ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 435
Yazar: Hüseyin Yağmur
LAİKLERİN BİR KARA PROGANDASI OLARAK 'KARŞI DEVRİM' (2)

LAİKLERİN BİR KARA PROGANDASI OLARAK 'KARŞI DEVRİM' (2)(…..) Tek Parti Döneminin ünlü matbuat müdürü Vedat Nedim Tör de Anılarında bu süreçten hüzünle sözederken İnönü'yü oy avcılığı yapmakla suçlar: Paşamızın Atatürkün ölümünden sonra ortaya çıkan bazı vefasızlıkları Onun siyasal kişiliğine gölge düşürmüştür.Paralardan pullardan Atatürkün resimlerini çıkartmak,Atatürkün ebedi şef sıfatına karşılık kendine Milli Şef dedirtmek,Atatürkün en yakın iş arkadaşlarını işlerinden uzaklaştırmak,Kemalist Devrimleri oy avcılığı için açık eksiltmeye koyacak yolu açmak,köy enstitülerini kapatmak gibi davranışları da ne yazıkki Tarih Babanın insafsız belleğine kazılmıştır (Tör,1999:132).

Dr. Hakkı Uyar bu dönüşüm sürecini İnönü'nün kendi izahına da yer vererek şöyle açıklar: İnönü'nün cumhurbaşkanı olmasında sonra, olağanüstü toplanan CHP Kurultayı'nda Atatürk'ün 'Partinin banisi ve ebedi başkanı' ilan edilmesi (madde 2) ile birlikte, Atatürk'ün 'Ebedi Şef' ve İnönü'nün de 'Milli Şef' ilan edilmesi süreci başlamış ve aynı zamanda bu iki terimin kullanılması resmi bir nitelik kazanmıştır. Söz konusu Kurultay'da İnönü'nün 'Partinin Değişmez Genel Başkanı' ilan edilmiş olması (madde 3), Milli Şef'lik ile birlikte düşünüldüğünde, yeni bir dönemin başladığını açık bir şekilde göstermektedir. Milli Şeflik yılları, İnönü'nün yüceltilme yılları olmuştur. Özellikle, I. Ve II. İnönü savaşları ile Lozan Anlaşması'nın yıldönümlerinde, basına baktığımızda İnönü'ye övgüler düzüldüğü görülmektedir.

Milli Şef'lik döneminin bir başka ayırıcı özelliği de, İnönü'nün resminin yeni basılan paralara konması ve ayrıca İnönü resminin tüm devlet dairelerine konulmasıdır. Belirleyebildiğimiz kadarıyla, 1940-1948 yılları arasında basılan kağıt paralarda İnönü'nün resmi yer almaktadır. İnönü paralara kendi resminin konulmasını şöyle açıklıyor: “Atatürk ölmüştü. Lider gitmişti. Ona yakın olan biriyim ve Atatürk'ü göğsünde taşıyan bir İsmet İnönü olarak da, liderliği ilan etmek zorundayım. Atatürk'ü bu kadar kudsiyetle andığım halde gölgesinde lider olmam. Paraların üzerinde Atatürk var ama Atatürk yok. Anlatmak istedim ki Atatürk öldü. Ama yeri boş kalmadı”. Yine aynı dönemde, devlet dairelerine ve hatta köy odalarına ve köy okullarına kadar İnönü'nün resmi asılmıştır (Uyar,1999:81).

Ancak bürokrasideki değişim hızı başdöndürecek boyuttadır:Milli Banka ve Cemiyetlere gönderilmiş olan bir genelgede, İnönü'nün resimlerinin asılması istenmektedir: “Büyük Milli Şef Reisicumhur İsmet İnönü'nün resimleri bir ressama yaptırılarak teksir edilecek ve bütün devlet daireleri ile müessesata aynı resim asılacaktır. Bu karara göre şimdiden fazla masrafa girerek resim yaptırılmamasını arzeder, saygılar sunarım”.

İnönü'nün resimlerinin asılmasına ilişkin olarak, 7 Kasım 1939 tarihinde, Anadolu Ajansı'nın bir haberinde şu bilgi verilmektedir: “C. H. Partisi'nin teşebbüsüyle evvelce iki kıymetli ressamımıza yaptırılan Milli Şef İnönü'nün resimleri köy odalarına ve köy mekteplerine varıncaya kadar bütün devair ve müessesata yetecek miktarda basılmak üzere bir müesseseye sipariş verilmişti. Bu müessesece, hazırlanan nümuneler beğenilerek derhal teksire başlanması tebliğ edilmişti. Birinci kanun sonundan itibaren peyderpey tesellüme başlanacak olan bu resimlerin her yerde muntazam ve mazbut bir şekilde asılmasını temin için çerçeveli olarak tevzii partice düşünülmüş ve icabeden tedbirler alınmıştır” (Uyar,1999:83).

Neredeyse dönemin bütün tanıklarını eserlerinde karşı devrim süreci benzer ifadelerle yer alır. Mihri Belli de işte bu tanıklardan biri:O yıllarda “Milli Şef” İnönü'nün çevresinin Atatürk aleyhinde sinsi bir propaganda sürdürdüğü de bir gerçektir.

