ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 419
Yazar: Ahmet Doğan İlbey
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE REDDİYE-1

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE REDDİYEMillî değerlerine, mukaddesatına, asırlardır tarihten taşıdığı aile yapısı geleneğine bağlılıkta son derece hassas ve dirençli olan milletimizin tepkilerine sebep olan İstanbul Sözleşmesi'nin vereceği zararlar hakkında birçok münevver ve sivil kuruluş tarafından görüşler bildirildi. Aşağıda hülâsa ettiğim “Kültürel Kapitülasyona Hayır / İstanbul Sözleşmesine Reddiye” başlığı altında yazılmış metin bugüne kadar bu meseleye dair en ihatalı ve muhtevalı bir metindir. Zararlarını ispat ediyor ve millî aile yapımıza uygun teklifler sunuyor. 40 sayfadan oluşan bu metin Terkip ve İnşa Dergisi bünyesinde faaliyet gösteren Medeniyet Akademisi kurulunca hazırlanmıştır. Medeniyet Akademisi Başkanı Avukat Haki Demir öncülüğünde hazırlanan bu metni duyurmayı millî bir vazife olarak addettim:

 

TAKDİM

Kadınlara karşı şiddetin önlenmesi” gibi bir başlık, muhtevasından bağımsız olarak ele alındığında çok masumdur. Hem dünyada hem de ülkemizde böyle bir meselenin olduğu açıktır. Bu meselenin üzerinde tetkik ve tefekkür faaliyetlerinin sürdürülmesi, “içtimai meseleler” üst başlığı altında lüzumlu ve faydalıdır. Fakat unutulmamalıdır ki tüm ifsat teşebbüsleri, meşru ve makul meseleler üzerinden sürdürülmekte, özellikle meşru başlık altında ifsat edici muhteva neşredilmektedir. Meseleler slogan seviyesinde ele alındığında sadece başlıklara dikkat edilmekte, muhtevanın tetkik ve tahlili ihmal edilmekte, böylece muhtevadaki ifsat operasyonu maksadına ulaşmaktadır. Erkek ve kadın bahsi, içtimai meselelerden birisidir, içtimai meseleler haritasından azade şekilde tetkik edilemez. Keza erkek ve kadın bahsi, aile meselelerinden birisidir ve aile müessesesi dışında tetkik edilmemelidir. Aile müessesesini parçalarına ayırıp birini (erkek veya kadını) bağımsız şekilde “mevzu” haline getirmek, aileden bahsetmediğimiz, aileyi umursamadığımız manasına gelir. Aileden bahsetmeden ve aileyi umursamadan münferiden erkek ve kadın meselesini ele almak, bunlardan birine imtiyaz (pozitif ayrımcılık) tanımak, otomobile, daha sağlam ve dayanıklı olacağı iddiasıyla traktör lastiği takmaya benzer, bunu yaparsanız artık otomobil yok demektir. Parça-bütün meselesi hassastır ve çok ince bir muvazene ister. Aile bütünlüğü, onu oluşturan unsurların tamamının (erkek, kadın, çocuk) iştirakini sağlayan belli bir irtibat ağı ile inşa edilebilmektedir. Unsurlar arası irtibat ağı, haklar ve mükellefiyetlerden oluşur. Haklar ve mükellefiyetler ise belli bir kültürün önce “insan anlayışı”na, sonra erkek ve kadın şahsiyet tariflerine dayanır. Bu temel başlıklar altında çok sayıda mesele olduğu ise malumdur. Kendi medeniyeti olduğunu iddia eden bir millet, medeniyet tasavvurunun temel bahislerinden olan “insan telakkisi”ni, yabancı kültür ve bilgi evreninden alamaz. İnsan bahsi, medeniyet fikriyatının temel mevzularındandır ve ithal edilebilir mahiyet taşımaz. Kültürün en küçük unsuru bile ithal edilemez ama “insan bahsi” asla ithal edilemez. İnsan bahsi, ona istinat eden erkek ve kadın şahsiyet tarifleri, bunlarla inşa edilen aile müessesesi fikriyatını ithal eden bir millet, kendi medeniyeti olduğunu iddia edemez, tam aksine yabancı kültür evrenini kabul etmiş demektir. Erkek ve kadın şahsiyet tariflerini yabancı kültür evreninden ithal etmek, “kültürel kapitülasyon”un kabulüdür. Bu tarifler üzerine aile müessesesi bina etmek, kültürel kapitülasyonun derinleşmiş halidir. Kültürel kapitülasyon, maddi-ticari kapitülasyondan çok daha tehlikelidir. Başka bir ifadeyle, Müslümanlar için manevi kıymetler maddi kıymetlerden daha üstün olduğu için kültürel kapitülasyon, maddi-ticari kapitülasyondan daha büyük bir felakettir.

