ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2241
Yazar: Mustafa Çelik
MÜSLÜMANLARIN ANAYASASI AHKÂM-I ŞER'İYYEDİR 2

MÜSLÜMANLARIN ANAYASASI AHKÂM-I ŞER'İYYEDİRKur’ân’dan alınmayan, Kur’ân’a uygunluk arz etmeyen her kanun, yasa ve anayasa Allah’ın dinine, Allah’ın kullarına karşı gerçekleştirilmiş bir darbedir.

Biz yeryüzüne hâkim olmaya değil, şahid olmaya gelmişiz. Yaşadığımız günlerin ve zamanın şahidleriyiz. Bugünlerde Türkiye’de bir zamanın firavuncukları tarafından yapılmış darbe anayasasından memleketi kurtarmaya çalışanlara yüksek sesle hatırlatıyoruz. Türkiye halkının kahir ekseriyeti Müslüman olduğunu iddia ediyor. Müslüman bir halk, İslâm dininden gayrisiyle idare olunamaz. Halk Müslüman, siz de Müslüman iseniz, Müslüman halkın hayatında uygulanacak olan kanunları, yasaları halkın iman ettiği Kur’ân kitabından alın. Kur’ân’a muhalif, Kur’ân’a uygunluk arz etmeyen kanunları, yasaları Müslüman halka sunmayın. Müslüman halkın dinini, imanını, kitabını, örf ve âdetini esas almazsanız, geçersiz kılarsanız, kanunlarınızı, yasalarınızı Kur’ân’dan almazsanız, anayasanızın Kur’ân’a uygunluk arz etmesini şart koşmazsanız, siz de tıpkı sizden öncekiler gibi tarihe firavuncuklar olarak geçmekten kurtulamazsınız. Bilin ve inanın ki; bütün zamanlarda ve mekânlarda Müslümanların anayasası, Kur’ân’ın emrettiği “Ahkâm-ı Şeriyye”dir. Ahkâm-ı Şeriyye; Kur’ân, Sünnet, İcma-i Ümmet, Kıyas-ı Fukaha ve bunlara bağlı olan diğer delillerdir. Yasa ve anayasa konusunda ahkâm-ı şeriyye ile mukayyed kalmazsanız, kendinizi ve Türkiye halkını ifsad etmekten öteye geçemezsiniz. Akıtılan kardeş kanını durdurmak, barbarlığa son vermek, yurtta sulhu, cihanda sulhu gerçekleştirmek için kanunlara, yasalara Kur’ân’ı ölçü yapmak, Kur’ân’ın ölçülerine uygun olmayan yasaları tarihin çöplüğüne atmak şarttır. Mü’min ve Müslüman iseniz yasa ve anayasa hususunda Batı’nın, Avrupa’nın kriterleri değil, Allah’ın âyetleri sizi bağlar. Yasa ve Anayasa hususunda kendilerini Allah’ın âyetleriyle değil de Batının kriterleriyle, Avrupa’nın normlarıyla mukayyed görenler, Allah yerine Batı’yı Rab edinip, edinmediklerini yeniden gözden geçirmelidirler.  Batı’nın normlarını, Avrupa Birliği’nin kriterlerini Allah’ın âyetlerinin fevkinde görenler, Allah’ın Rabliğine razı olmadıklarını ispatlamaya gayret edenlerdir. Biz Müslümanlar değil ülkemizin kanunlarını, yasalarını, aynı zamanda Batı’nın normlarını, formlarını, Avrupa’nın kanunlarını, kriterlerini de Allah’ın âyetlerine uygun hale getirmekle mükellefiz. Çünkü Allah’ın ayetleriyle çelişen ve çatışan bütün kanunlar ve kriterler, fitne cümlesinden sayılırlar. Müslümanlar olarak bizim mesuliyetimiz, yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya ve dinin de hayatın iktidarı da bütünüyle Allah’ın hükmünün ve hâkimiyetinin emrine girinceye kadar mücadele etmektir.

“Siz de (yeryüzünde) fitneden eser kalmayıncaya ve  din (hayatın nizamı, otoritesi) de tamamıyla Allah’ın dini oluncaya kadar onlarla cihad edin. Eğer vazgeçerlerse Allah onların yaptıklarını görmektedir.” (Enfal Sûresi/ 39)

Dünya Müslümanlarının Avrupa’dan kanun dilenciliğinde bulunmalarının ana sebebi, sahip oldukları hükümler ve hikmetler kaynağı olan Hâkim ve Hakîm Kur’ân’dan habersiz yaşamaları ve evrensel ölçekte imanî ve cihadî mesuliyetlerini unutmalarındandır.

Osmanlı Devleti’ni yıkıp yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuranlar, tek partili döneme geçmişlerdir. Tek partili dönemde “Kanun-i esasi, Kur’ân-ı Azimüşşan’dır” ilkesinden vazgeçilmekle kalınmamış ve bir de şu felsefe esas alınmıştır: “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz.” Tek partili dönemde din ve namus, terakkiye mani kabul edilmiş ve bütün uygulamalar dini ve namusu ortadan kaldırmaya matuf bir şekilde ortaya konulmuştur. Din ve namus düşmanlığını meslek edinmiş tek partili dönemin kalıntıları bugün dahi kendileri dışındaki herkesi namussuz olarak ilan etmeyi alışkanlık haline getirmiş bulunmaktadırlar. Namus herkese lazımdır. Ancak namus dersi, namussuzlar tarafından  verilemez. Bir gerçek var ki; “Namuslu olmanın bedeli yalnızlıktır!”

Yasalarını ve anayasalarını ahkâm-ı şeriyyeden almak yerine öncülerinin hevâlarından alanlar, hayâ ve hayatın dışında kalırlar. İslâm coğrafyasının bir Firavunlar sorunu var. Çünkü her gün bizi Allah’ın âyetleriyle değil de, kendilerinin ve Avrupalı efendilerinin kriterleri ile idare etmeye çalışanların sayıları çoğalmaktadır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
30-03-16
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MÜSLÜMANLARIN ANAYASASI AHKÂM-I ŞER'İYYEDİR 2
Online Kişi: 20
Bu Gün: 191 || Bu Ay: 649 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.099 || Toplam Tıklanma: 52.215.426