ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 906
Yazar: D. Mehmet Doğan
TÜRK DİLİNE KİMSELER BAKMAZ İDİ!

KAPANAN TEKKELER-KAPANMAYAN TEKKELERTürkçenin durumu üzerine aykırı sözler!

Türkçe, dilimiz… ihtilaf konusu olabilir mi? İhtilaf konusu olursa, mevzuyla ilgili tartışmalardan olumlu sonuç alınabilir mi?

Unvanı yüksek bir dil akademisyeni, ısrarla Türkçenin en güçlü çağını yaşadığını söylüyor. Ne kadar inanmak isterdik!

Hani “yalan da olsa söyle, hoşuma gidiyor” denir ya, o mevkideyiz!

Akademisyenimizin öne sürdüğü delillerle ilgili ciddi bir mesaisinin olmadığı metninden anlaşılıyor. Sonunda da “ama”… diyor “çok ciddi bir metin oluşturma sorunu var. Akademisyeni (Türk dili/Türkçe uzmanları dahil), aydını, metin oluşturma konusunda ciddi bir zaaf içinde.”

“Metin oluşturma”, yani yazma! Biz daha ötesini söyleyelim konuşmada da zaaf içindeyiz.

Neden zaaf içindeyiz? Bu konuları en çok dile getirenlerdenim. “Et-tekraru ahsen velev kâne yüz seksen” demektense, bir başka üniversite hocasının, bu sefer bir sosyoloğun görüşlerini aktaralım:

“Türkçe’nin bilim veya felsefe dili olup olamayacağı tarzında ‘çıtası çok yükseğe konulmuş’ tartışmalar yerine, ‘ortalama medenî toplumlar’ın gündelik dilleriyle rekabet edebilirliğini” tartışmalıyız. “Bu haliyle Türkçe, gündelik dilde kullanılan kelime çeşitliliği bakımından bile geçer not alması oldukça zor bir “fukara kullanım”ın zulmü altındadır.”

80’li yıllarda muhafazakâr cenahın “yaşayan Türkçe” tezi de büyük ölçüde geçersiz bir iddia hâline gelmiştir. “Türkçe’nin lingo-klast aracılığıyla uğratıldığı yıkımdan sağ kurtulan nüfus oranının bir hayli fazla olduğu o yılların ardından günümüzde o nüfusun ‘kendi Türkçe zenginliğini aktaramadan’ hayat sahnesinden çekilmesi sonucunda, bugün ‘yaşayan Türkçe’ sözünü ettiğimiz ‘yaygın ve fakir Türkçe’ haline gelmiştir. Bu Türkçe ile değil bilimsel ve felsefî yayınları, eski amele hanlarında saz eşliğinde çığırılan Türküleri bile anlamanız mümkün değildir.”

“19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyılın başlarında yüksek öğretimli Türkler arasında cârî dil varlığı, örneğin Ömer Seyfettin, Fuat Köprülü, Ziya Gökalp, Yahya Kemal ya da Zeki Velîdî Togan’ın hiçbir komplekse kapılmadan kullandıkları haliyle Türkçe, bütün lingua-frankalarla boy ölçüşebilecek” güçte idi. “Haydi o ‘gayet mektepli Türkçe’yi bir yana bırakalım. Halk edebiyatımızın ister türküler, destanlar, isterse nefesler ve deyişler şeklindeki örneklerine dahi baksak, bugün ‘dolaşımdaki Türkçe’ de diyebileceğimiz Türkçe kullanımı, halk edebiyatımız karşısında da gayet fakir bir Türkçe’dir. Bütün bu ‘Türkçeler’i tanımak bahtiyarlığına nail olmuş ve hasbelkader yabancı dil de öğrenmiş bir Türk olarak gençlerine lisansüstü eğitim sonunda dahi Türkçe’nin bu zenginliğini kazandıramamış bir ülkede yaşıyor olmaktan fena halde muztaribim.”

“Türkçe, bilim veya felsefe dili olabilecek zengin bir dil varlığı potansiyeline sahiptir; lâkin, bunu en fazla dert edinir görünenlerin önce kendilerini hesaba çekerek bu dilin ne kadar fakiri olduklarını tartmaları gerekir. Nüfusunun neredeyse %80’i kendi dilinin cahili bir toplumun yöneticileri, yoksulluğun bu kültürel türünden kurtuluş için bir adım atacaksa sanırım önce kendi fukaralıklarının farkına varmak zorundadırlar.”

Metni bayağı kısalttığım fark edilmiştir sanırım. Esasen, bütün metni alıp altına imzamı atmakta beis görmezdim!

Dil konusu, önce dilcilerin kabul ettiği bir mesele olmak zorunda. Hayâl içinde yüzmekle bir yere varılmaz, mesele büyük; her geçen gün daha da büyüyor.

Bir başka, üniversite hocası, rektörlük de yapmış, bakın neler söylüyor: “Okuduğunu anlayamamak çok daha temel bir sorun. Türkçe metni okuyan öğrencilerimizin önemli bir bölümü içeriğini anlayamıyor. Bu öğrenciler fen ve matematik sorularını nasıl çözebilsinler? Kişi başı milli geliri sadece 2500 dolar olan Vietnam fen sınavında 8’inci olurken bizim 52’inci olmamızı açıklamak hiç kolay değil.”

Biz halimizden memnunken, bu PİSA da nereden çıktı?

Biz pizzacı olduk, PİSA başımıza belâ oldu!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
02-12-19
E mail: tyb.org.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TÜRK DİLİNE KİMSELER BAKMAZ İDİ!
Online Kişi: 34
Bu Gün: 558 || Bu Ay: 9.162 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.696 || Toplam Tıklanma: 51.938.366