İstanbul sözleşmesi, mahiyeti gereği “insan telakkisi”, erkek ve kadın şahsiyet tarifi, aile müessesesi fikriyatı gibi meseleleri ihtiva etmemekte ve kadına yönelik şiddetle mücadele başlığını taşımaktadır. Oysaki Batı kültürünün eseri olan sözleşme, kadına karşı şiddet meselesindeki tüm muhtevasını, Batı kültüründen ve onun insan telakkisinden almaktadır. Bununla beraber doğrudan insan telakkisinden bahsetmiyor olması, metnin illiyet irtibatını takip etmemize mâni değildir. Maalesef bir muhtevanın (metnin, fikrin) anlaşılması için illiyet silsilesini takip etme lüzumundan habersiz gafil kişiler, sadece kelime anlamlarına bakmakla yetinmektedir. Halbuki kelimeler ve mefhumlar, mensup olduğu kültür ve bilgi evreninin muhteva haznesinin temsilcileridir. İstanbul sözleşmesi, bir taraftan erkek ve kadın cinslerinin dışında cinsiyet iddialarının yolunu açmak ve meşrulaştırmak, sonra erkek ile kadını birbirinden tefrik etmek, aralarındaki uçurumu derinleştirmek, her birini diğerinden müstakil hale getirmek, nihayetinde birbirine hasım kılmak üzerine kurulu bir muhteva haritasına sahiptir. Meselenin sadece şiddet olduğunu zannedenler ise militanca savunma mevzilerine yerleşmektedir. İstanbul sözleşmesi; aileden bahsetmeyen, “aile” mefhumunu sadece şiddet bahsinin mütemmim cüzü olarak kullanan, “aile içi şiddet” ifadesiyle aileyi kadına şiddet meselesinin sebebi gibi gösteren, sonra aile dışında “hane” ifadesiyle nikahsız (gayrimeşru) beraberlikleri tanıyan ve makbul gösteren, “cinsel tercih” ve “cinsel kimlik” ifadeleriyle erkek ve kadın dışında başka cinsiyet iddialarına imkan tanıyan sinsi bir muhteva örgüsüne sahiptir. Tüm kültürlere, kültürleri oluşturan örf, adet, gelenek, ahlak ve namus gibi mefhumlara savaş açan, dinleri tasfiyeye matuf sinsi üslupla kaleme alınmış, milli kültürlere meydan okuyan bir “Batılı Beyanname”dir. Batı, genel olarak “insan hakları” başlığı altında, özel olarak da “kadın hakları” başlığı altında hızlı şekilde ahlaksızlaşmakta, sınır tanımadığı ahlaksızlaşma sürecini de “üstün kültür” propagandasıyla dünyaya yaymaya çalışmaktadır. İnsanlık; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlardan daha ağır bir tehditle, Batı'nın ahlaksızlaşma ve ahlaksızlaştırma kültürüyle karşı karşıyadır. Maalesef dünya, bu sürece karşı mukavemet ve mücadele etmek yerine, süreci kendi ülkelerine ve halklarına taşıyan, bundan da gurur duyan siyasi rejimlerle dolu bir vaziyettedir. Batı'nın, esasen tüm sapkınlıklarını ihtiva eden bu beyannamesine karşı, “insanlığa hitabe” mahiyetinde bir “Ahlak Beyannamesi” telif ve neşredilmelidir. Türkiye'nin bunu yapacak tefekkür kaynakları ve kadroları mevcuttur. Türkiye, sahip olduğu nazari kaynak ve imkanlardan dolayı tüm insanlığa karşı sorumludur. Bu çalışmada, öncelikle kültürel kapitülasyon müvâcehesinde İstanbul sözleşmesine ilişkin on yedi maddelik bir beyanname ortaya konulacak; ardından bu maddeler sırayla ve İstanbul sözleşmesinin ilgili maddelerine yapılacak atıflar eşliğinde izah edilecektir. Yapılacak izahlarda gerek sözleşmenin maddeleri, gerekse onlara ilişkin mülahazalardaki tekrarlar bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Nitekim farklı açılardan bakıldığında, bazen aynı maddelerin aynı fıkralarında düğümlenen yaptırım esaslarının olduğu görülecektir. Bunlara yapılacak itirazlar da bazen aynı zâviyeden bakmayı gerektirmektedir. Ayrıca verilen bazı -rahatsız edici- misallere, meselenin ciddiyet ve ehemmiyetinin iyice kavranması için gerek görülmüştür. Hatırlatılması gereken diğer bir husus da “Kültürel Kapitülasyona Hayır-İstanbul Sözleşmesine Reddiye” ana başlığını taşıyan bu çalışmada tetkik edilen sözleşme metninin, TBMM'de görüşülen ve kanunlaşan metin olduğudur. Elden ele dolaşan çok sayıdaki metinde farklılıkların mevcut olduğu bilinmektedir. Doğru olan, TBMM'de görüşülen ve kanunlaşan metin üzerinden çalışmaktır. Zira o, tercüme hataları olsa bile kanunlaşan, geçerli olan ve uygulanan metindir. Farklı metinlerden hareketle beyannamenin tenkit edilmesi yanlış olacaktır. Bu husus önem arz etmektedir.

