ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1831
Yazar: Fuat Uğur
DEVLET AKLI ARTIK SOĞUKKANLI VE TAKTİK GELİŞTİRİCİ

SURUÇ'TA YAŞANANLAR BİR İŞÂRETNormalde bu tür terör saldırıları sonrasında halkın tepkisi dikkate alınarak terörün kaynağı olduğu düşünülen bölgelere karadan ya da havadan operasyon yapılır, ardından bir açıklamayla intikamın alındığı belirtilir.

Alışkınız bunlara.

Ancak son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vesayet takıntısından arınıp kendi işine yoğunlaşması ve siyasi erkle uyum içinde çalışmasıyla birlikte devlet aklı daha çok devreye girmeye başladı. Artık ön alıcı, proaktif ve taktik atılımlar yapılıyor.

Ankara’daki barbarca saldırının ardından gözlemlediğimiz de buydu.

Canlı bombanın izi bulunduktan ve onun hem YPG, hem de Esad rejimi ile ilişkisi belirlendikten sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı’nı görevlendirdi. Müsteşar Feridun Sinirlioğlu YPG ve PYD’nin PKK ile ilişkisine dair bilgi ve belgelere son Ankara vahşetiyle ilgili tüm bulguları da ekleyerek saldırının YPG tarafından gerçekleştirildiğini Dışişleri Bakanlığı’na davet ettikleri büyükelçilere tek tek anlattı. Önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin büyükelçilerine, ardından diğer Avrupa Birliği elçilerine.

Bu taktik girişim Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını uluslararası hukukun önünde de tescil etmiş oldu. Hiçbir ülke, kendi içine yönelik bir terör saldırısını, o terör grupları bir başka ülkenin sınırları içinde bile olsa cezalandırmadan bırakmaz. Gerçi ortada bir ülke de yok zaten.
 
YPG obüslerden ne kadar zarar gördü?
 
Epey canlarının yandığı anlaşılıyor. Yoksa uluslararası platformda kendilerine neredeyse meşru bir yer edinmişken Ankara’da bir terör eylemi için düğmeye basmaları akıl kârı değil. Aslında hazırlıkların aylarca önceden başladığı ve profesyonelce yürütüldüğü ortaya çıktı. Ama düğmeye basılması için bekletilen terörist tam YPG’ye yönelik obüs atışlarından sonra harekete geçti.

Şimdi ise korkularından “Salih Neccar diye bir üyemiz yok” diyorlar. Alçaklık ve ödlekliğin cisimleşmiş hâli olarak açıklama üstüne açıklama yapıyorlar.

Obüs atışlarını ise hafife almamak gerekiyor. Yazılanlara bakmayın, menzili aslında 20 değil 40 kilometreye kadar çıkabiliyor. Son derece gelişmiş bir teknolojiye sahip. Havadaki İHA’larla sürekli canlı bağlantısı var ve gelen verileri anında görüp tespit edebiliyor. Şöyle söyleyelim anlaşılabilir olması için.

Obüsler kilometrelerce ötede, hareket eden her cismi anında vurabiliyor. Bu yüzden YPG’nin gördüğü zararı az çok tahmin etmek mümkün.
 
Fail YPG mi yoksa Esad ile Rusya mı?
 
“Saldırı Rusya ve Esad’ın işi” deyip bir yandan da PYD ve YPG’yi kurtarmaya çalışanlar var. Hürriyet gazetesi “İstihbarat kaynakları”na dayandırarak bu tezi işliyor.

YPG-PYD ile Rusya ve Esad arasında ne fark var? Zaten birbirlerini destekliyorlar ve sivil halkı bombalarken de iş birliği yapıyorlar. Rusya bombalıyor, halk kaçınca oraya YPG yerleşiyor. Sonra da Şam rejimi yerleşecek. Hesap bu.

Evet, şubat ayı başında Türkmendağı’nda bir toplantı esnasında Esad’ın dört generali ile Rusya’nın 4 generali bir bombalı saldırıyla öldürüldüler. Toplam 15 asker öldü. Bunun da intikamı olabilir, düşürülen Rus uçağının da. Tahmin edilebilir ki her türlü seçenek devletin masasındadır. Ancak hem Esad’ın, hem de Rusya’nın YPG’yi taşeron olarak kullanması son derece olağan. Salih Neccar’ın ailesinin yarısı PYD’li, yarısı Şam rejimi yanlısı. Hatta Şam askerî istihbaratının elemanları.

Daha ne şüphesi? Esad ve Rusya olabilir diyerek YPG’yi aklama çabası komik kaçıyor gazeteciler için.
 
Terör neden Türkiye ile Fransa’yı tercih ediyor?
 
Sebebi çok basit.

Türkiye Filistin devletini ısrarla savunuyor ve Gazze ablukasının kaldırılması için bastırıyor.

Fransa da aynını yapıyor. Hatta Avrupa Birliği’nin Filistin’i devlet olarak tanımasını sağladı.

Türkiye Esad rejimini Suriye’nin tek sorunu olarak görüyor. Fransa da öyle.

Dahası Türkiye bölgedeki en güçlü aktör olmakta. Dolayısıyla DAEŞ’in nasıl ve kimin elindeki maymuncuk olduğunu anlıyoruz.

Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş çok güzel bir tespit yaptı Ankara’daki terör saldırısının ardından. “Birden fazla terör örgütünü eş zamanlı olarak yönlendirip operasyonel olarak kullanan bir odakla karşı karşıyayız” dedi.

Doğru. İçinde sadece DAEŞ yok. El Kaide de var, PYD, YPG, PKK da var.

