ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 380
Yazar: Ömer Lekesiz
İSLÂM YAZISININ METAFİZİĞİ

İSLÂM YAZISININ METAFİZİĞİMuhammed b. İshak en-Nedîm’in naklettiğine göre, Hz. İbrahim, Hz. İsmail’in oğullarını ve kimi adamları birlikte gördüğünde, Hz. İsmail’e bunların kim olduğunu sormuş, ondan “Çocuklarım ve Cürhüm kabilesinden dayıları.” cevabını alınca, kendisinin konuştuğu eski Süryaniceyle, Hz. İsmail’e şöyle buyurmuştur: “Onları Araplaştır, yani onu onlarla karıştır.”

En-Nedîm’in naklettiği bu rivayeti, doğru kabul ettiğimizde, bunu “De ki: ‘Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, sapasağlam bir dine, Allah’ı bilen İbrahim’in dinine (hanifen) iletti.’ O, ortak koşanlardan değildi.” mealindeki ayetle (En’am, 6:161) birlikte düşündüğümüzde, Hanifî sünnetin (nebevî geleneğin) dilinin de bu şekilde kurulup, geliştirildiğine hükmedebiliriz.

Nitekim, en-Nedim de, İsmailoğulları’nın zamanla kelimeleri birbirinden (kök esasıyla) türettiklerini, mevcut ve yeni eşyaya bunlarla isimler verdiklerini ve böylece Arapça’nın, -Hz. İsmail’in torununun ve dolayısıyla Peygamber Efendimizin büyük dedelerinden birinin adını taşıyan- Adnânîler’de iyi, fasih şiiri doğurarak yaygınlaştığını; öyle ki, zamanla yeni lehçelere muhatap olan asıl/Hanifî dile Arapların sahip çıktıklarını ve Kur’ân-ı Kerim’in mezkur temele oturan dilini koruma gayretiyle, Hz. Peygamber’e gönderilmesinden sonra dillerine yeni bir şey katmadıklarını belirtir.

Hanifî-İslamî dildeki ortaklığa dair bu kanaatimizi, En-Nedim’in verdiği şu üç örnekle teyit edebiliriz:

1-“Kureyşliler Kâbe’yi (tamir etmek üzere) yıkınca onun duvarlarından birinde yazılı bir taş bulmuşlar. Bu taşta ‘Silf b. Abkar, Rabbine 3000 yılının başından selâm eder.” deniyormuş.”

2-“Me’mûn’un kütüphanesinde tabaklanmış bir deriye Abdülmuttalib b. Haşim’in yazısıyla yazılmış bir yazı vardı. ‘Mekke halkından Abdülmuttalib b. Hâşim’in San‘a’nın Vezel taraflarından Falan b. Falan el-Himyerî’den demirle tartılmış bin gümüş dirhem alacağı var. (Abdülmuttalib) Ne zaman isterse borçlu ona verir. Allah ve iki melek şahittir.’ deniyordu. Yazı kadınların yazısına benziyordu.”

3-“Arapların kâtiplerinden Esîd b. Ebü’l-Îs, Mertîn kabri yanındaki Sur Mescidi’nde, selin açığa çıkardığı bir taş buldu. Bu taşta ‘Ben Esîd b. Ebü’l-‘Îs’im, Allah Abdümenâf oğullarını yarlığasın’ deniyordu.”

En-Nedîm’in verdiği şu örneği de, hat sanatının doğuşuna esas olması bakımından burada zikretmemiz yararlı olacaktır:

“İslâm tarihinin başlarında mushafları ilk yazan ve güzel yazısıyla tanınan kişi Hâlid b. Ebü’l-Heyyâc’dı. Onun yazısıyla bir mushaf gördüm. Sa‘d onu Velîd b. Abdülmelik için mushafları, şiir ve tarih kitaplarını yazmakla görevlendirmişti. Mescid-i Nebî’nin kıble tarafındaki ve’ş-şemsi ve duhâhâ’dan Kur’ân’ın sonuna kadarki kısmı altınla yazan, bu kişidir.”

Muhammed b. İshak, Arap yazılarını Mekke, Medine, Basra ve Kufe hatları olarak dörde indirirken, en-Nedîm, Mekkî ve Medenî yazıları nîm, müselles, müdevver, kûfî, basrî, meşk, tecâvid, satvâti, masnu’, münâbiz / mâil, mürâsaf, isfehânî, scillî, fîrâmûz tarzlarıyla ayrıştırmıştır. Bunlardan çıkarılan celîl, eşriye, sülüs, sülüseyn, uhûd, emanât, dîbâc... vb. tarzların da eklenmesiyle, yazıda emrinâme, ticaret, sözleşme, hüküm kaydı gibi tematik ayrımlar ortaya çıkmıştır. Bunların tamamı Arapça’nın Kur’an merkezli olarak hayata yayılmasından kaynaklanmış, -Halim Öznurban’ın tasnifini izleyerek söyleyecek olursak- Kur’an bu bağlamda Arap dilini şu hususlarda doğrudan etkilemiştir:

Arap dilinin canlılığının korunmasına, güçlenmesine ve gelişmesine sebep olmuş; Arap lehçelerini birleştirerek dil birliğini sağlamış; Arap dilini evrenselleştirmiş; sarf ve nahvi doğurmuş; belâgatini yükseltmiş; dile yeni meseller, terkipler ve terimler kazandırmıştır. (İslam Öncesi Araplarda Dil ve Edebiyat, KURAMER Yayınları)

Haniflik’le başlayıp İslam’la kemâle eren Arapça’nın, Kur’an’ı Peygamber Efendimiz’den bizzat dinleyenlerin ve ondan dinleyenleri dinleyelerin kalplerinde mucizlik (aciz bırakma) vasfıyla yer etmesi, dil yönüyle ona ayrıca bir sır yüklenmesini zait kılmıştır. Ayetlerin ifadesindeki zenginlik, manasındaki derinlik onlar için nihai ilgi ve istikamet olmuş; bu iki kuşaktan uzaklaşıldığında ise, mezkur etki yani mucizlik hakikati harfler, kelimeler ve ibareler üzerinden son tahlilde sırların anlaşılmasına tabi harf ilminin konusu haline gelmiş ve nihayet İbnü’l-Arabî tefekküründe özel bir sisteme kavuşmuştur.

Şimdi şunu sormamız gerekmektedir: Arapça’yı, üzerinde temellendiği harfler itibariyle -sanatı da etkileyecek şekilde- sır katına çıkaran nedir?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
28-06-21
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İSLÂM YAZISININ METAFİZİĞİ
Online Kişi: 29
Bu Gün: 283 || Bu Ay: 5.673 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.251 || Toplam Tıklanma: 52.109.772