ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TASAVVUF
Okunma Sayısı: 1085
Yazar: Ömer Lekesiz
TASAVVUFU DÖNEMLENDİRME MESELESİ

TASAVVUFU DÖNEMLENDİRME MESELESİGeçtiğimiz cumartes günü, Klasik Düşünce Okulu’nda (KDO) yürütülen normal ders programlarının ve oturumların dışında, daha özel nitelikte bir çalıştaya katıldım.

“Daha özel nitelikte” deyişimin nedeni, sadece uzmanların ve birinci dereceden ilgililerin katıldığı bir toplantı olmasındandır; nitekim, Ekrem Demirli’nin, Nazariyat: İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları dergisinin 2. sayısında (2016) yayımlanan, “Tasavvuf Araştırmalarında Dönemlendirme Sorunu: Din Bilimleri ile Metafizik Arasında Tasavvufun İlim Olma Mücadelesi” başlıklı makalesinin merkeze alınarak, tasavvuf tarihine mahsus sorunların masaya yatırılması hedeflenmişti.

Ercan Alkan, Hacı Bayram Başer ile aynı zamanda moderatörlüğü de üstlenen Semih Ceyhan’ın KDO adına organize ettikleri toplantıya, onlarla birlikte Uludağ, Marmara, Erzincan, Yalova, Kocaeli, Çanakkale, Ankara Hacı Bayram, Trakya ve İstanbul üniversitelerinden şu akademisyenler katıldı: Abdullah Kartal, Abdurrezzak Tek, Adalet Çakır, Derya Baş, Ertuğrul İsmail Ökten, Fatih Bayram, Feyza Güler, Halil Baltacı, Mahmud Esad Erkaya, M. Nedim Tan, M. Tayyip Durceylan, Muhammed Bedirhan, Necdet Yılmaz, Nurullah Koltaş, Osman Sacid Arı, Sultan Adanır Salihoğlu ve Zeynep Şeyma Özkan.

Benim gibi dinleyici olarak katılan bir grup lisansüstü öğrenciyle birlikte kırk beş kişiden oluşan bir toplulukta gerçekleşen söz konusu çalıştay, Ekrem Demirli’nin başlığını yukarıda zikrettiğimiz makalesi bağlamında tartışmaya esas olacak sorunları işaretleyen konuşmasıyla başladı.

Demirli, metninin tasavvuf tarihine mahsus bir metin olmasına rağmen, kendisini tasavvuf tarihçisi olarak nitelemediğini, metafizikle meşguliyetini bunun önüne aldığını söyledi ilkin. Biz de bu vesileyle belirtelim ki, Demirli, tasavvuf planında ilk kez Sadreddin Konevî tarafından kullanıldığı sanılan “ilm-i ilâhî” terimini, onun Miftâhü’l-Gayb’ından ilk kez doğru okumak ve bunu metafizikle eşletirmekle, ilgili düşünsel yelpazenin genişlemesine büyük bir katkıda bulunmuştur.

Konuşmasına dönersek, Demirli, İslam toplumlarında başlayan tasavvufî eğilimin, dünya genelinde o devirlerde (hicrî ilk yüzyılda) metafizik düzeyde vaki genel bir hareketlenmeden bağımsız olmadığını belirterek, bu bağlamda İslam şehirlerinin oluşma sürecinde sosyal ve ekonomik hayatta çok daha faal olan Hristiyanların, İslamî düşünce üzerindeki olumsuz etkilerinin Müslüman alimlerce iyi görüldüğünü, bu durumu tasvir eden eserlerin verildiğini söyledi, ve, en azından tasavvufun ne olmadığına dair bilginin erken teşekkülü ile, onu heterodokstik eğilimlerden arındıran bir bakışın zamanında oluşabildiğini ifade etti.

Buna rağmen, kendisinin “isimsiz” olarak nitelediği bu devri izleyen Sünnî ve bunun devamında gelen Metafizik tasavvuf devirlerini kesin (tarihî) hatlarıyla belirlemenin zorluğunu vurgulayan Demirli, bunların tartışılması için sözü hazirûna bıraktı.

Moderatör Semih Ceyhan’ın kendi düşüncelerini de belirterek yürttüğü tartışmada Abdurrezzak Tek ile Abdullah Kartal, Sünnî tasavvuf terimiyle ilgili çekincelerini dile getirirken, tasavvufun tedvini ile İslamî ilimlerle ilişkisindeki sorunlara da değinerek, ilklerin (tasavvufa dair ilk kaydî bilgileri, lûgatları, tabakatları yazanların) tespitlerinden hareketle bir dönemselleştirme yapılmasının zorluğuna dikkat çektiler.

Ertuğrul İsmail Ökten, konu başlığından ve Demirli’nin tartışmalar esnasından söylediği kimi görüşlerden hareketle, aslında tasavvufa değil fikir tarihine mahsus bir tartışmanın el’an daha baskın olduğunu söyledi ki, özellikle Cüneyd-i Bağdadî ve Sadreddin Konevî’den önemli kimi tanımların zikredilmesiyle konu kendiliğinden bu yöne evrildi.

Derya Baş ise, doğrudan tartışmaya esas metinden hareketle, bir takım çok ilmî (teknik) belirlemelerde bulundu ama ben Tasavvuf Tarihçisi olmadığım için bunlardan pek bir şey anlamadığım gibi, Baş’ın Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran bir düşünce olduğu da herkesçe teslim edilen Ekberilik’in, seçkinlere hitap etmesi nedeniyle toplumsal planda etkisiz (taraftarsız) kaldığı iddiasına itiraza ben bile kendimi mecbur hissettim.

Çalıştayın ferden bana kattıklarına ve düşündürdüklerine gelince:

Önceki yazımda sözünü ettiğim gibi, tasavvufun mahiyeti ve tarihi itibariyle artık tartışma dışına taşınmasını, bunun yerine tasavvuf tefekkürü sayesinde mümkün olabilen ilişkilerin (örneğin, İslam üzere bir ahlâkî terbiyenin) yeniden inşasının konuşulmasını öncelemekle birlikte, son tahlilde tasavvufun mahiyetiyle ilgili bilgilerimizin derinleşmesine hizmet edecek şekilde tasavvuf tarihinin de gözetilmesi gerektiğini anladım.

Toplantıda, tarihle mukayyet bir fikri teatinin, fikir tarihinin konuşulmasına kendiliğinden evrilmesini öncelikle bu bağlamda çok olumlu buldumu belirtmeliyim.

Abdürrezzak Tek başta olmak üzere, bilgileriyle ve doğruyu bulma gayretleriyle göz dolduran genç akademisyenleri bu vesileyle belirttiğim hâl üzere görmekten büyük memnuniyet duydum. Bu kardeşlerim sayesinde tasavvufun dünyevileştirilerek değil, yeryüzüne (toplum içine) indirilerek yeniden dünyasallaştırılabileceğine (yaşadığımız dünyaya ait kılınabileceğine) dair umutlarım arttı.

Ekrem Demirli’nin ve Klasik Düşünce Okulu’nu böyle güzel faaliyetlerin merkezi haline getiren kıymetli akademisyenlerin bu umudumdaki büyük payları ise malumdur.

Rabbimiz hepisinden razı olsun.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
20-03-19
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TASAVVUFU DÖNEMLENDİRME MESELESİ
Online Kişi: 20
Bu Gün: 70 || Bu Ay: 5.965 || Toplam Ziyaretçi: 2.195.663 || Toplam Tıklanma: 51.878.516