“Kral Öldü. Yaşasın Kral,” anlayışıyla Atatürk resimli posta pulları ortadan kaldırıldı. Pullar artık İnönü resimliydi. Güdümlü basında artık Atatürk'ten söz edilmez olmuştu. Bütün övgüler “Milli Şefe” idi. Büyük hanımefendinin davetlisi olarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne sık sık giden bir hoca efendi (Uyar,1989:212).

Yaşanan bu süreç Atatürk'ün anısına Milli Şef'in saygısı konusunda dahi derin tereddütler uyandırıyordu. Yakup Kadri Karaosmanoğlu Yeni dönemin bu yüzüne şu ifadelerle parmak basar: Milli Şef devrindeki diğer bazı olaylardan bahsedeceğim. Bunların en başında posta pullarından, kağıt paralardan Atatürk resminin çıkartılıp yerlerine İnönü resimlerinin konması geliyordu ve bu olay İsmet Paşa aleyhindeki polemiklere geniş bir yol açıyordu. Lakin, halk vicdanında derin tepkiler uyandıran başka bir mesele daha vardı ki, o da Atatürk'ün yıllar ve yıllarca Etnografya Müzesi'nde eşyaları arasında bırakılışı ve şanına layık bir Anıtkabir inşası işinin, her baştan savma işler gibi bir komisyona havale edilip uyutulmasıydı.

Bu komisyonda bulunan Falih Rıfkı Atay -kendisinin bana anlattığına göre- Atatürk'ün Çankaya'da gömülmek istediğini ve bu dileğini adeta bir vasiyet şeklinde tekrar ettiğini hatırlatır. Buna karşın Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Gedeleç de “İnönü'ye, demek ki, bir türbedarlık vazifesi verilecek!” diye söylenir dururmuş. Nihayet, dönüp dolaşılmış, cumhurbaşkanlığı genel sekreterinin ısrarlı teklifi üzerine bugünkü Anıtkabirin yeri kabul edilmiş ve ortada dolaşan söylentilere bakılacak olursa, Kemal Gedeleç bu teklifi yaparken bir taşla iki kuş vurmuş, yani bir yandan İsmet Paşa'yı türbedar olmaktan kurtarmış, öbür yandan şimdi Anıtkabir'in bulunduğu semtteki arsalarını değerlendirmek imkanını sağlamış imiş.

(...) Memlekete dönüşümde, acı bir hayrete düşerek, bizzat müşahede ettiğim bir hadiseyi, Atatürk'ün hatırasına karşı gösterilen ilgisizliği pek göze batan bir belge olarak, burada açıklamakla yetinirim:

Atatürk'ün ölümünün birinci yıldönümü idi. Türk Ocağı binasının tiyatro salonunda Halkevi gençleri bir anma töreni tertiplemişlerdi. Salonu dolduran kalabalık içinde, dikkat etmiştim ki, ne hükümet, ne de Halk Partisi erkanından orada hazır bulunanların sayısı göze çarpacak kadar azdı. Cumhurbaşkanı locası ise bomboştu. Milletvekillerine ayrılmış öbür localarda ise rahmetli Recep Peker'le Mahmut Esat Bozkurt gibi beş on devrimci siyaset adamından başkası görülmüyordu. İşte bu törenin sonunda, yanıbaşımızdaki binanın daracık avlusunda yapayalnız yatan Atatürk'ü -sanırım alınmış bazı tedbirler, ya da yerin darlığı yüzünden- ancak onbeş yirmi kişilik bir grup halinde ziyaret edebilmiştik (Karaosmanoğlu,1993:171-173)

Çetin Altanda bu dönüşüm sürecine medya merkezli olarak parmak basar:“Tek Parti dönemi medyası, Atatürk ölüp de, yerine ismet Paşa Cumhurbaşkanı olunca; hemen İnönü'ye Milli Şef payesini yakıştırmıştı. Eski Atatürk övgüleri de, Ebedi Şef etiketiyle kaldırıldı arşive.” (Altan,2002).

Manisa Mebusu Kazım Duru'nun 5. Kurultay'da sarfettiği 'Kemalizm bir ideal değildir' sözü (Karpat,1996:359). ise bu süreci tanımlayan anlamlı bir yaklaşımdır.

Karşı devrim süreci 1946 yılında çok partili hayata geçilmesiyle birlikte ivme kazanır. O güne kadar halkın denetim ve tercihi konusunda hiçbir endişe yaşamayan; halkı Hasolar, Memolar olarak küçümseyen CHP'li kurmaylar, İnönü başta olmak üzere halka çirkin gözükecek komplimanlar yapma tavrı içine girerler.

(Devam edecek)

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Hüseyin Yağmur
12-01-21
E mail: milatgazetesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
LAİKLERİN BİR KARA PROGANDASI OLARAK 'KARŞI DEVRİM' (2)
Online Kişi: 20
Bu Gün: 142 || Bu Ay: 8.746 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.137 || Toplam Tıklanma: 51.931.776