ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 1235
Yazar: Taha Kılınç
ÜÇ İSLÂM ÜLKESİNDE SANDIKLARIN SÖYLEDİĞİ

ÜÇ İSLÂM ÜLKESİNDE SANDIKLARIN SÖYLEDİĞİGeçtiğimiz hafta İslâm dünyasının üç önemli ülkesinde seçimler vardı: Lübnan, Tunus ve Malezya. Her biri de kendi bölgesinde sıra dışı özellikleriyle dikkat çeken bu üç ülkede, sandıklardan çıkan sonuçlar, uluslararası ölçekte birçok şeye işaret ediyordu. Şimdi, sırasıyla sandıkların ne söylediğine kulak kesilelim:

Lübnan’da 2009’dan bu yana ilk kez düzenlenen genel seçimlerde, beklendiği gibi İran destekli Hizbullah cephesi büyük bir zafer elde etti. Seçimlere katılım yüzde 50’nin altında kalırken, Hizbullah ve müttefikleri, 128 üyeli meclisde en az 35 milletvekili kazandı. Sünni Başbakan Saad Hariri’nin liderliğindeki Gelecek Hareketi’nin sandalye sayısının 33’ten 21’e düştüğü seçimde, Sünniler en dikkat çekici kaybı başkent Beyrut’ta yaşadılar. Beyrut’ta yıllardır Sünni adayların kazandığı bölgelerde ipi bu kez Şiiler göğüsledi. Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın liderlik ettiği Özgür Vatansever Hareket’in sandalye sayısı da 18’den 22’ye çıktı. Sünniler böylece Şii ve Hıristiyanlar karşısında üçüncü sıraya gerilemiş oldular.

Lübnan siyasal sistemine göre bir Sünni’nin başbakan olması gerekiyor. Mevcut tabloda en tabii aday Saad Hariri olarak görünse de, seçim sonuçları itibariyle, Hariri’nin ciddi şekilde güç kaybettiği değerlendiriliyor.

Henüz kesin sonuçlar açıklanmasa da, eldeki veriler, Lübnan seçimlerinden Suudi Arabistan’ın yenik çıktığını gösteriyor. Yıllardır Hariri ailesine yatırım yapan Suudiler, sandıklardan çıkan bu sonuçla, Lübnan’ın siyasi arenasında karşı bloktan ciddi bir darbe almış oldular. Hizbullah’ın başkent Beyrut’ta bile yarışı kazanması, Lübnan içindeki dengelerin artık köklü biçimde yerinden oynamaya başladığına işaret ediyor.

(İronik bir biçimde, İsrail’in İran’a karşı gösterdiği reaksiyon da Hizbullah’ın Lübnan’da güçlenmesine ve meşru bir aktör olarak kabulüne yol açtı, açıyor. Hizbullah güçlendikçe İran’ın Lübnan üzerindeki ağırlığı artıyor, Suudi Arabistan’ın ve diğer Sünni ülkelerin alanı daralıyor. İsrail’i yöneten akıl, herhalde bu denklemi göremiyor olamaz. Şii kanadı güçlendirip palazlandıran ve bu şekilde İslâm dünyası içindeki Sünni-Şii gerilimini de derinleştiren bu kör dövüşünün, uzun vadede Müslümanların zararına olduğu açık. Komplo teorilerine yatkınlığım olsaydı, İsrail’in İran’la çekişmesini İslâm dünyasına karşı “iyi planlanmış, ince düşünülmüş, neticesi uzun senelere yayılmış bir savaş stratejisi” olarak yorumlayabilirdim.)

Tunus’ta, 2011’deki “Yasemin Devrimi”nden bu yana gerçekleştirilen ilk belediye seçimleri de, beklentilere uygun şekilde, Nahda Hareketi’nin zaferiyle sonuçlandı. 350 koltuk için toplam 2 bin 74 listenin yarıştığı seçimlerde Nahda oyların yüzde 28,6’sını kazanırken, Cumhurbaşkanı Beci Kâid es-Sebsî’nin partisi Nidâ Tûnis’in oy oranı yüzde 20,8’de kaldı. Seçimin asıl sürprizini ise, bağımsızlar yaptı. Bağımsız adaylar, toplam oyların yüzde 32,2’sini alarak, siyasi partilerin hepsini geride bıraktı. Seçimlere katılım oranının yüzde 33,7’de kalması ise, halkın değişime inancını kaybettiği şeklinde yorumlandı.

Raşid Gannuşi liderliğindeki Nahda’nın seçimden birinci parti olarak çıkması, ülkede özellikle seküler muhalefete ciddi yatırım yapan Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) hezimeti anlamına geliyor. Mısır senaryosunun Tunus’ta da tekrarlanması için kesenin ağzını açan BAE, Gannuşi’nin dikkatli ve temkinli siyaseti sayesinde şimdiye kadar umduğunu bulabilmiş değil. Hayatının uzun yıllarını sürgünde geçiren Gannuşi, 2011’de ülkesine döndüğünde, Tunus toplumu içindeki bölünmeleri fark etmiş ve gerilimi düşürmek için iktidarı diğer kesimlerle paylaşma yolunu seçmişti.

Malezya’da 2013’ten bu yana ilk kez düzenlenen parlamento seçimleri ise, büyük bir sürprizle neticelendi. 2003’e kadar ülkeyi 22 yıl boyunca yöneten eski Başbakan Mahathir Muhammed’in liderliğini yaptığı ittifak sandıktan zaferle çıktı. 92 yaşında “dünyanın en yaşlı başbakanı” sıfatıyla yemin ederek görevine başlayan Muhammed, ilk açıklamasında rövanş peşinde olmayacaklarını, kanun devletinin yeniden hükümran olmasına çalışacaklarını belirtti.

Mahathir Muhammed’in sandıkta yenilgiye uğrattığı eski Başbakan Necib Rezzak, Suudilerin kendisine yoğun siyasi ve ekonomik desteğiyle bilinen bir isimdi. Rezzak’ın devrilmesi, bu açıdan, Suudi Arabistan dış politikasının Asya’da aldığı bir mağlubiyet olarak da değerlendirilebilir. Rezzak, Riyad tarafından kendi şahsi hesabına yatırılan 1 milyon dolarlık nakit “bağış”ın ortaya çıkmasından sonra, ülke içinde ciddi eleştirilerle karşı karşıya kalmıştı. Rezzak’ın iktidarının son dönemi, yolsuzluk tartışmaları ve suçlamalarıyla geçmişti. Mahathir Muhammed’e 92 yaşında yeniden gösterilen teveccühte, Rezzak hakkındaki bu iddiaların etkisi büyük oldu.

Görüldüğü gibi, birbirinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, İslâm dünyasının herhangi bir yerindeki herhangi bir hareketlenme, diğer bölgelerden bağımsız değil. Seçimler de sadece partilerden ve sandıklardan ibaret değil.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Taha Kılınç
12-05-18
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÜÇ İSLÂM ÜLKESİNDE SANDIKLARIN SÖYLEDİĞİ
Online Kişi: 15
Bu Gün: 297 || Bu Ay: 8.901 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.323 || Toplam Tıklanma: 51.932.752