Esad rejiminin ve Rusya’nın DAEŞ’le iç içe olduğu artık bir sır değil. YPG ile DAEŞ’lilerin ortak çalıştıkları da. Bu yüzden terör eylemlerinde birbirlerine de taşeronluk yapabiliyor ve eş zamanlı olarak dayanışma içinde bulunabiliyorlar. Ankara’daki terör saldırısı bu yüzden YPG’li olmasaydı DAEŞ’li bir terörist tarafından da gerçekleştirilebilirdi. Sonuçta aynı yere hizmet ediyor hepsi birden.
 
İstihbarat ya da polisin kontrol zaafı var mı?
 
İngiltere’de, Rusya’da, ABD'de, Almanya’da, İsrail’de, İran’da ve Şam’da terör saldırısı olmuyorsa sebebi yapılamadığından veya o ülkelerin ferasetinden, basiretinden, aldığı tedbirlerden dolayı değil. Yapılmamasından. Zaten terör örgütlerini yönlendirenlerin bizatihi bu ülkeler olmasından kaynaklanıyor bu durum.

Bir terör örgütü Moskova’nın kalbi Kremlin’de ya da Londra’nın merkezi Trafalgar’da ya da Buckhingam Sarayı yakınında saldırmaya karar verecek de bu önlenecek. Londra metrosundaki o korkunç saldırıyı önleyebildiler mi? Adamın güvenlik kamerası görüntüleri çıktı sonra ortaya. Elini kolunu sallaya sallaya geliyor, tuvalete giriyor, saçını tarıyor, kola içiyor, dolaşıp laflıyor ve terör saldırısını uygulamaya koyuyor.

Şimdi Savama’dan istihbarat desteği alan bir CHP’li vekil tutmuş devleti suçluyor “Bile bile göz yumuldu” diyor. Genel Başkanı gibi yalancı olduğu için ona hak ettiği sıfatları sıralamayacağım çünkü teflon tarzı bir adam. Bu sıfatların gereğini bir yaşam tarzı olarak kabullenmiş olduğundan işlemiyor anlayacağınız.

Ankara’nın ortasından geçen en işlek ana arterin her iki tarafına sıralanmış olan Genelkurmayından kuvvet komutanlıklarına ve hatta Başbakanlık binasına kadar bir adanın şehirden izole olup olmaması tartışılır kuşkusuz. Ancak bu ana arterdeki trafik akışını kesemezsiniz, çünkü Ankara’yı merkeze, yani Kızılay’a bağlayan neredeyse tek yol burası. Oraya giren her aracı polisin tek tek kontrol edebilmesi ise neredeyse imkânsız. MHP Milletvekili Ümit Özdağ, CHP’deki müptezele göre daha aklıselimle ve verilerle konuşan bir siyasetçi olduğundan istihbarat zaafından söz edilemeyeceğini ancak polisin kontrol zaafı olabileceğini söylerken bunu kastediyor. Bu yüzden, ben de soruyorum. O caddeyi gözünüzün önüne getirin. Bakanlıkların ve kuvvet komutanlıklarının sıralandığı o ana caddenin bitiminde bir göbek var ve karşıdan gelen terörist ana caddeye girmeden göbekten dönüp, caddenin bitiminden sola kıvrılan askerî personeli taşıyan servis araçlarının arasına girebiliyor. Nasıl fark edip de engelleyeceksiniz?
 
MİT ve Emniyeti zaaf içinde göstermenin amacı ne?
 
Türkiye’yi terörle mücadele ve karşı karşıya olduğu terör potansiyeli bakımından ABD, Rusya, Almanya, İngiltere, İtalya, Hollanda gibi ülkelerle karşılaştırmak bile abes.

Hangi birinde PKK-PYD ve YPG var?

Hangi birinin şehirlerinde terör örgütleri hendekler kazıp, mayınlı tuzaklar kurup, devletin silahlı güçleriyle roket desteğiyle savaşa girişiyor?

Hangi birinin DAEŞ gibi bir terör örgütünün işgal ettiği Suriye topraklarıyla yüzlerce kilometrelik sınırı var?

Hangi birine milyonlarca göçmen girişi oldu?

Hangi birinde DHKP-C, MLKP var?

Hangi birinde bu örgütleri savunan bir medya ve muhalefet partileri var?

Dolayısıyla hem MİT hem de emniyeti zaaf içinde ve başarısız olarak suçlamak hem insafsızlık, hem de izansızlık. Kötü niyetlileri kapsam dışı bırakıyorum.

MİT ve emniyeti bu türden çok iyi projelendirilmiş ve uluslararası çapta desteği olan terör eylemleriyle değil, onlarca plan aşamasındaki çeşitli terör eylemini tespit edip ülkemizi korumaları ve binlerce insanın hayatını kurtarmaları nedeniyle değerlendirmeye tabi tutmak gerek.

Üstelik bu ülkelerin hiçbirinde MİT ve emniyet içine sızmış Paralel Çete elemanları da yok. Unutmayalım.

MİT ve Emniyeti zaaf içinde ve başarısız göstermek isteyenlerin kim olduklarını artık biliyoruz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Fuat Uğur
20-02-16
E mail: turkiyegazetesi.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
Ömer Faruk
..
Tarih : 21-02-16

Yav illa ki engellenemeyen saldırılar olur. Hemen bu ülkenin istihbaratı ne yapıyor diyenlere öyle kin besledim ki yakın arkadaşlarımdan dahi soğudum. Bre ulan insaf ya olağanüstü güçlere mi sahip bu ülkenin istihbaratı!

 
DEVLET AKLI ARTIK SOĞUKKANLI VE TAKTİK GELİŞTİRİCİ
Online Kişi: 14
Bu Gün: 147 || Bu Ay: 8.751 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.143 || Toplam Tıklanma: 51.931.799