BEYANNAME

Kültürel istiklâl esastır; her sahadaki istiklâlin ön şartı kültürel istiklâldir.

2.Kültürel istiklalin temini; asli medeniyet esaslarımıza avdet ederek, kültürel kapitülasyonların reddiyle mümkündür.

İslâm, milletimizin ruhudur; İslami kültür, milletimizin varoluş teminatıdır.
Asırların tecrübesiyle teşekkül eden İslami geleneklerimiz, Batı hayranlığına feda edilemez.
İthalat maddi kıymetlerle mahduttur, manevi kıymetler ithal edilemez; kültürün ithali ruhi intihardır.
İnsan tabiatına dönük tüm taarruzlar reddedilmeli, “insani sınır” muhafaza edilmelidir.
İnsan, erkek ve kadın cinslerinden oluşur; suni cinsiyet inşası, insanlığa açılmış bir savaştır.
Haklar insanın varoluş imkanları, mükellefiyetler “insani sınır”ın muhafaza tedbirleridir.
Mükellefiyetten bahsetmeyen hak iddiası, mütemadi çatışma (şiddet) sebebidir.
İnsanın varoluş süreci “şahsiyet” inşasıdır; şahsiyet, kültürün, insan ferdinde vücut bulmuş halidir.
Erkek şahsiyeti ve kadın şahsiyeti tariflerimiz kendi medeniyet esaslarımıza tabi olmalıdır; dolayısıyla yabancıların insan tarifi reddedilmelidir.
Aile, cemiyet ve milletin tohumudur; tohum neyse mahsul odur.
Cemiyet, kültür evrenimizin hayat bulmuş beşeri iklimidir; her türlü kültürel taarruza karşı mukavemet, milli vazifedir.
Devlet, milletin kurduğu en büyük teşkilattır; milletin asli merkezine bağlı olmalıdır.
Devletin ilk vazifesi, kültürel kapitülasyonları reddetmek, kültür emperyalizmine karşı her türlü tedbiri almaktır.

