Kategori : / EDEBİYAT | Okunma Sayısı: 3227 |
Zülfikar Güngör, geçtiğimiz günlerde Bursa'da 'Edebiyatımızın Dinle İlişkisi' başlıklı bir konuşma yaptı. Ahmet Serin etkinlikten notlarını aktarıyor.
İnsanların hayatlarını kuşatan, ahiretlerini mamur etme iddiası taşıyan dinin, edebiyatı etkilememesi düşünülemez. Düşünülemez çünkü din, öğretisiyle insanlara hem bir hayat tasavvuru sunar hem de bu öğretide kullandığı dille ve bir şey anlatırken seçtiği sembollerle, yaptığı benzetmelerle bir zihin de inşa eder. Din tarafından zihni inşa edilen bu insanın ise hem hayatında hem de eserlerinde dinin etkisi bir şekilde görünür kaçınılmaz olarak.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zülfikar Güngör, din-edebiyat ilişkisine kafa yoran isimlerden biri. 20 Mayıs Cuma günü Zülfikar Güngör Hocanın Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin Cuma Meclisi sohbetinde kendine seçtiği konu da “Edebiyatımızın Dinle İlişkisi” başlığını taşıyordu zaten.
Edebiyatın insani bir faaliyet olduğunu belirterek söze başlayan Zülfikar Güngör, edebiyatı en basit olarak güzel söz söyleme ve güzel yazma sanatı olarak tanımlayabileceğimizi söyledi. Söz ve yazının insana lütfedilen en büyük nimetlerden olduğunu söyleyen Zülfikar Güngör, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Dinimiz, her şeyin Allah ile irtibatını kuran bir dindir. Kelamların en güzeli de Allah’a aittir. Bu sebeple Allah, sözü de, yazıyı da insana bahşedendir, bunu ayette de ifade etmektedir. Bu noktadan yola çıktığımızda, edebi faaliyetleri de kulluk faaliyetleri kapsamında değerlendirmek gerekir. Kitabımızda Allah bizleri şiir ve şair konusunda uyarır. Ama bu uyarıyı şiire ve şairlere karşı yapılmış zannetmek yanlıştır. Bu uyarı, Peygamberimizin sözlerinin şiir olmadığı, onun da şair olmadığını ifade eden bir uyarıdır.”
Türk edebiyatının her döneminde dinin etkisi görülür
Zülfikar Güngör, dinin edebiyatı etkilemesinin sadece İslamiyet için söz konusu olmadığını, diğer dinler için de aynı şeyin geçerli olduğunu şu sözlerle anlattı: “Diğer dinlerde de özellikle dini metinlerdeki ifadeler ve din adamlarının etkileyici konuşmaları edebiyata katkı sağlamıştır. İslam’ın gelişine kadar olan dönemlerde de destanlarda dini etki ağır basar. Ayrıca bu dönemlerde yine ilahiler de vardır. Yani din, edebiyat üzerinde etkilidir. İslamiyet’in geldiği dönemdeki şiirlerde de dinin etkisi vardır. Bu dönem şairleri, İslamiyet geldikten sonra da şiir söylemeye devam etmişlerdir ama Kur’an ile de sözün hakikisinin geldiğinin, Kur’an ayetlerinin birer şiir olmadığının farkındadır bu şairler. Bu dönemde Peygamberimize şair diyenler şairler değil, cahil halk tabakasıdır.”
“Türk edebiyatının her döneminde dinin etkisi görülmektedir. Hatta alfabe değişikliğinde bile dinin etkisi vardır.” diye sözlerine devam eden Zülfikar Güngör, Türk edebiyatı-din ilişkisini şu sözlerle açıklamaya devam etti: “Hem Göktürk hem de Uygur edebiyatında Şaman inancının etkisi çok açıktır. Türklerin Göktürk alfabesinden Uygur alfabesine geçişlerinde de belirleyici faktör dindir. Şaman inancından Brahman inancına geçen Türkler, o dini daha iyi anlamak için Uygur alfabesine geçmişlerdir. Bu da bize tarihin her döneminde dinin edebiyatı ve insanların hayatlarını derinden etkilediğini göstermektedir.”
