıkladı...

Bu, “2016 eylem plânı”nın en önemli vaadi.

İlim, hikmet, irfan...

“Yeni Türkiye” bu hatta ilerlerse gerçekten yeni olur.

Recep  Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki “Külliye” bu yolda çok sağlam icraatlar ortaya koyuyor, “Külliye” bedenimizi ruhumuzla buluşturuyor.

Bilim ödülleri, kültür ödülleri, sanat ödülleri, irfan ödülleri...

“İrfan” öncüleri, uzun yıllar sonra “Devletin en yüksek makamı” tarafından taltif ediliyor...

İlim, hikmet, irfan yolculuğunun başlangıç noktasında, Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’ninnasihatlerinden istifade...

“İrfan” öncülerimize daha fazla kulak vermek...

Daha doğrusu “yürekle” dinlemek...

Buyurunuz:

- İlim/Bilim, sadece akıl ve zihin hamallığından ibaret kalmamalı. Bunun için ilim, hikmetle aydınlanmış bir gönül süzgecinden geçirilerek hazmedilmeli. Ancak bu takdirde ilim, bir üst safha olan “irfân”ın neşv ü nemâ bulacağı bereketli bir toprak hâline gelir.

Cenâb-ı Hakk’a vâsıl etmeyen, tefekkürde incelik ve derinlik kazandırmayan, Rabb’in aşk ve muhabbetini tattırmaya yaramayan mâlumat, ancak kuru bilgi kalabalığından ibârettir.

Gönülleri Kur’ân ve Sünnet’in bilgisiyle, yâni hikmetle nurlanarak irfâna ermiş olanlar, hem kendilerinin hem de etraflarında bulunanların gönüllerini aydınlatırlar. Ebedî huzur ve saâdetin yolunu gösteren hidâyet kandilleri olurlar. Lâkin ilmini bu safhalara intikal ettiremeyen sığ idrakler, takılıp kaldıkları noktada kendilerini ne kadar bilgili zannetseler de, hayat ve kâinat muammâsındaki ilâhî sırları çözemezler...

Hikmet, Kur’ân ve Sünnet’in şaşmaz hakîkatleridir.

“Sen, Rabb’inin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et.” (en-Nahl, 125) âyet-i kerîmesinde ifâde buyrulan hikmetten maksat, müfessirlerce Kur’ân ve Sünnet olarak tefsir edilmiştir.

İlim şehrinin kapısı olan Hazret-i Ali -radıyallâhu anh:

“Ruhlarınızı hikmetli sözlerle dinlendirin. Çünkü bedenler yorulduğu gibi ruhlar da yorulur” buyurmuştur. İnsanın huzuru, ilim ve hikmetsiz gerçekleşemez. Rûhun sıkıntılarını bertaraf eden, onu dünyevî ihtirasların ve nefsânî arzuların kıskacından kurtarıp huzur ve sükûna kavuşturan hakîkat incileri, hep hikmet cümlesindendir.

Hırs ve kaprislerin zehirli yemişleri olan nefsânî menfaatler, gönlün hikmette derinleşmesini engelleyen ve rûhânî hayata vurulan birer zincir mesâbesindedir. Bu zincirleri kırmadıkça Hakk’a varılamaz. Bundan dolayıdır ki Kelime-i Tevhîd, “lâ ilâhe” diye başlayarak evvelâ bu zincirlerden kurtulmak gerektiğini ifâde eder. Mü’min, ancak bu şekilde hakîkatin zirvesi olan Hakk’a kalben vâsıl olabilir.

Aklın idrak sınırları dışında bulunan nice sırlar, hikmetle çözülür. Bu yönüyle hikmet, akla aczini de kavratır. Çünkü görebilen kimse için hikmet, perde ardındaki hakîkatlerden haber verir. Hikmet olmadan, nice sırlar gözlerden ve gönüllerden saklı kalır. Kâinat ancak hikmet nazarıyla temâşâ edilebilirse, gerçek güzelliğini ve hakîkatini gözler önüne serer.

Hikmetle yoğrulan kalpler, zerreden küreye her zaman ve mekânda ilâhî kudret ve azamet tecellîlerini görerek mârifetullâha; ilâhî nîmet ve lütufları görerek de muhabbetullâha doğru yol alır.

Varlıklar içinde insan da, ilâhî sanatın sergilendiği bir vitrindir. İnsan bir damla sudan Cenâb-ı Hakk’ın nasıl müstesnâ bir varlık yarattığını lâyıkıyla tefekkür edebilirse, Rabb’ine karşı duyduğu kulluk hisleri inkişâf eder.

Yine insan vücûdunda sergilenen muhteşem ilâhî kudret tecellîlerini ibretle seyredebilen bir doktor, ilm-i ilâhînin sonsuzluğu karşısında duyacağı hayranlıkla, hastasına Yaratıcı’sından ötürü tevâzu, şefkat, muhabbet ve hürmetle nazar edebilme fazîletine erer.

İşte hikmete teşne olan gönüller, Cenâb-ı Hakk’ı kalpte tanıyabilme demek olan irfanda mesâfe katederler. Hikmetin tefekküründe yoğunlaşmadan, gerçek bilgiye, yâni mârifete ulaşmak mümkün değildir.

Sözün özü, gönlü hikmetle yoğrulmadığı için irfâna ulaşamayan bir insan, ilim ve dünya mevkîlerinde ne kadar yüksek bir mertebede olursa olsun, yine de eksiktir. Zîrâ ilmin asıl kıymeti, kişiye sağladığı kalbî olgunluk ve ahlâkî mükemmellikle ölçülür.

Rabb’imiz, cümlemizi, ilmini irfân hâline getirip mârifetullâhın sırlarından nasîb alan kullarından eylesin. Âmîn!..

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Serdar Arseven
13-12-15
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İLİM, HİKMET, İRFAN... KÜLLİYE
Online Kişi: 26
Bu Gün: 60 || Bu Ay: 3.064 || Toplam Ziyaretçi: 2.231.964 || Toplam Tıklanma: 52.268.005