(…)

(…)

BEYANNAME MADDELERİNİN GEREKÇELİ İZAHATI

Madde 1- Sözleşmenin amacı

2- Sözleşme hükümlerinin taraflarca etkili şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla, işbu sözleşme özel bir izleme mekanizması kurar.

Kültür emperyalizmi, izleme mekanizması kurarak, müstemleke idaresinde olduğu gibi “vesayet komiserliği”ni sözleşmenin birinci maddesine koymuştur. Batı, kendi kültürünü ihtiva eden sözleşmenin tatbikatını, sözleşmeyi imzalayan tarafların inisiyatifine bile bırakmamıştır. Sözleşmenin 1. Maddesinde, umumi olarak “izleme mekanizması” ifadesi kullanılmaktadır ancak 66. Maddesinde bu mekanizma ortaya konulmakta ve tafsilatıyla tanzim edilmektedir:

Madde 66-Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete karşı eylem uzman grubu

Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete karşı eylem uzman grubu (bundan sonra

GREVIO olarak anılacaktır) Sözleşmenin Taraflarca uygulanmasını izler.

GREVIO, cinsiyet ve coğrafi dağılım dengesine ek olarak, çok disiplinli uzmanlık bilgileri de dikkate alınarak en az 10, en fazla 15 üyeden oluşur. Üyeleri, Taraflar Komitesi tarafından Taraflarca aday gösterilenler arasından, bir kez yenilenebilir dört yıllık görev süresi için Tarafların vatandaşları arasından seçilir.

GREVIO'nun üyelerinin seçim yöntemi, sözleşmenin yürürlüğe girmesini müteakiben altı ay içerisinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından, Taraflarla istişare edildikten ve oybirliği sağlandıktan sonra belirlenir.

GREVIO kendi usul kurallarını belirler.

Sözleşmenin 68. maddesinin 9 ve 14. Fıkralarında ayrıntılarına yer verilen ülke ziyaretlerini gerçekleştiren GREVIO üyeleri ile heyetlerin diğer üyeleri, Sözleşmenin ek bölümünde kabul edilen imtiyaz ve muafiyetlerden yararlanır.

Öte yandan sözleşmenin 12. maddesi; erkek ve kadın meselelerinin, imzacı milletlerin “örf ve adetlerine, geleneklerine”, yani kendi kültürlerine göre izah edilmesini engellemekte, bunların “sosyal ve kültürel davranış modellerinin değişimini sağlamak için gerekli tedbirleri alır” ifadesiyle bir hayat felsefesi ve yaşam tarzı dikte etmektedir. Buna göre imzacı hiçbir millet, insan tarifini ve insanların nasıl yaşayacağını kendi kültürüne göre tespit edemeyecektir. Sözleşmenin dili o kadar cüretkar, o kadar amir, o kadar sınır tanımaz bir mahiyet taşımaktadır ki; bir ülkenin bunu imzalaması için kendini, kültürünü ve hayat tarzını son derece aşağılaması ve adeta öz benliğinden iğrenmesi gerekmektedir. Bahsi geçen maddenin ilgili fıkrası şöyledir:

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Doğan İlbey
02-09-20
E mail: yenisoz.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
Tahsin YAZICI
KÜLTÜREL KAPİTÜLASYONA HAYIR-İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE REDDİYE-
Tarih : 03-09-20

KÜLTÜREL KAPİTÜLASYONA HAYIR-İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE REDDİYE- 28 AĞUSTOS 2020 (HAKİ DEMİR) https://www.fikirteknesi.com/kulturel-kapitulasyona-hayir-istanbul-sozlesmesine-reddiye/

 
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE REDDİYE-1
Online Kişi: 23
Bu Gün: 601 || Bu Ay: 9.824 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.654 || Toplam Tıklanma: 51.946.708