Her kitap dini kitap sanılırdı
Türklerin kitle halinde din değiştirmelerinin, dinin edebiyatı nasıl etkilediğini görmek bakımından çok iyi bir örnek olduğunu söyleyen Zülfikar Güngör, bu konuyu şu sözlerle açıkladı: “Türklerin İslam’ı kabul etmeleriyle birlikte Türk edebiyatı da ciddi bir değişim geçirmiştir. Bu değişim hem biçimde hem de içerikte kendini göstermiştir. Bu değişikliğin tek sebebi dindir. O güne kadar din dışı denebilecek özelliklere sahip olan eserler, artık besmele, hamdele ve salveleyle başlar olmuştur. Sıradan bir kitabı elinize alıp onun girizgahını okuduğunuzda, besmele ve hamdele bölümlerindeki ifadeler yüzünden o kitabı dini bir kitap sanmanız çok mümkündür. Ama o kitabın ilerleyen sayfalarında anlatılan şeylerden sonra kitabın konusunun mimari, musiki ya da edebiyat olduğunu anlarsınız. Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılan Divan-ı Lügati’t-Türk’ün giriş kısmı buna çok iyi bir örnektir. Kitabın başındaki bölümler okunduğunda kitabın dini bir kitap olduğundan başka bir seçenek akla gelmez. Ama ilerleyen sayfalara bakıldığında, bunun ansiklopedik içeriğe sahip bir dil kitabı olduğu ortaya çıkar. İşte bu, dinin edebiyatı etkilemesine güzel bir örnektir.”
Dinin etkisiyle edebiyat türleri ortaya çıkmıştır
Dinin edebiyatı etkilemesinin sadece var olan türler üzerinde olmadığını, bu etkinin yeni türlerin ortaya çıkması şeklinde de göründüğünü şu sözlerle anlattı Zülfikar Güngör: “Zamanla Peygamberin hayatını daha iyi anlatmayı amaçlayan kitaplar ortaya çıkar. Buna ‘Siyer edebiyatı’ da diyebiliriz. Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i ile zirveye ulaşan bu edebiyat türleri arasında hilyeleri, miracnameleri ve elbette naatları sayabiliriz.”
Güngör, örnekleri daha önce verilen etkilenmeler dışında, dini olana karşı çıkan bir edebiyat türünün de ortaya çıktığını ve olumsuz yönüyle de olsa bu edebiyat türünün de yine dinin edebiyata etkisi olarak değerlendirilmesi gerektiğini şu sözlerle anlattı: “Hilyeler, miracnameler gibi türler dinin doğrudan etkilediği metinlerdir. Bunların dışında din dışı diyeceğimiz edebiyatta da yine dinin etkisini dolaylı da olsa görürüz. Şair Nef’i’nin şiirlerinde bile sevgiliye kavuşmanın bayram olarak ifade edilmesinde dini etkiyi görürüz. Keza hilal sözcüğüne yüklenen anlamlara baktığımızda, bunların oruçla, ibadetle, bayramla ilgili olduklarını görmekteyiz. Bunlar, dinin edebiyatı dolaylı etkilemeleridir. Bunun yanında, dine tepki gösteren, dine karşı ortaya çıkan bir edebiyat var. Bunu da dinin etkisine bağlamak yanlış olmaz.”
Zülfikar Güngör, “Allah bizleri sözü ve yazıyı bir lütuf bilenlerden eyleyip ona göre konuşup yazanlar arasına dahil eylesin.” duasıyla sohbetini bitirdi.
Yazar: Zülfikar Güngör |
24-05-16 |
||
E mail: dunyabizim.com | Tweet | ||